Özbekistan’da Ziyaret


Yazar: Hadi Ensar Ceylan

Özbekistan seyahatimizin benim açımdan en önemli tarafı, yerel ifadeyle ziyaretler, yani türbelerdi. Bu yazıda bazıları hakkında bilgi vermek ve tecrübelerimi paylaşmak istiyorum.

Bir İslam hukukçusu için Özbekistan’da gidilecek ilk yer şüphesiz Buhara’dır. Çünkü İmam Muhammed’in öğrencisi Ebu Hafs el-Kebir el-Buhari (ö.217/832) tüm eğitim faaliyetini burada sürdürmüş ve burayı Hanefi mezhebi için bir merkez haline getirmiştir. Bu merkez olma vasfı, tarih boyunca da devam etmiş, meşhur birçok Hanefi hukukçu burada yaşamış ve yine burada vefat etmiştir. “Yedi Kadı Mezarlığı” adıyla bilinen kabristan Buharalı hukukçuların defnedildiği yer olmuştur. Dolayısıyla Buhara’ya giderken aklımda öncelikle Ebu Hafs el-Kebir ve tarihteki adıyla Kudât-ı Seb’ayı ziyaret etmek vardı.

Barthold’un ölümsüz eseri Moğol İstilasına Kadar Türkistan ve Thierry Zarcone’un Yasak Kent Buhara adlı kitabındaki bilgileri bir araya getirince Ebu Hafs el-Kebir’in Hazreti İmam adıyla yörede bilindiğini ve kabrinin kentin kuzeyinde yer alan Hazreti İmam Kapısı’nın hemen yanı başındaki kabristanda bulunduğunu anlamış oldum. Kabristana ana kapısından girdiğinizde taş döşeli yol sizi doğruca hazretin huzuruna çıkartıyor. Türbe görkemli yapısı ile hemen kendini fark ettiriyor. Kabristanda bu yapının bir benzeri yok. Mimari tarz olarak Buhara’nın en bilinen türbesi diyebileceğimiz İsmail Samani türbesine oldukça yakın bir yapısı var. Bir köşede oturmuş, hazretin ruhuna hediye etmek için Kur’ân okurken türbeyi tavaf eden çiftleri görmek şaşırtıcı oldu. Benzer bir uygulamayı Kazakistan’da Ahmet Yesevi türbesinde de görmüştük. Buralarda kötü bir bidat olarak yerleştiği anlaşılıyor.

Kudât-ı Seb’a mezarlığını bulmak ise nispeten zor oldu. Yine aynı kaynaklardan okuduğum kadarıyla mezarlık kentin doğusunda yer almalıydı. Bugün Necmeddin-i Kübra’nın halifelerinden, Cengiz Han’ın torunu Berke Han başta olmak üzere Moğolların İslamlaşmasında oldukça etkili olan “ulu şeyh” Seyfeddin el-Bâherzî’nin (ö.659/1261) türbesi dışında doğu tarafında bilinen herhangi bir mezarlık yoktu. Maalesef Sovyet Rusya’sı döneminde bu bölge imara açılmış ve mezarlıktan eser kalmamış. Allah’tan Sadreddin Selim Buhari adlı Buharalı tarihçi de Kudât-ı Seb’a mezarlığının peşine düşmüş ve yerel kaynaklardan yola çıkarak yaptığı tespitle bugünkü hukuk kolejinin (Buxoro Vıloyatı Yurıdık Texnıkumı) yer aldığı bölgenin aslında kabristan olduğu sonucuna ulaşmış. Bugün sadece “Daxmaı Behıshtıyon” adıyla yapılan bir anıt mezarı ziyaret edebiliyoruz. Bu vesileyle meşhur Hanefi fakihi Kadı Ebu Zeyd ed-Debûsî’nin (ö.430/1039) de aralarında yer aldığı yedi kadı ve diğer Buharalı hukukçulara yerinde bir Fatiha okumak nasip oldu.

