Cezayir Tecrübesi


Yazar: Feyza Nur Yıldız

İslam İktisadı ve Finansı alanında eğitim görmek amacıyla Erasmus programıyla gittiğim 5 aylık Cezayir tecrübemden bahsetmek istiyorum. Yolculuğum öncesinde yaptığım araştırmalarda çok fazla bilgiye rastlamamıştım. Bu durum beni biraz tedirgin ediyordu. Bir yandan da salgının üzerimde yarattığı sıkışmışlık duygusundan kaçmak istiyordum ve farklı bir kıtaya gitme fikri beni heyecanlandırıyordu.  Giderken amacım, Arapçama katkı sağlamak ve İslam bankalarından işleyişleriyle ilgili bilgiler alıp veri toplamaktı. Farklı yerler keşfetme, yeni insanlar tanıma merakımla yeni hikâyelerle dolacağımın da farkındaydım. Cezayir benim için yabancı bir ülkeydi, şuan ise yeni bir ülke. Daha önce sadece adından haberdar olduğum Cezayir, kaldığım 5 aydan sonra edindiğim dostluklar, yaşadığım maceralar ve tecrübelerden sonra ileride tekrar ziyaret etmek istediğim bir ülke oldu. Çok tuhaf, artık özlem duyduğum başka ırktan başka kıtadan insanlar da oldu hayatımda. İnsan öyle bir varlık işte, gittiğimiz yere alışıyoruz. Kendimize alıştırıyoruz insanları. Sonra yeni vedalar, yeni özlemler inşa ediyoruz içimizde.

Tabi ki başlarda kolay olmadı alışmam. Öyle gider gitmez alışabileceğiniz, hayatına adapte olabileceğiniz bir ülke değil. İnsan, alışkanlıklarını edindikten sonra günlerini kolay geçirir diyor Cezayir doğumlu Fransız filozof Albert Camus. Benim de öyle oldu biter mi, geçer mi dediğim günler alıştıktan sonra su gibi akıp geçti. Hiç anlamadan geçti demek istemiyorum çünkü dolu dolu geçti. Aksine her anını anlamaya çalışarak geçti.

Camus Veba kitabında bu coğrafyayı olumsuz şekilde anıyor. Şehrin ruhu, kuşkuları olmayan, zamansızlıktan ve düşünmemekten insanların birbirlerini bilmeden sevmek zorunda kaldığı, klasik modern bir kent olduğunu söylüyor. Eleştirilerini dile getirdikten sonra kenti, günlük rutinler için uygun bir yer olarak, yani sömürülmenin, dağılmışlığın yarattığı yorgunluktan sonra, sonunda dinlendirici ve uyunabilen bir yer olarak nitelendiriyor. Ona göre bundan iyisi can sağlığı. En azından bir karmaşıklık yok. İnsanlar içten, sempatik ve oldukça hareketliler. Sadece şu var; bir iş halletmek istediğiniz zaman herkes Allah Galip diyor ve iş sizin tahmin ettiğinizden uzun sürüyor. Biz de Allah Kerim diyoruz. Bir abi Cezayir’e gelirken havaalanında mantığını bırakacaksın, burada mantık falan yok demişti. Biz olup bitende mantık aramayı bırakalı çok oldu diyemedim.

Seyahatim sırasında Müslüman Türk olmanın ayrıcalık ve güzelliklerinden oldukça nimetlendim.  Türkleri Osmanlı devletinin 300 seneyi aşkın bu topraklarındaki egemenliğinden, tarihinden çok dizilerden tanımaları beni biraz üzdü. Keşke bende Türk olsaydım diyen bir kardeşimize bile rastladım. Türkiye’de hayatın dizilerdeki gibi olduğunu düşünmeleri ve onları rol model alıp aşırı hayranlık beslemeleri de daha üzücü ve üzerine düşünmemizi gerektiren bir durum…

Bu eleştirim sadece bu coğrafyaya değil. Dünyanın hangi coğrafyasında kaybetmedik ki sahip olduğumuz asli manayı. Cezayirli İlim adamı Malik İbn Nebi de Savaş Esintisi kitabında belirtiyor. “Sömürü, her şeyin anlamını öyle çekip almaktadır ki, anlamsızlık artık düzen olmaktadır.” Bu durumdan rahatsızlık duyanlarımız vardır belki ama çoğumuzun farkında olduğunu bile düşünmüyorum.

Kuzeyde Akdeniz, doğuda Tunus ve Libya, batıda Fas ve Batı Sahra, güneydoğuda Nijer, güneybatıda Mali ve Moritanya ile çevrili olan Cezayir Cebelitarık boğazına yakınlığı sebebiyle de hem stratejik konumu itibariyle hem sahip olduğu ham madde, toprak bakımından önem verilmesi gereken bir ülke. Bu yüzden çok kez farklı ülkelerin işgaline maruz kalmış. Kuzey Afrika’ya egemen olan İspanyollardan, Türk Denizcilerimiz Oruç ve Hızır Reis kardeşler bu hâkimiyeti almış ve uzun yıllar Garp Ocakları adını verdikleri beylerbeyi olarak yönetmişler.

