Şiir: Müfit Selim Saruhan
Hüzün ve sevinç nerede?
İlk insan ilk isyan
Son insan son tufan
Unutan mıdır insan varlığın sancısını
Duyup da paylaşanı mı yokluğun acısını
Dirilten yaşatan ve öldüren hüzün ve sevinç
Göster yüzünü
Sevinç bir uyku
Hüzün diriliştir.
Hüzün bir tohum
Sevinç bir hasat
Hüzün bir yağmur
Sevinç kuraklık
Hüzün irkiliştir.
Orda değil buradayım
Bir serçe değil insanım
Gören değil duyanım
Hep eksik bir yanım
Yürür görünsem de duranım
Gizemler şehrinin vitrininde
Yüreğimde dikenler
Akmıyor kanım
İsyan çaresiz
İnsanlar renk renk
Bitkiler tek
Hayvanlar titrek
Özgürlük nerde
Elde tek seçenek
Temaşa etmek yürek yürek
Dualarımızdır binek
Bir elimde ateş ötekinde su
Ateşi alevlendiriyor sevinç
Hüzün diriltici bir pusu
Bir kayanın altında
Bir yaprağın üstünde
Bir damlanın içinde
Derin bir uyku
Uyananlar konuşur
Konuşanlar uzaklaşır hakikat çarşısından
Susanlar ise susar bedenler aynasında
İsyan edenler anlayanlardır
Unutmanın bedelini
Bağırsan duyan yok
Çekilecek bir diş gibi
Teslim olmak hayata
Arınmak günahkârlar kuyusunda
Bir buluttur sadece gözlenen
Doğmak üzeredir
Her hüzünlenen
Bir tebessüm belki de
Doğrultur
Yitikliğimizi sadakatiyle
Hazirandır hep beklenen Şubat soğuğunda
Eylüle göz dikilir Haziran serabında
Ölümü özledim yeniden doğuşların heyecanı için
Yolunu gözledim yeni vedaların özlemiyle
Yeniden doğuşun ağlayışını özledim ölümün gülümseten şifası için
Gecesiz bir gezegene yolcuyum
Güneşin söndüğü
Bedenler çarşısına uğrayacağım
Ruhumun bineği eskiyince
Ne kadar da dar geliyor bineğim
Sessizliktir muradım
Var mı bir dileğim
Aradım bulamadım
Kim özler kim susar?
Kimi özler kimi susar
Konuşanlar susamaz mı?
Ağlayanlar görülmez mi?
Bir volkanın içinde ne de sessizim
Kimse görmedi kimsesizim
Dünya yetmez susmaya
Kim unutur kim umutludur
Kimi unutur
Kimi umar
Kimi gider
Uçmaktı özgürlük
Konunca kovulduk
Ne huzur var dersem
Korkmayın hemen
Huzursuzluk değil kastım
Yürek dersen yama yama
Dağsız olmaz hiçbir şiir
Bir de sığınacak mağara
Soğumak için bir de kocaman bir ateş
Toprağı dinlemek tabip gibi
Ve bir kalbi dinlemek hasta misali
Sonuçlar önümde akıyor sebepler gecikmiş
Yıldızda değil toprakta uyuyorum.
Gözlerimi kapıyor
İçime doğan son sese uyuyorum.
İlk ses son sesi fark eder mi?
İlk seni son seni duyuyorum
Bilmiyor bitmiyorum
Gelmiyor gitmiyorum
Durmuyor durulmuyorum
Daralıyor darılmıyorum
Üşümek istiyor
Yağmuru bekliyorum
Gözyaşlarımı saklamak için
Kendimi paklamak değil
Bulup terk etmek
Kendimden
Göçmek istiyorum
Sözler unutulur
Özdür özlenen
Nefestir gözlenen
Nefes sizliktir
Nefessizlik bizlik
Ne öndeyim ne arkada
ne güneşteyim ne de gölgede
Anlayanlar teslim
Teslim olanlar ise özgür
Bağıranlar oldu yitik
Rüzgârı kucaklayanlar buldu dirlik
Ey insan, nisan yağmurunun çocuğu
Ey kötülük, isyan çığlığının nedameti
Ey gönül sızlanma
Varlıkta vardır bir keramet
Yoklukta yoktur ihanet
Uyuya kaldık bir ağaç gölgesinde
Uyandık bir sabah nefesinde
Çok kalabalık ağacın kovuğu
Bir dağ aramak gerek
Sırası gelince sırlanacak
Ölen insandır
Yas tutan insan
Nerede ise yalnızlığın doruğu
İşte ordadır varlığın soluğu
,