Yazar: Neslihan Cander
En zoru ilk cümleyi kurmaktır ya her yazıda, ne yapsanız o ilk cümle havada asılı kalacak ve eğreti duracak gibi gelir insana. Aslına bakarsak bunun sebebi o cümlenin zeminden yoksun oluşudur. Hiçlikten çıkagelmiştir ama kendisinden sonra gelecek onca cümleye zemin sağlamak, dayanak olmak; yani toprak olmak durumundadır. İlk cümlenin acizliği işte buradadır: Topraktan yoksundur, diğer cümlelerin farkında bile olmadan sahip oldukları dayanağa sahip değildir, geçmişe sahip değildir. Bu nedenle varoluşu hiçbir zaman tam anlamıyla anlamlı hale gelemeyecek. Çünkü anlam, şeylerle aramızdaki ilişkiler vasıtasıyla inşa edilir ve nedensellik silsilesi içerisinde ilk cümlenin önündekilerle kurduğu ilişki ne kadar kuvvetli ve kritik olursa olsun ardında olmayan şeylerin yokluğu onu hep noksan kılacaktır.
Toprak sabırdır. Onun sabrı pasif bir tahammül değil aktif bir dirençtir. Bir yandan canlı ya da cansız envai çeşit varlığın yarattığı kirliliği şikayet etmeden, bıkmadan temizlerken bir yandan da ihtiyaç duyduğumuz her şeyi bize ikram edecek kadar yüce gönüllüdür. Sadece beslenme ihtiyacımız için değil, sosyal ihtiyaçlarımız için bize diğer canlıları veren, barınmamız için bize kendini sunan yine topraktır. Toprak, bünyesinde meydana getireceği bütün oluş ve bozuluşlar için sabreder, doğru zaman ve doğru koşulları kollayarak zamanını bekleyen her şeyi şefkatle himaye eder. Hani Yaşar Kemal der ya “demir olsam çürürdüm, toprak oldum dayandım” diye, toprak dayanır çünkü onun gücü tahakküm talep eden bir kaynaktan değil, şefkat ve sabırdan gelir.
Toprağı toprak yapan biraz da sudur aslında. Susuz kalmış bir toprak hiçbir varoluşa ev sahipliği yapacak meziyete sahip olmamanın yanında kendi bütünlüğünü de kaybedecektir. Susuz kalan toprak, formunu kaybederek paramparça hale gelir. Formunu kaybetmenin yanı sıra kimliğini de kaybeder. Toprağı toprak kılan, ona doğurganlığını bahşeden madde ile onu çamur ve hatta bataklık haline getiren madde aynıdır. Ona bu uç kimliklerin hangisini kazandıracağını belirleyen ölçüt ise maruziyet miktarıdır. Toprak olup dayanmak bazen bir erdemdir, bazense değildir. Dayanmak için kendimizi haddinden fazla zorladığımız takdirde çamurlaşmaya başlarız. Hem çevremizdekilere güven ve destek verme kuvvetini kendimizde bulamayız, hem de kendi varoluş menkıbemizi gerçekleştirmeye muvaffak olamayacak kadar kimlik kaybına uğrarız. Yaşar Kemal’in haberi var mıdır bilmem ama toprak da çürür, onu çürütmemek gerekir.
Yaradan nasıl bir bakış açısı vermiş size. Muazzam Madem topraktan yaratildik biz de, camurlasmamak curumemek için maruz kaldiklarimiza azami dikkat edilmesi gerek. Tebrikler
Acaba toprak mıdır çürüyen? Yoksa hasadı yapılmayan “ekin” midir çürüyecek olan?