Osmanlı Devletinin bu egemenliği 1830 tarihinde Fransız işgaline uğramasıyla sona ermiş. Ben hiç karşılaşmadım ama bazı insanların Osmanlı Devletine karşı tepkili olduğunu duydum.

Kaynaklarda Osmanlı Devleti’nin Fransız işgali sırasında elinden geleni yapsa da o sıralar Yunan ayaklanması ile uğraştığını ve 3 devletin Navarin’de Osmanlı-Mısır donanmasını yakmasından dolayı yenik düştüğünü okumuştum.

Cezayir bağımsızlığına kavuşalı 64 yıl geçti ancak 132 yıllık bu işgal hem Cezayir halkı için hem Müslümanlık için derin yaralar açmış ve maalesef etkilerini hala sürdürüyor. Toplum sosyolojik, psikolojik, dini, kültürel her açıdan sömürülmüş.

1 Kasım 1954… Cezayir’in işgalden kurtulduğu bugün milli tatil. Her yıl bu gün ülkenin her yerinde coşkuyla kutlanıyor. Tüm insanlar sokaklara dökülüyor. Başkentte bulunan Makam-ı Şehitin önünde binlerce insan toplanıyor. Bu anıt Cezayir’in işgalden kurtulması anısına dikilmiş. Sömürge halklar, özgürlüğe inanır diyor Cezayirli âlim. Çoğu caminin, parkın adını verdikleri gibi bu anıta da özgürlük anıtı diyorlar. Oldukça görkemli ve anlam yüklü bir anıt. Rabbim şehitlerine rahmet etsin.

Makam-ı Şehit

Cezayir resmi dili Arapça fakat çoğu okulda halen Fransızca okutuluyor, gazeteleri, yayınları Arapçadan çok Fransızca basılıyor. Fransızca ve Darca konuşuyorlar. Arapça konuşmak istediğinizde, fusha bilen çok az ya da kullanmadıkları için unutmuşlar. Nasılsın? veşraki, güzel şaabba, aynısı kif kif, çok bizzeef, arttır ziidık, gel ervah, git ruh, bunlar benim aklımda kalan darca kelimeler.

Cezayir mutfağı da oldukça zengin ve renkli.  Cezayir mutfağının kökleri bir zamanlar bölgeyi yönetmiş, bölgeyi ziyaret etmiş ya da bölgeyle ticaret yapmış eski kadim ülkelerin ve kültürlerin izlerini taşıyor. Berberiler bölgenin en eski sakinleridir. Çok çeşitli tatlılar yapıyor. Şerbete gül suyu koyduklarından dolayı şerbetli tatlılarda Türk tatlılarından farklı bir tat alıyorsunuz. Cezayir yemekleri genelde soslu tencere yemekleridir. Bu yüzden ekmek de çok tüketiliyor.

Akşam Yemeği
Geleneksel Kuskus Yemeği
Sabah Sofraları
Amazinglerin Yılbaşını Kutladığımız Günden

Cezayir (Algeria) Başkent, Vahran (Oran), Köprüler şehri Konstantin Cezayir’in 3 büyük kenti. Üçünde de Fransız mimarisi hâkim.

Şehrin Mimarisini Yansıtan Kareler

2011 yılında İslam Kültür Başkenti seçilen Tilimsan, Sahabe Ukbe Bin Nafi’nin kabrinin bulunduğu Biskra,  Roma imparatorluğuna ait kalıntılara rastladığımız Tipaza diğer önemli şehirlerinden. Özellikle Başkent Cezayir’de Osmanlı hâkimiyeti zamanında inşa edilmiş camilerimiz ve eserlerimiz ve o zamandan kalma yapılar var. Bazıları savaşlardan dolayı tahrip olmuş.  Dünya kültür mirasları içerisinde bulunan Kasbah bölgesinde yer alan Barbaros Hayrettin Paşa tarafından yaptırılan Keçiova camisini ve Osmanlı’ya ait eserlerin sergilendiği Hüseyin Dayı Sarayını ziyaret etme fırsatımız oldu. Keçiova camisi yaklaşık 220 yıl sonra bölgede Fransız işgali yaşandığında katedrale çevrilmek istenmiş ve buna karşı çıkan 4 bin dolayında Cezayirli yakılarak idam edilmiş. Bundan dolayı ülkenin kurtuluşunun ardından caminin yer aldığı yer ‘Şehitler Meydanı’ olarak adlandırılmış. 1962’de Cezayir’in bağımsızlığını kazanmasıyla camide Cezayirliler ilk cuma namazlarını kılmış, daha sonra TİKA tarafından restore edilerek açılışı yapılmış.

