“Kaddafi Zorbası Bombalanıyor”


Demokrasi ve liberalizm, uzun zamandır Türkiye’de de inançlı insanların mukaddesleri arasında, hem de – ne yazık ki – baş köşede, yerini almış durumda. Türkiye’de pek çok kesimden insanın devlet kurumları eliyle türlü haksızlıklara uğramaları, darbeler, çekilen acılar ve bu listeye dahil edebileceğimiz pek çok sebep, insanları haklarını arayabilecekleri, insanca yaşayabilecekleri bir sistem arayışına sürüklüyor. İşte bu haklı arayışın kapısı genellikle demokrasiye çıkıyor. Demokrasi, mahiyeti, kullanılabilirliği, Müslüman kültür ile uyumluluğu gibi konular ayrıca tartışılabilir, ele alınabilir bahisler; tıpkı başka alternatifler olup-olamayacağı, neden inançlı insanların da genellikle çareyi demokraside buldukları ve benzer bahisler gibi. Ancak, bu demokrasi – liberalizm müritliğinin bir tezahürü ilgilendiriyor beni güncel olarak.

Başlıkta görülen ifade Türkiye’de günlük bir gazetenin 20.03.2011 tarihli manşeti. Bir internet sitesinde ilgili manşeti görünce açıkçası bunun Taraf gazetesine ait olabileceğini düşünmemiştim. Kendisini, haksız olan taraf kim olursa olsun haklının yanında gören ve gösteren, yayın politikasının temeline bu ve benzeri ilkeleri koyan Taraf gazetesi tüm bunlarda samimi ise böyle bir başlık atmamalıydı. Hiçbir zaman “Taraf”ın veya benzer düşüncedekilerin bir taraftarı olmasam, hep ihtiyatlı yaklaşsam da en azından bazı noktalarda samimi olduklarına inanmak istiyordum. Bu manşet bu ihtimali de zedeledi. Çok kısa süre öncesine kadar Kaddafi ile ticari anlaşmalar yapanlar, modern şehirlerinin göbeğine çadırlar kurmasına, seçilmiş genç kızlarla irşad toplantıları yapmasına müsaade edenler nedense bir anda Libya halkını düşünür oluyorlar, BM için çok hızlı sayılacak şekilde karar çıkartılıp bombardıman başlıyor, Libya’da gerçekten nerelere bomba yağdığı, kaç sivilin bundan ne oranda zarar gördüğüne dair henüz net bir bilgiye sahip değiliz ve bir gazete bunu despot Kaddafi’nin bombalanmasından ibaret olarak olarak görüyor. Bunu, iyi niyetle, bir “safdillik”, olayın gerçek yüzünü görememek olarak değerlendireceksek, bu insanlar bugünden sonra hiç gazetecilik yapmasınlar daha iyi. “İnsan hakları”, “demokrasi”, “eşitlik” gibi modern dönemin büyülü kavramları ile süslenen masalları buğulu gözlerle dinleyen “taraftar” arkadaşlarım bu manşet üzerine ne düşündüler çok merak ettim doğrusu.

Çok iyi bildiğimiz senaryo aktörleri ve coğrafyası değiştirilerek yine sahneye konuluyor. Vaktiyle diktatörleri Müslüman halkların başına musallat edenler, bugün onları bahane ederek bu ülkelere müdahale aracı olarak kullanıyorlar. Kapitalist sistem, bu coğrafyalarda artık “despotizm”in değil “demokrasi”nin kendisi için daha kârlı olduğuna karar vermiş ve bunun gereklerini yerine getiriyor. Demokrasi ve liberalizm çığırtkanı güruh ise neredeyse zafer çığlıkları atarak vazifelerini yerlerine getiriyor.  Taraf,  ‘Kaddafi zorbası bahanesiyle Libya’nın “zorbalarca” bombalandığını’ yazabilseydi keşke; böylece demokrasi – liberalizm taraftarlarının insan hak ve hürriyetlerine yönelik düşüncelerinin samimiyetine inanmam kolaylaşırdı. Ne var ki, insanlar da, temel hak ve hürriyetleri de ancak onların politikalarının bir parçası, bir aracı olabildikleri kadar, olabildikleri sürece değerli.

“Kaddafi Zorbası Bombalanıyor”” üzerine 10 yorum

  1. bir yıldır gazete okumuyorum, geçmiş yıllarda dediğine benzer bir iki
    örneğe ben de rast geldim. sadece yurttaki arkadaşlarla paylaştım fikirlerimi. ne söylediğimi halen hatırlıyorum ” bunlar zevzek özgürlükçü; kucağında domuz yavrusu olan testtürlü bir kadını resmetmiş ve müslümanlarca taşlanmış bir yarı afrikalı fransız bir ressamla ropörtaj yapmışlar ama bir şey eksik koskoca ropörtajın içinde ressamın sanatı hakkında tek kelime yok.” yurttaki bazı arkadaşlar cevap verdi ” ropörtajı kendileri yapmıyorlar, yabancı dergilerden çeviri, hem de ayrıntı bir konu gazeteye mal edilemez ya da köşe yazarlarını bağlamaz.” haklıydılar ama yukarıda da görüldüğü gibi bir yere kadar. son paragrafı çok beğendim. bence yazının kalbiydi bütün bu siyasi değişimler bende buruk bir yarı sevinç havası bırakıyordu, içimden, “ihvanı müslimin bu kadar kan kaybetmişken, yıpranmışken hatta belki kirlenmişken hosna namübareğin gitmesi beni neden sevindirsin yerine daha iyi birinin geleceği ne malum ortalıkta kavalalı meşrepli insanlar kaynıyor

