Yazar: Gürbüz Deniz
a-İbadet metafiziği; İslam Dini’nin bütün ibadî tekliflerinin birbirleriyle olan ilişkilerinin nasıllığını mevzu edinmektir. Aynı zamanda bu oluşun/ilişkilerin birbirleriyle anlamlı ve uyumlu olmasının gerekliliğini anlamlı bir şekilde temellendirmektir.
b- Bu ilişkilendirmede ontolojik konumlandırmanın da çok önemli olduğu kanaatindeyiz. Bu çerçevede meseleye baktığımızda; ehem ve mühimlik dikkate alındığında iman, ibadet ve ahlak sıralaması mümin bireyin hayatında istenen neticeleri verebilir mevkiye taşınabilmektedir.
c- İlişkisizlik, genel itibariyle avamın iltisak ettiği bir durumdur. Orada temel esaslar ret edilmemek kaydıyla onların varoluşları -noksanlıklarına rağmen- İslamî kabul edilmiştir. Ancak havas (ülema); bütüne bütün olarak iman etmeli ve tafsili olarak da meselelerini bilip, gücü nispetinde yaşamaya gayret etmelidir. Gücünü aşan durumlarda mazur kabul edilmiştir.
d- İlişkisizlik ibadette olduğu gibi akaidde de dağılmayı, parçalanmayı dahası huzursuzluğu doğurmaktadır. Her şey diğeriyle bağlantılıdır. Bunu başarmak; ibadetle sukûna ve huzura kavuşmak demektir.
1.İbadet kavramının sözlük ve terim anlamları:
a-Sözlükte İbadet: Boyun eğme, itaat etme, ilah edinme ve kaçınma manalarına gelmektedir.
b-Terim Olarak İbadet:
- Dar anlamı: Sadece Allah’ı yüceltme amacı ile yapılan fiillerdir.
- Geniş anlamı: Allah’ın razı olduğu her türlü söz ve fiillerdir. (Bazıları bu geniş anlamı ibadetten ayırarak “tâat” kavramı ile karşılamaktadır.)
Özet: “Yalnızca Sana ibadet eder ve yalnızca Sen’den isteriz”. Şeklindeki anlam bütünlüğünü ibadet sağlamaktır.
2.İbadetin temel gayesi ve özellikleri:
- İbadet temelde, huzuru/saadeti arama gayretidir. Bu durum kişinin kendisi ile ilgili çelişkilerinden kurtulma azmini ifade eder. İnanç ile amel arasında birlik gayesi oluşturmak, ibadetin birinci amacıdır.
- Sığınma/Yardım talebi: Önemli olan; en büyüğünden, en güçlüsünden ve ihtiyaç giderenlerin en ulusundan istendiğinde diğerlerini dikkate almamaktır. Filozofun tanımladığı şekliyle: “Mümin; Allah’tan başka her şeye karşı mütekebbir kimsedir.” Şirkin, çirkefliğin yaygınlığı, en ulu, en yüce olana sığınmamak dolayısıyla ortaya çıkmaktadır. İsteyen sıradan kendisinden talepte bulunulan sıradan… Sonuç sıradanlıktır.
- Nimete şükür: Verilenin kıymetini bilmek. Hem başkasına vermek ve hem de gereksiz yere israf etmemektir. Nimeti emanet bilmek, sahibine teşekkür etmek. Yani emanete ihanet etmemek Kitab-ı Kerim’de büyük ibadet olarak ifade edilmektedir.
- Tazim, takarrub (Allah’a yaklaşma), sevgi, riyasız yönelme… İbadetten zevk almak.. Onu görev olarak değil, kendi yalnızlığını gideren araç olarak algılamak. “İnsanları ve cinleri yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım.” Emri ilahide olduğu gibi ibadetin Allah’a has kılınması…
3.İbadeti başka alanlarla ilişkili olarak anlamamızı sağlayan kavramsal bağlar:
a-İman:
- İman olmaksızın ibadetin anlamı olmaz. Zamanımızda ve tarih içinde şeklen Hz. Peygamber ve ashaptan daha fazla ibadet yapanlar olmuştur/olmaktadır. Ancak imanın şevkiyle ibadet ve taatte bulunanları hiç kimse geçememiştir. İman; hem mümin ve hem de müsliman olmanın giriş kapısıdır.
