Yazar: Zeynep Özer
“Eylül toparlandı gitti işte
Ekim filan da toparlanır gider bu gidişle …”
“Bırak gitsin.” dedi kadın adama. Yoluna çıkma ekimin. Bir taş koyulacaksa da önüne o taşı sen koyma. Nereden bilsindi, adamın yüreğinden dökülen cümlelerin bir şairin dizeleri olduğunu. Bilmiyordu; çünkü çok zaman önce şiir okumayı bırakmış, kendi şiirini yazmaya başlamıştı.
Ayrı hikayelerin kahramanları aynı hikayede buluşmuştu kadının şiirinde.
Aynı gökyüzünün altında, farklı gecelerin karanlığını aydınlatan iki ayrı yıldızın hikayesiydi bu.
Kalbi olduğunu unutanların kalplerine dokunan bir hikayeydi.
Öyle bir hikaye ki kahramanlarının geçmişi bıçak, geleceği yürek yarasıydı.
Yer, kalbiyle yaşayanların gönül bahçesiydi.
Zaman, kahramanların güzelliğinin her şeyi fethettiği bir zamandı.
Konusu malumdu. Sebebi ise yoktu. Aşkın sebebi olur muydu? Olsa olsa zamanı olurdu o an da gelmişti.
Bu şiirin bir fatihi vardı. Aşığın Fatih olduğu bir yerde maşuğun bahtı ülke olmaktı. Aşığın yurdu belliydi. Fethi zor, fatihi tek bir yurttu bu.
Saf bir güzelliği, gönül bahçesine açılan bir çift gözü, keskin bir bakışı ve her derde bir devası vardı. Bu, Fatih için hayal gibiydi. Oysa bu yurdu güzel yapan fatihiydi. Çünkü o öyle bir Fatih ki; bu yurdun hiç tatmadığı bir sevdanın cennet kokusuydu. Sadece dünya nimetinde gözü olanlara nasıl anlatılabilirdi bu sevda? Dünya nimetlerinin hepsi bir araya gelse anlayamazlardı.
Bu şiir, kadının şiirlerinin en güzeliydi. Kahramanları, kalbi olanlarla kalbi olduğunu unutanlar arasında köprü kuruyordu. Öyle bir köprü ki bütün kalpleri açıyordu. Bu şiirin kelimelerini Fatih aldı. Fatih’in ne kadar kelimesi olursa olsun kaderin yazmadığını yazamazdı.
Sadece;
“Rabbim sen en iyisini bilirsin ve dilersen dilimin ucundaki bütün düğüm çözülür.” dedi.
…
Biraz sonra bütün düğüm çözülmüş, mürekkep kağıda dökülmüş, kader en güzel ağını örmüştü.
Bundan sonra yurdun varlığı da yokluğu da Fatih içindi. Bir yurt ki artık sadece Fatih’in. Fatih de o yurdun. Fatih’le bulunan bir yurdun Fatih’ten öncesi olabilir miydi? Fatih bir kere sarılsa bir daha ayrılamazdı. Her şey o kadar güzeldi ki Rabbinden daha fazlasını isteyemedi.
Kadın en güzel şiirini adama okumuştu. Varsın adamın yüreğinden dökülen dizelerin şairini bilmesindi. Kadının şairi adamdı, adamın kelimeleri kadın. Her şeyden uzak, bir tek birbirlerine yakınlardı. Adam kadının gözlerine hareler yapan bir ışık gibiydi. Kadın anladı ki; bundan böyle adam önde, o ardı sıra sürüklenecekti bir müddet…
Aşkın Fatih i yazabilir ancak, aşka dair..
*