Kasbah Bölgesinden Kareler
Keçiova Camii
Hüseyin Dayı Sarayı

Dünyada Suudi Arabistan’daki Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi’den sonraki en büyük cami konumunda olan, Cezayir’in sembolü haline gelen Ulu Camiye benim ziyaretim sırasında tadilatta olduğu için içine giremedim. Cezayir’in başkentine girenleri ilk karşılayan eser öncesinde Notre Dame D’Afrique katedraliyken, Ulu cami’nin inşasıyla beraber bu özellik katedralden mescide geçmiş. Halk arasında ‘yüzde asılı nişan gibi’ görülen bu cami, manevi boyutunun yanında bağımsızlığın da bir sembolü haline gelmiş.

Ulu Camii

Sonraki ziyaretimiz,  Notre Dame katedraline oluyor. Ziyaretimiz sırasında bu katedral de kapalıydı ve içerisine giremedik. Marsilya’da bulunan Notre Dame de La Garde katedralinin kız kardeşi olarak inşa edilen bu katedral özellikle 30 Nisan’da kutlanan Notre Dame D’Afrique bayramında birçok ziyaretçiyi ağırlıyormuş. Cezayir’in ilk kardinali Monseigneur Lavigeri’nin heykelinin de yer aldığı katedralin bahçesi geniş bir alana yayılmış. Daha önce içini ziyaret edenlerden Roma-Bizans mimarisinin özelliklerini taşıyan katedralin duvarında yazan duaların içinde “Notre Dame D’Afrique Hristiyanlar ve Müslümanlar için dua ediyor” yazdığını duydum.

Notre Dame Katedrali

Bir sonraki gezi yerimiz başkentine çok kez gitmiş olsam da gitmekle kendimi geç kalmış hissettiğim hemen merkezde bulunan Essai du Hamma bahçesi oluyor. Ulaşım kolay, yakın bir noktasından tramvay da geçiyor. Girer girmez yüksek ağaçlar sizi karşılıyor, yeşilin her tonunu görebiliyorsunuz. Maymun Adam, Tarzan filmlerine sahne olmuş bu bahçe hakkında Karl Marx, Andre Gide, Albert Camus da yazılarında övgüyle bahsediyor. Dünyanın en önemli iklimlendirme bahçelerinden biri olarak kabul edilen Essai du Hamma bahçesi bizi mest ediyor. Şehrin karmaşasından kaçıp gün boyu vakit geçirip rahatça nefes alabileceğiniz bir yer.

Essai Du Hamma Bahçesi
Bardo Tarih Öncesi ve Etnografya Ulusal Müzesi

Ülke bu güzelliklerinin, zenginliklerinin yanında çok fazla turist çekmeye çalışan bir ülke değil. Oysa Afrika’nın en büyük ülkesi olan Cezayir hem tarihi olarak hem tabiatı olarak gidip görülmesi gereken bir ülke. Cezayir’in İspanya’ya en yakın noktası Oran’da bulunuyor. Güzel bir körfeze sahip Oran ülkenin önemli ticaret limanlarından birisi olmuş. Başkent ve Oran’da çok fazla Türk yaşıyor. Liman şehirlerinde, diğer şehirlere oranla yaşam biraz daha kolay. Türkler genelde yüksek maaşlarla çalışıyor. O yüzden özellikle inşaat sektöründe çok çalışan var. Restoran, tekstil, sağlık ve seyahat turizmi sektöründe de çalışanlar var. Benzin, doğalgaz, elektrik ve temel gıdalar ucuz. Öğrenci yurtları ve otobüsleri bedava. Uçak bileti hariç orada kaldığım süre zarfında çok fazla bir harcamam olmadı. Bunun yanında hediyeler veren ikramlarda bulunan Cezayirli ve Türk arkadaşlarım oldu. Cezayir’in sloganı   بالشعب      وللشعبyani halk tarafından halk için. Halkçı bir ülke o yüzden de bazı temel ihtiyaçları devlet karşılıyor.

Oran kaldığım şehre yakın olduğu için 3 kere ziyaret etme fırsatım oldu. Sanayisinin yanı sıra kültür, sanat ve eğitim açısından da önemli bir kent. Santa Cruz, Le Théâtre d’Oran, La Cathédrale du Sacré Coeur, Marché Medina Jedida, Place du er Novembre turist çeken, görülmesi gereken yerlerinden. Camus bu şehir için dingin görünümlü, canınızın sıkılacağı bir şehir şeklinde nitelemeler kullansa da oraya gidince gördüm ki Cezayir’in en hareketli şehirlerinden biri hatta şehri diyebilirim. Orada yaşayan Türkler, Oran için Türkiye’nin İzmir’i gibi diyor. Değerlendirmesini siz yapın. Benim ilk uğradığım yer, tepesindeki görkemli Meryem Ana heykeli ve deniz manzarasının kavuşumuyla eşsiz bir görüntüye sahip Santa Cruz oldu.