  2. bir “taraftar” olarak pazar günü gazeteyi aldığımda, evet rahatsız oldum, radikalin manşeti daha düzeyliydi. ben onları gördüm en azından. ahmet altanın dünya yazısını okuduğumda biraz rahatlasam da yasemin çongarın bir parmağı olduğunu düşündüm. ama beni rahatsız eden zorba ifadesi değil, bütünlüğün görülmemesiydi. gafletti. ama siz de hakkını verin acık canım. ben de senin yazınla ilgili aynı şeyi söyleyebilirim bu durumda. taraf şimdiye kadar çok iyi haberler de yaptı ve bilalabi sen hiç birine iltifat eder bir yazı yazmadın. dersen ki bu benim işim değil. ona karışırım. bu konu hakkında yazmamalıydın. bir tür ekşisözlük fırsatçılığına benzer ki hakkı olana hakkını vermek gerektiğini sen abimiz olarak daha iyi bilirisin.

  3. bilalabi’nin yaptığı bana biraz üzüm yemek bahanesiyle bağcıyı dövmek gibi geliyor ahmet. ama yine de adam haklı abicim.

  4. bilal abinin şimdiye kadar yazı yazamamış olmasının farklı nedenleri var. bu anlamda ahmet beyin eleştirisini yersiz buluyorum.
    Bu yazı eleştirel üslupla kaleme alınmış bir yazı. hakkaniyetli bir yazı. bundan sonra tebrik ya da takdir yönünde yazı yazmayacağı anlamına gelmiyor.

    Taraf, insanlık adına bir şeyler yapmaya çalışan gazete. Tabi olarak islami kaygılar bekleyemeyiz.
    İslami kaygıları olan gazetelerin de çok yanlışına şahit olduk.
    Biz, düşünen insanlar, herkesin her dediğini kabul edeceksek ne önemimiz kalır. elbette ki eleştirilerimiz olacak, her gazetenin ve insanın hata payını aklımızda tutarak..

  5. bilal abi’nin yazıya örnek olarak aldığı manşetin haksız olduğu çok açık. bu örnek özelinde ve libya hakkında dediklerine büyük ölçüde katılıyorum.

    ancak bu özel örnekten çıkarılan genel sonuç oldukça genelleyici olmuş bana kalırsa. ahmet’in de işaret ettiği gibi, taraf gazetesinin iyi neticeler verdiğinde şüphe olmayacak bir sürü çalışmasını da içine alacak şekilde bir töhmet altında bırakılması söz konusu. bence birilerinin niyetini ya da samimiyetini sorgulamaya gerek yok. bilal abinin işi bu noktaya vardırması bence yanlış olmuş. taraf gazetesi iyi bir şey yaptığında buna iyi denir; kötü bir şey yaptığında da kötü denir. tek bir örnek üzerinden -ya da daha fazla da olabilir- insanları yaftalamak doğru olmaz bence. (zaman gazetesinin böyle bir reklamı vardı. güzeldi bence)

    gelelim taraftar meselesine 🙂 taraftardan kasıt tarafın iyi şeyler yaptığını savunmak ve bu konularda onlara destek vermek ise ben de taraftarım. zira bugüne kadar yaptıklarına şöyle bir baktığımda, kesinlikle doğrularının yanlışlarından çok daha fazla olduğunu söyleyebilirim. yanlışı herkes yapar, Allah yanlışta ısrar etmekten korusun.

    yok taraftar olmaktan kasıt, bilal abinin bir çırpıda söylediği ve sanki taraf okuyan herkesin savunduğu değerlermiş gibi anlaşılan kavramların savunuculuğunu yapmak ise ben taraftar değilim. bir müslümanın savunacağı değerler vardır, savunamayacağı değerler vardır. hepsini ayrı ayrı ele almak lazım.

    1. bu yorumun bütün yargılarına katılıyorum 🙂 eline sağlık bilal abi. ve teşekkürler hadi yorumun için:)

  6. Oncelikle, birseyi elestirmek icin onu daha once ovmus olmak gerekmez. Hata ise hatadir, soylenmesi lazimdir. Bu varsayimin farkina varalim.

    Bir de ek olarak, yorumlardan, yapilan hatanin ufak bir baslik hatasi olarak degerlendirildigi izlenimine kapildim. Halbuki yazida israrla bu basligin arkasindaki zihniyet sorgulaniyor kanimca. Ki bence de bunun farkina varmak onemlidir. “Birsey ne ise o degildir” (nothing as seen it is) gazeteciligin kurallarindan biridir, bu alanda okuayan (okul degil ilim, kitap anlaminda) bi arkadasimiz lutfen bizi aydinlatsin.

ahmetkaya için bir cevap yazın Cevabı iptal et