Buhara’da türbe deyince esas akla gelenler ise Yedi Pirlerdir. Yedi Pir tabiri, Abdulhâlık el-Gücdüvânî hazretlerinden başlamak üzere Hacegân silsilesindeki 6 mürşidi (Arif Rivgerî, Mahmud İncir Fağnevî, Ali Râmitenî, Muhammed Baba Semmâsî, Emir Külâl) ve yedinci halka olarak Nakşibendiyye tarikatının kurucusu Şâh-ı Nakşibend’i ifade etmektedir. Yedi Pir’in tamamı Buhara’nın köylerinde irşad faaliyetlerini yürütmüş ve burada vefat etmişlerdir. Bugün birbirine yakın üç ayrı bölgede yer alan Yedi Pirleri yarım günlük programla ziyaret etmek mümkün. Buhara’nın 2020 yılı İslam kültür başkenti seçilmesi vesilesiyle hazırlanan Yedi Pirlerin türbelerini gösteren harita da işinizi kolaylaştırıyor. En çok ziyaret edileni olması hasebiyle biz de Şâh-ı Nakşibend hazretlerinden başladığımız ziyaretleri sırasıyla Emir Külâl, Mahmud İncir Fağnevî, Arif Rivgerî, Gücdüvânî, Ali Râmitenî ve Muhammed Baba Semmâsî ile tamamladık.

Özbekistan’daki hemen hemen bütün türbelerde görülmekle beraber daha yoğun olarak burada karşımıza çıkan bir uygulama var. Ziyaretçiler türbeye geldiklerinde muhakkak, Kur’ân okuyan bir görevlinin etrafında toplanıyorlar. Görevli Kur’ân’dan birkaç ayetlik bir bölümü okuduktan sonra kısa bir dua ediyor. Ardından herkes “ihsan kutusu” adı verilen sandığa bağışta bulunuyor. Kur’ân okuma ve bağış yapmanın birbirinin mütelazımı gibi görülmesine neden olan bu manzaranın, en az türbe tavaf etmek kadar şaşırtıcı ve bir o kadar da üzüntü verici olduğunu söylemek isterim.

Yedi Pirlerin türbeleri, özellikle Şâh-ı Nakşibend türbesi etkileyici olsa da şahsen esas manevi hazzı Semerkant’ta Hâce Ubeydullah Ahrâr hazretlerinin türbesinde aldım. Ubeydullah Ahrâr hazretleri, Yakûb-ı Çerhî’nin; o da Şâh-ı Nakşibend’in halifesidir. Semerkant’ın güneyinde, ulu çınar ağaçlarıyla çevrelenmiş bir avluda mescidi ve kabri yan yana duruyor. İnsanın orada oturup saatlerce temaşa edesi geliyor.

Semerkant’ta arayıp bulamadığım meşhur bir kabristan var: Çâkerdîze. Klasik kaynaklarımızda Türbetu’l-Muhammedîn adıyla da anılan ve sadece adı Muhammed olanların defnedildiği, hatta sırf bu sebeple meşhur Hanefi fakihi, el-Hidâye sahibi Burhaneddin el-Mergînânî’nin (ö.539/1197) defnedilmediği kabristan olmalı. Rivayete göre el-Mergînânî bu mezarlığın yakınında başka bir yere defnedilmiş. Yine Barthold’un verdiği bilgiye göre Çâkerdîze kabristanı kentin doğusunda yer almalı. Ancak bugün doğu tarafında, tıpkı Buhara’da olduğu gibi mezarlıktan bir eser kalmamış görünüyor. Yerelde kime sorduysam mezarlık hakkında bilgi alamadım. Belki de bir dahaki sefere nasip olacak.