Santa Cruz, 1847 yılında yaşanan kolera salgının ardından yapılmış kale kilisesiyken daha sonra ana kilise olarak açılmıştır. Vatikan tarafından onaylanmış, kutsanmış bir kilisedir. Bulunduğu çevre baya eski ve çöplük gibi kullanılıyor. Benim her ziyaretimde kapalıydı o yüzden içini fotoğraflayamadım. İbn Balis diye geçen bu çevrede kale ve Abdülkadir Geylani’nin makamı da bulunuyor.

Santa Cruz Notre Dame Bazilikası
Abdülkadir Geylani’nin Makamı

Oran da tramvay ağı gelişmiş. Gitmek istediğiniz çoğu yere tramvay aracılığıyla gidebilirsiniz. Bizim bir sonraki uğrak yerimiz Oran’ın merkezi denilen Place du er Novembre oluyor. Bu meydanda birkaç fotoğraf çekindikten sonra tramvayla Medine-i Cedid’e geçiyoruz. Medine-i Cediden büyük ve en meşhur pazarı. Cuma günü hariç her gün açık. Gıda, yiyecek, ev eşyasına varana kadar el emeği her ürünü bulmanız mümkün. Çeşit çeşit zeytinler ve hurmalar var. Biraz kalabalık oluyor. O yüzden dikkat etmemiz gerektiği konusunda bizi uyarmışlardı.

Medine-i Cedid
La Cathédrale du Sacré Coeur

Eskiden katedral olan bu yapı şu an kütüphane olarak kullanılıyor. Oran gezimizi tamamladıktan sonra Oran’ın 2 buçuk saatlik batısında Fas sınırına en yakın bölgede bulunan, Bursa’nın kardeş şehri Tilimsan’a geçiyoruz. Bursa bizim için nasıl manevi olarak önemli bir yere sahipse Tilimsan da Cezayir için öyle. Tilimsan, eski çağlarda Murâbıtlar’a ve Abdülvâdîler’e baş şehirlik yapan çok önemli bir şehirdi. Abdülvâdîler döneminde altın çağını yaşamış Tilimsan’ın askeriyesi, sanatı, ilmi bu dönemde oldukça gelişmiş. Endülüs’e asker göndermişler, hanlar, saraylar, okullar yapmışlar. 1550’li yıllara gelindiğinde Tilimsân şehri Sâlih Reis kumandasındaki Osmanlı ordusu tarafından ele geçirilmiş, Osmanlıların idaresi zaman zaman kesintiye uğramakla birlikte 1833 yılına kadar devam etmiş. Arap-Endülüs müziğinin en iyi icra edildiği Cezayir şehri olan Tilimsan Gırnata müziğinin vârisi gibi görülüyor. Bizim ziyaretimiz sırasında çok yağış vardı tam manasıyla gezemedim ama tarih kokan, Tilimsanilerin yurdu bu şehir görülmeye değer. Mansurah Sarayı, El Ourit Şelaleleri, Mansurah, Tilimsan Ulu Camii gezmeniz gereken başlıca yerler. Siz de geziniz sırasında tatlı molası vermek isterseniz Afrika’nın ünlü tatlılarından Makroudh’ı deneyebilirsiz.

Mansurah (Faslılardan kalan Cami kalıntıları)
Tilimsan Ulu Camii

Uzun yıllardır Cezayir’de yaşayan Türk bir ablamızın gönlü Cezayir’e gelmişken Fas’ı görmeden dönmemize izin vermiyor ve sınıra Fas bayraklarıyla fotoğraf çekinmeye gidiyoruz.

Cezayir-Fas sınırı

Fas ile Cezayir arasında Batı sahra sorunu var. Sınır bu sebeple kapalı maalesef. Biz Fas bayraklarıyla fotoğraf çekindiğimiz sırada Fas’takiler de Cezayir bayraklarıyla fotoğraf çekiniyorlardı. En kısa zamanda bu sorun çözülür inşallah. Dışarıdan sömürülmek bu toprakları yeterince yormuş, yıpratmış zaten. Bir de biz birbirimizi yormasak keşke.

Ben bu yazımda kuzeyden inemedim fakat ülkenin güneyinde yer alan Sahra çölü ve vadinin üzerine kurulmuş köprüler şehri Konstantin beni daha çok mest etti diyebilirim. Konstantin Cezayir’de ilmin merkezi olmuş ve Müslümanlar için önemli yere sahip âlimlerin yetiştiği bir şehir. Bu tecrübelerimi de daha sonra farklı bir yazıda paylaşmak isterim.

Submit a comment

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s