Günahlarımız kara yalaza günlere körpelerini ekleyecek
Tövbeler bedenimizi suvaramayacak ölene değin
Alaca nöbetlerle gecede sütun keserken kalabalık bastırılmış kahkahalardan
Nehrin kıvrımları yırtılacak boylu boyunca…
Çatlamış körkandil sokak lambalarından yıldızlar sıyrılacak
Kayalarda tüten buğu denli
Gece ormanının saçları pervasızca dökülecek sırtlardan
Yürür iken öletlerde yıldırımlar çığlıksız hâlâ
Yürek çarpıntısı kadar allak bullak
Aralıklardan akan depremler yardıkça göğü gün ışımayacak yeniden
Kara yağız ciltlerden sıyrılan ayla
Gürüldemeyi hayal eden nehirde yıkanamayacağız bir gün
Bir gün yüreğimiz ve çarpıntımız bir yerde durulacak… …Ve sırf ona katılacağız karanlıkta