Şiir: Nusrettin Öztürk
Yeniden kapımızı çaldı gül mevsimi
Heybesinde güzelliklerle
Kuran’la
İnsana en yakışan lisanla
Bereketle, ğufranla
Nice güzel ikramla
Geldi gül mevsimi
Gönle şifa, ruha irfanla
Kurumaya yüz tutmuş çorak insanlığa
Sundu rahmetten bir damla
“Ünsiyet dedi, ey insan.
“Ünsiyet” ve “hüsnü niyet”
“Samimiyet”
“Kurtuluş burda dikkat et!”
Ey insan
Hatırla kendini ve rabbini
Unutma varlık sebebini
Sen kulsun
Kabul et
Teslim et
Kalbini, verene
Sahibine
Bağla gönlünü sonsuza
Deryalara karışsın yüreğin
Korkma, iç kana kana
Ne lazımsa
Sana, insana
Ana ve zamana
*
Gül mevsimi geldi soframıza
Rahmani bir tat vardı aşında
Sanki melekler kurmuş gibi
Bir iftar telaşında
Elinde bereket vardı
Gönlünde meveddet
Bir kaç kelamla açtı orucunu
“Ey dost!” dedi
Tut elinde orucu
Asla düşmesin yere
Tut dilinde orucu
Kem söz etmesin diye
Tut gözünde orucu kapansın ağyara
Tut kalbinde orucu, kalkan olsun nara
Tut sözünde orucu düşmeyesin dara
Tut işinde orucu hayırla tamamlansın
Tut başında orucu göğe varasın
Tut ki o da tutsun seni
Alsın bağrına bassın
Bir yıl seninle kalsın
Bulsun selamet başın
Olsun hızır yoldaşın
Ayağına taş değmesin
Gözüne yaş gelmesin
Bahtın hep açık olsun
Yolun sılaya varsın
Yara yoldaş olasın
Muradın neyse versin
Mevla kerim bilirsin
*
Gül cemresi düştü semaya
Reyhan kokusu karıştı havaya
Mümin’e müjde rüzgârları esti
Rahmet damlaları can oldu arza
Muştular taşıdı melekler
Af ve mağfirete boyandı felekler
El açan herkese
Kuruldu gök sofrası
Sevindi kâinat, sevindi garipler
Kumdan kaleleri yerle bir oldu
Tuğyanın, isyanın ve şeytanın
Oruç soludu her nefeste
İmana aşina sadırlar
Oruç yazdı satırlar
Tutan buyruğu tuttu
Nafile çoğu unuttu
Âdem’den beri yazılan
Cümle zihne kazınan
Şuurların tuttuğu
Midenin bıraktığı
Bir lokmaydı gönle şifa oruçlar
Aydınlandı onunla
Ruhumuzdaki burçlar
*
Gül cemresi düştü arza
Kardan beyaz gecede
Sadece iki hecede
“Oku” dedi
Yürekle okuyana
Kendini ve rabbini
Kalbinin sahibini
Oku hakkı, hakikati
Uyansın varlık ve âlem
Kalmasın uyuyan âdem
Bulsun kendini madem
Arıyorsa her dem
Yeniden
Aniden
Sarsılsın karanlığın tahtı
Çatlasın zulmün arşı
Açılsın nurun bahtı
Yayılsın Hira’dan âleme
Nur Dağı’ndan rahmet esintileri
Okşasın kapkara gönülleri
Merhametin elleri
Dokunsun mazlumun alnına
Bir umut öpücüğü misali
Sevinsin yetimler
Muhabbetle tutuşsun eller
Sevgiyle buluşsun
Tenha seccadede
Alınla secdeler
*
Bir oruç değdi suya
Veda etti uykuya
Uyandı seher bereketine
Yer küre her zerre
Can buldu canan buldu
Nice kaybedenler
Çaresiz bekleyenler
Kardelenler misali
Gördü bahar, visali
Çiğ düşmüş gönüller
Gün ışığına kavuştu
Nur’dan Hira’dan
Onca yıl aradan
Sonra birden
Geldi nicedir beklenen
Rahmani bir muştuyla
Ağır, vakur, huşuyla
*
Bir kuş misali kondu dalımıza
Merhamet iklimi, mağfiret mevsimi
Nicedir kirlenen dünyamıza
Tertemiz bir su gibi geldi
Aziz ve leziz
Hayat veren yudumlarıyla
Bize bizi içirdi
Kendimize geldik
Hayli uzak diyarlardan
Dizlerimizi fark ettik bükülesi
Ellerimizi fark ettik açılası
Dillerimizi fark ettik yalvarası
Gözlerimizi fark ettik ıslanası
Ve nihayet
Kalbimizi fark ettik inanası
Ta derinden
En derinden
Tam yerinden
*
Bir ebabil zarafeti
Bir gök ziyafeti
Bir evliya kerameti
Bir “Kadir” kıymeti
Bir anne şefkati
Bir dost sohbeti
Bir şiir yaprağı
Bir Medine toprağı
Bir nebi kokusu
Bir vefa yokuşu
Bir tekbir yüceliği
Bir karınca inceliği
Bir secde huşusu
Bir nedamet buğusu
Bir muhabbet goncası
Bir mazlum duası
Bir garip ricası
Bir rahmet deryası
Zamanın en hası
Anın en âlâsı
Sanki cennet balası
Razı ol bizden n’olur
Tutma kalbinden uzak
Kapında bende olalım
Yolunda taş olalım
Tozuna yoldaş olalım
Ey aziz an
En leziz yan
Gecemizi aydınlatan
Bize bizi hatırlatan
Bize, bizi anlatan
Ey Şehri-i Kur’an
Razı ol n’olur
Elan, her an