Bir hayat ki yaşıyoruz; bu neden daha iyi olamasın? Bunu kötü kılan nedir? Bence neden bir karmaşa halinde yaşamamız, düşünmemiz, dünyayı algılayışımızdır, “yürüdüğün her yolun yürünebilir olduğuna” inanmaktır…
Bunun karşısına ne konulabilir peki? Bence ‘basit’ bu soruya ve diğer sorularımıza cevap olabilir. Bu kaotik, çaresiz yaşamımıza çare; benim gördüğüm çaresizliğimizden öğrendiğimiz, basit olanın hayatımızdaki eksikliğidir.
Basit: bayağı olmayandır, aşifte olmayandır, karışık olmayandır, yavşakça olmayandır, insan için kök ifade eden ancak insanın ondan çokça uzaklaştığıdır, pencere önündeki çiçeğin anlamsız olmamasıdır, uzaklarda olmayandır, bir çocuğun gözündeki korku değildir, içinde yaşadığın içinden çıkılmaz tartışmalar değildir, siyasi hiç olmayandır, yeter diyememek değildir, hesaba gelmeyen değerdir ki çoğu zaman bedavaya vazgeçilir, zora geldiğinde kaçmamaktır,
Basit: insanın yaşaması gerekliliğidir, Tanrı’nın varlığıdır, toprağın yağmura ihtiyacıdır, şükrün varlığıdır, ölümün varlığı ve gerekliliğidir, iyinin ‘iyi’ olmasıdır, sevginin varlığı bu sevginin dünyayı algılamada göz olmasıdır, ontolojik olandır, dünyada unutulandır, hesaplarla algılanamayan çıkarı reddedendir, başkasının mutluluğunun gerekliliğidir, bir arada yaşamanın kolaylığıdır, üstümüzde duran aydır, zamanın varlığı ve aktığıdır, “way canına yandığım” diyebilmektir, İbrahim’in imtihanıdır, bir andır, bir kararla ortaya çıkandır, bir başlangıçtır, bir yoldur ki sonsuza çıkar, annemin yaptığı ekmektir, faydalı olandır aynı zamanda güzel olandır, yüce bir dağdan aşağılara baktığında gördüğün göl manzarasıdır, o gölün içindeki ihtimal nilüferdir, idealdir, hayalidir, anarşiktir, doğru olanın her yerde söylenebilmesidir, arınmaktır, , vicdandır, akla kalbe göze ilk gelendir, sade bir hayattır, su gibidir değdiğinde serinlik hissi verir, bir çay içiminde ortaya çıkabilendir, özlemdir, düzgün olandır, aşk’tır, sessiz sedasız ya da sadık bir halle bekleyendir, ne olursa olsun basit değerli olandır, örneklerin çokluğu bu yazının bitmesi gerekliliğidir…
Basit yaşamaktır…
kalem tutan eline sağlık ahmedim.
basit olan bir noktaydı; cahiller onu karmaşık hale getirdi. oysa her şey şarkıda dediği gibiydi:
bir sıcak söz bir demlik çay
işte sevmek bu kadar kolay
bastığımız toprak gökyüzünde ay
al tut elimi, bu kadar kolay
yazı için çok teşekkür ederim.
sağolasın kardeşim. izcilik yapıyorum:-)
Kesinlikle sevmek bu kadar kolay, ayrıntılara takılınca sevemiyoruz sanırım, bir dilberin yanağının üzerindeki küçücük benin, ona yakışıp yakışmadığı sorusu sanırım bizi huzursuz eden…
aynen de bunu kastetmiştim aslında. sade bu cümle aklıma gelseydi buyazıyı yazmazdım emin ol.sağolasın abdullahcım…
“Ilim bir nokta idi, cahiller onu cogaltti.” demis Hz. Ali. Noktanin basittir fakat noktasiz cizgi cizilemez. Herseyin en basit’i onun en mukemmel hali degil midir? Tanri’nin basitligi de bundan dolayi iddia ediliyor zaten.
‘yagmur’u okuyunca aklima bir sahne geldi, atarayim:
V for Vendetta’da intikamin esigindeki Eve buyukannesinin sozunu hatirlar :Tanri yagmurda gizlidir.
