İmamlara bir özeleştiri
“Niye yalancıdır hep şairler
Ve niye hep göbeklidir imamlar”
Anadolu kafes, ben kanarya
Avrupa’da kiliselerde görevli papazlar çok defa doktorasını yapmış üç-beş dil bilen kişilermiş.
Bizdeki İmam Efendilerin, Türkçeden başka bir lisan bildikleri konusunda ciddi şüphelerim var.
Ezberlenmiş cümleleri dua diye eden amcalar pek çoğu.
Bırakın gönle huzur veren bir seda ve musiki kullanmayı, Kur’an okumayı doğru düzgün bilenlerin sayısı ne kadar da az.
Namaz surelerinden başka kaç sayfa ezberlerindedir acaba İmamlarımızın? ***
İmamlık, dışlanan bir meslek oldu hep. Cumhuriyet’in ilk yıllarında İmamlar ve hocalar, devlet memuriyetlerindeki vazifelerinden alınmıştı. Maişetlerini karşılayan vakıflar, devletleştirilmiş, çoğu da târ u mâr edilmişti. İmamlar ve hocalar, uzun zaman halkın verdikleriyle geçinmeye çalıştılar. Halk ise cahildi. Verirken bir üstünlük ya da aşağılama hissi duyuyordu..
Gün oldu, cenazeyi yıkayıp kaldıracak kimse kalmadı Anadolu’da. Mecbur kalınmıştı artık: imam-hatip okulları açıldı. Sadece okuldu bunlar, lise bile değildi. Ölü yıkayıcısı yetiştirme kursuydu. Üç beş dua öğrensin, düğünde bayramda gözüksün, başka da bir şey yapmasın.
Ama iş istendiği gibi gelişmedi; halk farklı gördü bu okulları. Ve hocalar gayretli çıktı gerçekten. İmam Hatipler, umulanın üstünde alaka gördü, verimli oldu. Bu verim de, yıllar sonra durumu farklı bir şekle soktu. İmam Hatip’e giden illa imam olmak durumunda değildi. (Çünkü imamlık çok da cazip bir meslek değildi. Cami imamı kültürsüz, sıradan biriydi. Maaşı da yüksek değildi zaten.) Ama İmam Hatip’e gitmek, önemliydi. Çocuklarımız imam olmayacak olsalar bile İmam Hatip’e gidip dinlerini öğrenmeliydiler. Sonra zaten mühendis de olabiliyorlardı her nasılsa.
İşler yine umulduğu gibi gitmedi: İmam Hatiplerin önü kesildi. Artık sadece İmam olacaklar gidiyordu İmam Hatiplere ve de geleceğe dair çok da umudu olmayanlar… İmam olacaklar da, “aç kalmamak için”, “hiç olmazsa imam olurum” diye imam oluyorlardı zaten. Yoksa öyle idealizm, din gayreti felan değil. Bu tiplerin içinde izin günlerinde namaz kılmayanlara bile rastlanıyordu.
Kur’an Kurslarının kaderi farklı değildi İmam Hatiplerden. Hatta daha da beterdi. Çünkü Kur’an Kursu hiçbir dünyevi istikbal vaat etmiyordu! Okumaya niyeti olmayan, afedersiniz kaba bir tabir ama “kafası basmayan” çocukları Kur’an Kurslarına hafız olsun diye yolladı büyükleri. Tâlip olmayınca hocalar ne yapsın? İte kaka zorla hafız yaptılar bu isteksizleri. 3 yıl 4 yıl sürdü hafız olma süresi. Dayak ve Kur’an Kurslarının bozulan imajı da cabası. Hafızlık bir angarya iş olarak görüldü. Vakit kaybı, “sene kaybı” olarak düşünüldü.
O hafızların çoğu, Kur’an Kursundan çıkınca, cozuttular. Olmadık işlere bulaşan hafızların haberlerini duyduk. Ve tabi ayıpladı halk. “Bir de hafız olacak”, “Şu hafızın yaptığına bak”… Zaten sağlam değildi hafızlıkları da, dört yıl okumuşlardı ama, zaten öğrenmemişlerdi ki doğru düzgün bir şey… Öğrendiklerini de unutmaya hazırdılar.
Halk, dine ve diyanete, Dünyevi menfaati kadar değer veriyordu. Dolayısıyla da bununla orantılı yatırım yapıyordu. Din angarya bir şeydi onlar için. İşe yaramaz, çürük çarık şeyleri kurban diye sunan Kabil’den farklı değildi halk. Tabi bu kurbanları kabul edilmiyordu. Kötü kötü şeylere bulaşıyordu, kalitesi ve ahlakı düşük kimseler, din görevlisi olarak dönüyordu aralarına. Kurbanlarının kabul olmaması gibi dinleri de elden gidiyordu üstelik:
“Yamadık dünyayı yırtarak dinimizden.
Sonunda din de gitti dünya da gitti elimizden.”
Bozuk imajlarıyla imamlar, hallerinden gayet memnundular. Bir camileri vardı. Bir maişetleri. Namazlarını kıldırıp, iki de Kuran okuttular mı çocuklara, vazifelerini yapmış sayılıyorlardı. Cenazeler ve düğünler onlar için bir başka güzellik kapısıydı. Cenaze yıkamak sıkıcı, tiksinti verici bir şeydi belki. Ama o kadar da olacaktı. Zaten ayda yılda bir adam ölüyordu.
-Devamı var.-
∗ Emir Sultan Demireşik
emir tarzında bir yazı 🙂
fazla kişisel bir yorum olmuş..
devamını bekliyorum emir sonra toplu bir yorum yapacağım inşallah
Genel itibariyle ”cuk diye oturmuş!” bir yazı.
Tebrik ederim. Bu bir kınama yazısı olmasa gerek?. Belki bir öz eleştiri, belki bir durum tesbiti.İstisnaları tabiki bir kenara koymak lazım.
Sonra burada çok yönlü bir tesbit var. İmam var, cemaat var, devlet var.
Banagöre herkez üzerine düşeni alsın!
Vesselam.
evet çok önemli sıkıntılara işaret etmiş emir! bizdeki sıkıntının esas olarak dinin kurumsallaştırılmasında yattığını düşünüyorum. tabi buradaki kurumsallaştırma “cumhuriyetin kazanımları”(!) bağlamında bir konu. inanç ile ilgili bir faaliyet formalitelere hapsedildiği zaman, içi boşalmaya başlar.
Şu yazının devamı gelse de bir bütününü görsek, eleştirimizi yapsak..