Yazar: Hadi Ensar Ceylan
Uğur Derman Hocanın nefis üslubunu alıntılayarak söyleyecek olursak “Kimin tarafından ve ne zaman söylenildiği belirlenemeyen: “Kur’an-ı Kerim Hicaz’da nazil oldu, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı.” ifadesinin birinci ve üçüncü şıklarında mutlak, ikinci şıkkında da -İstanbul tilaveti kulak ardı edilmemek kaydıyla- kâfi derecede isabet olduğu, bütün aklıselim sahiplerince kabul görmüştür.”[1] Daha önceki bir yazımızda kitabetini ele aldığımız Kur’ân-ı Kerîm’in, bu yazımızda tilavetine değinmek istiyoruz.
Kur’ân’ın Mısır’da okunuşu, salt bir okuma faaliyetinin çok ötesinde bir kültürdür. Her gün sabah namazı vaktinde, her hafta Cuma günlerinde, Ramazan ayı akşamlarında ve başka vesilelerle camilerde kârîler tarafından icra edilen bir ritüeldir Kur’ân tilaveti. Kahire’de İmam Hüseyin Cami ve Seyyide Zeynep Cami başta olmak üzere mihrab önlerinde toplanan cemaat aşk ile dinlerler bu tilavetleri. Bu yaygın kültür, yaygınlığı ölçüsünde nesiller boyu kârîlerin varlığına ve onların el üstünde tutulmasına da zemin hazırlamıştır.
20. Yüzyıl itibariyle Muhammed Rıfat, Muhammed es-Sayfî, Abdulfettah eş-Şa‘şâ‘î, Mustafa İsmail gibi birinci nesil; Mahmud Halil el-Husari, Muhammed Sıddık el-Minşavi, Kamil Yusuf el-Behtîmî, Mahmud Ali el-Bennâ, Abdulbâsıt Abdussamed gibi ikinci nesil; Muhammed Mahmud et-Tablâvî, Muhammed Bedr Hüseyin, Râgıb Mustafa Galveş, Şaban es-Sayyâd gibi üçüncü nesil kârîler gerek camilerde, gerek Mısır radyo ve televizyonlarında tilavet ettikleri Kur’ân ayetleriyle zengin bir miras bırakmışlardır.
Bu zengin mirasın, ehlini hariç tutarsak Türkiye’de pek bilindiği söylenemez. Bilhassa diyanet görevlilerinin ve ilahiyat mensuplarının, Mısır tarzını İstanbul tarzından ayıran bazı özellikleri bakımından onu göz önünde bulundurmalarının oldukça yararlı olduğunu düşünüyorum. Bu özelliklerin başında Kur’ân ayetlerinin, bizzat Kur’ân’da geçen ifadeye telmihle söylersek “alâ muksin”, yani dura dura okunması gelmektedir. Mısır kârîlerinin, susuzluktan yanmış bir ağza adeta damla damla su verilmesi gibi aheste okuyuşları Kur’ân’ın daha dikkatle takibine olanak sağlamaktadır. Yanı sıra Kur’ân harflerinin nasıl telaffuz edileceği noktasında da oldukça öğreticidir. Bu bağlamda Kur’ân talimi açısından Mahmud Halil el-Husarî kayıtlarının tüm dünyaya yayılan şöhretini hatırlatmakta fayda vardır. Mısır tarzının bir diğer özelliği de tilavetlerin çoğu zaman Kur’ân’ın farklı kıraatlerini içerecek şekilde icra edilmesidir. Bu sayede “Kur’ân’ın yedi harf üzere indirildiği” anlayışına dayanan kıraat ilminin zenginliği de yaşatılmış olmaktadır.
Bu yazı vesilesiyle Mısır tarzının farklı örneklerinin görülebileceği bazı YouTube kanallarını ve bazı icraları da paylaşmak istiyorum.
Kur’ânen Acebâ: قرآنا عجبا – YouTube
el-Kur’ânu’l-Mecîd: القرآن المجيد – YouTube
Asvât min Nûr: أصوات من نور – YouTube
‘Abâkıratu’t-Tilâve: عباقرة التلاوة – YouTube
Devletu’l-Kur’âni’l-Kerîm: دولة القرآن الكريم – YouTube
‘Amr Sa‘îd Yunus: عمرو سعيد يونس – YouTube
Mustafa İsmail’in bir tilaveti:
Muhammed Mahmud et-Tablâvî’nin bir tilaveti:
Muhammed Bedr Hüseyin’in bir tilaveti:
Said Abdussamed ez-Zinâtî’nin bir tilaveti:
[1] Uğur Derman, “İstanbul’da Hat Sanatı”, Büyük İstanbul Tarihi.