şu an istanbulda öylesine güzel bir yağmur yağıyor ki basitliğinden esrimemek mümkün değil. yere inen yağmur Allah’a ağartıyor evet. bu yüzden sanki Allah Kur’an’da defalarca gücüne delil olarak yağmur’a işaret ediyor. insanı inanmaya çağırıyor yağmur. rengi bile yok. değmesi ile değer veriyor kainata, herşeyin rengini değiştiriyor. ne desen az kalıyor onun için. üstelik bu basit olanlardan sadee yağmur. hapsinin beraberlğini düşündüğünde afallamamak mükün mü bilmiyorum.
yasin’in de dediği gibi islam filozofları hepimizin bildiği gibi Allah’ı ‘basit’ bir Varlık olarak kabul ederler; ancak bütün tümellerin ve de tikellerin bilgisine sahip, kısacası senin de son söz olarak söylediğin gibi ‘yaşayan her canlıyı/varlığı bilen, yaratan’ bir ‘basitlik’tir bu. bütün mükemmellikleri içerir bu ‘basitlik’. yaşadığımız şu hayatı, mutlulukları, acıları, doğruları, yalanları, sevmeleri ve sevememeleri düşününce ihtiyacımız olan şeyin oburca çok şeyi istememek gerektiğini, razı olmayı bilmek, sevmeyi ve sevilmeyi kabullenmek, mutlulukları nasıl kabul ediyorsak acıları da aynı olgunlukla kabul etmek gerektiğini anlıyoruz. yaşamak! basitçe; özgürce ama her zaman bilinçli, olgunca bir basitlikle..
bu arada tümel-tikel derken sanırım biraz artistike olmuş ama niyetim o değildi, umarım yanlış anlaşılmam:)
yok yok benim ise yanlış anlamaması gereken sıkıntı yok. hem bu verdiğin ilmi bilgiler demeye çalıştığımıza ciddiyetde katmış, belki buna da ihtiyaç vardır kimbilir.
küçük olanın kıymetini anlamak için büyük olmak gerekiyor algılanan dünyada. yeterince merhametten yoksun olduğumuzdan belki. bir arkadaş bana “ruhunun çocukluğuna merhamet et ama çocukla da çocuk olma demişti. özetliyor galiba yaşama serüvenimizi. yaşamak evet bütün bunların ve her şeyin karşısına koyduğumuz, inanan için sonu olmayan yaşamak…
Bir yol var yürümeye niyetlendiğim, belki bunu düşünürken yürümeye başladığım bir yol. Allah’ın verdiği kendimden yola çıkmalıyım ki kendim kendime engel olmayayım. Bu yolda adına Allah dediğim bir nesnel akla ihtiyacım var ki kendimin esiri olmayayım. Bu yol nereye gidiyor bilmiyorum. Aklımda ufak fikirler var sadece. Bu yolun sonunda dünyaya ve dahi sonrasında cennete ulaşmak istiyorum. Kaçmak istemiyorum dünyadan. Cennetten kim kaçar ki. Dünyayı cennetleştirerek cenneti hak etmek istiyorum: Kendimden hareketle, bir yol üzerinde, Allah’la, dünyaya ve cennete yürümek. Toplamda buna yaşamak da diyebiliriz ama ben bunu biraz formüle ediyorum ki şaşırmayayım. Yaşamı algılarken bir gözdür bu. Ek gözlerim var tabi: Merhamet ve adalet… Dünyayı ben böyle algılamaya çalışıyorum. Peki dünyada ne var? İşte lanet burada başlıyor. Dünya basiti öldürmüş.
Bir tercihse şayet ben ‘basit’ olanı, ‘insani’ olanı tercih ediyorum ve insanların ‘ama’larıyla oluşturduğu karmaşanın karşısında hissediyorum kendimi. Bir savaşın içerisinde başkalarının oluşturduğu kendimi, kendimle boğmak istiyorum. Bunu öze dönmekle mümkün görüyorum. Öze, bendeki potansiyel de bırakmaya zorla-n-dığım yaşayabilmek için, bana Allah’ın en büyük rahmeti olan iyiye hiç olmadığım kadar muhtacım. yalnız olmadığımı biliyorum. bu ekran bir duvar. var arkasında birileri biliyorum.
var arkasında birileri, biliyosun..