Çâkerdîze’yi bulamamanın üzüntüsü, bir nebze Şâh-ı Zinde ile hafifliyor. Şâh-ı Zinde, Hz. Peygamber’in (s.a.s.) amcası Abbas’ın oğlu Kusem’e verilen lakap. Bölgede bununla anılıyor. Kendisi Orta Asya’ya yapılan seferlere iştirak etmiş ve Semerkant’ta şehit olmuş. Zamanla etrafına yapılan, aralarında meşhur matematikçi Kadızade-i Rûmi’nin de yer aldığı başka türbelerle birlikte büyük bir kabristan halini almış. Şâh-ı Zinde kabristanı, bilhassa türbe taç kapılarına yapılan süslemeleriyle oldukça etkileyici. Timur’un kız kardeşi Şirin Bike’nin türbesinde taç kapıya işlenmiş “Kâle Sokrât/Sokrat dedi ki…” hüsn-i hattını görmek de cabası.

Özbekistan’ın Ferğana bölgesinde yer alan Andican kentine yaklaşık 30 km mesafede yer alan Kuteybe b. Müslim’in mütevazı türbesi de, sanki yalnız kahraman edasıyla günümüze ulaşmış. Bilindiği gibi Kuteybe, Orta Asya’nın Müslümanlar tarafından fethedilmesini sağlayan meşhur kumandandır. Türbesi, o dönemki akınların gelebildiği son nokta olan Ferğana vadisinin doğu sınırında yer alıyor.

Hazreti İmam Ebu Hafs el-Kebir ile başladığımız yazıyı, Taşkent’te yer alan diğer bir Hazreti İmam ile bitirelim. Taşkent’in eski adı Şâş’tır. Şâş deyince akla gelen meşhur âlim ise Şâfiî hukukçu el-Kaffâl eş-Şâşî’dir (ö.365/976). el-Kaffâl eş-Şâşî’nin türbesi de bugün Taşkent’in merkezinde yer alıyor. Yerelde Hazreti İmam ifadesinin kısaltması “Hast İmam” ile anılan el-Kaffâl’in türbesi, Hz. Osman mushafının Taşkent nüshasının sergilendiği müzenin de içinde yer aldığı büyük bir meydanın kuzey batı köşesinde kalıyor. Türbe, birçok mimari yapıda olduğu gibi Emir Timur tarafından yaptırılmış.

Ziyaretten sonra, eğer vakit cehrî kıraatin yapıldığı bir namaza denk gelirse Hazreti İmam Camii’nde namaz kılmadan geçmeyin. Türbelerde ve mahalle mescitlerinde okunan Kur’ân tilavetleri çok iyi olmasa da büyük camilerde genellikle iyi yetişmiş hafız hocalar görev yapıyor gördüğüm kadarıyla. Biz şanslıydık, akşam namazını, gücüm ağacından yapılma, bölgeye has ahşap sütunlar arasında eda ettik.

3 comments

  • Teşekkürler Hadi Hocam, ziyaret etmiş kadar olduk. Bu yazının üzerinde biraz çalışıp format değiştirerek inanö turizmine yönelik mini bir rehbere dönüştürmek de mümkün olabilir belki 🙂 Yalnız merhum hadis alimi İmam Buhari’ye yazıda hiç değinilmemiş olması da dikkatimi çekti.

    • Rehber fikrine katılıyorum Bilal Abi. Ben kitaplardan rehber hazırlamak zorunda kalmıştım. Biri himmet etse de rehber yapsa en azından bundan sonrakiler için faydalı olur. İmam Buhari’yi de unuttuğumu sen söyleyince fark ettim. Herhalde türbesi inşaat halinde olup ziyaret edemediğimizden olacak yazarken aklımdan çıkmış.

  • Elinize emeğinize yüreğinize sağlık. Seyahat üzere okuduğunuz tarihi kaleme çok güzel almışsınız.
    Bu kadar değerli ve Kutlu hizmetlerin yapıldığı tarihi mekanlar ve bu hizmetleri yapan mübarek zatların durmaya çalıştığı dostdoğru çizgiye rağmen, yüz yüze geldiğimiz yozlaşma, umarım tez vakitte Kamil bir hidayete evrilerek Ümmeti Muhammed’e göz aydınlığı olur inşallah. Bizler de o mekanları ve o mübareklerin makamlarını görmek ve anlamak nasibine Ulaşırız dileklerimle

Submit a comment

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s