- İman etmekle Mümin, emaneti/emniyeti taşıyan demektir. Hem Allah’a güvenen ve hem de yaratılanlara güven verendir ki, bu da fiilî olarak emanettir. Allah’ın yarattıklarına, Allah’ın fiili olmaları itibariyle ve hem de onların bir ruhunun yani şuurlarının olması dolayısıyla nazik davranmak önemeli bir ibadettir. Kapitalizm bu duyarlılığı yok etti. Müslümanların bu duyarlılıklarını, çok kazanma adına çokça örseledi…
b-Melamet/levm kimliği: İbadeti Allah’a Özgü Kılmak
- Kınayıcının kınamasından çekinmemek, ibadeti her yerde ve her zaman gereğince yapmak. Bu durum; Müslümanın kimliğini ve kişiliğini korur. Kimliğin izharı, Müslümanca yaşamanın tescilidir. Burada gösterilen zaaf; çoğu zaman Müslüman insanları İslam’dan uzaklaştırmaktadır. Ancak zorluk durumlarında ruhsat kullanmak, Allah’ın kullarına helal kılınmıştır.
- İnkârcının; malını, mülkünü, lüksünü ve yaldızlı sözlerini dikkate almamak. Yani münkirin övgüsüne ve yergisine önem vermemek. Bu mesele çok önemli bir insanî zaaf olduğundan Hz. Peygamber de bu sorunlar karşısında Kur’an’da sıkça uyarılmıştır.
- Şöyle bir zan; madem onlar inkar ediyor, o zaman Allah onlara neden bu nimetleri veriyor? Cevap: a-Onlar göründükleri gibi mutlu değiller, içlerini kemiren sorularının cevabı yok! b-Allah onlara çok nimet vermekle hesaplarını zorlaştırmaktadır. Hesabı verilecek ne çok şeyleri var…
c-Ahlâk:
- İbadetlerin zorunlu formlarının, ahlakın asgari sınırı olmasından dolayı, ibadet; dar anlamda ahlak, geniş anlamda tam ahlâkîlik demek değildir. Ahlakîlik borç ödemek değil, infak etmektir. Ancak ahlakilik niteliğini kaybeden ibadet, makbul ibadet olma niteliğini çoğu zaman kaybetmektedir.
- Ahlâk ve hukuk ilişkisinde avamı en az hukukî zeminde tutmak gerekir. Havasa da ibadet ahlakı gereklidir. İbadeti bir borç niyetiyle eda etmek ve ibadeti zevk alarak, huşu duyarak ifa etmek farklı şeylerdir.
d-Salih amel:
- Emir ve nehiylere içten gelerek uyarak amel etmek, salih ibadettir. Bu yönüyle ibadet, sadece belli formlara has kılınmış bir davranış değildir. Topyekun bir Müslüman duruşudur, kendisine ve başkasına karşı sulh içerisinde bulunmaktır.
- Hz. Peygamber’in “müflis hadisi”nde ifade edildiği üzere; herkes hakkını alınca elinde bir şey kalmayıp, Cehennem’e yolcu olmaktır. Bu itibarla baktığımızda salih amel; kârı zararından fazla olması gereken ibadetler bütünüdür.
e-Dua:
- Dua ibadetin özüdür. Bütün ibadetleri kuşatan, anlamlı kılan Müslümanın Rabbine sığınmasıdır. İbadetlerin özü duadadır ve dua, bütün ibadetleri kuşatan büyük kümedir.
- Dua aynı zamanda davadır. Fiilî ve kavlî davayı gütmek gerekir. Namaz yani salat da dua ve yardımdır.
- “Duanız olmasa ne işe yararsınız”.
f-Niyet:
- Niyet, ibadet ile âdeti birbirinden ayırır. Yapılan işin şuurunda bulunmaktır. Aynı zamanda kulun ibadete olan ihtiyacının ifade edilmesidir. Her ibadet, niyete göre anlam kazanır. Niyetsiz ibadet, makbul değildir.
g-İlim:
- İlim ile berkitilmemiş ibadet, istenen makama insanı ulaştırmaz. Neyi, niçin, kim için, kime yaptığının farkında olarak ibadet etmek… İlim ve iman cem’ olmuş, boyanmış ibadet İslam’ın istediği kulluktur.
- Düşünmenin, tefekkürün ibadet olması önemli aşamadır. “Bir saatlik tefekkürün altmış yıllık ibadetten hayırlı olması”. Düşünmek kişinin kendisi, Rabbi ve kainat hakkında yakaza halinde bulunma imkanıdır. Sırat-ı müstakim üzerinde oturan iblisi görebilme basiretidir.
- İbadet, yok oluş değildir; kulun yeteneklerinin ortaya çıkmasıdır, yeteneklerin aktif, dinamik hale gelmesidir. Fena değil, varlığı ibadetle tescillemek lüzumludur. Fenada ibadet eden bulunmaz. Halbuki ibadet, kendini iyiler içinde görmektir.
- “Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım” ayeti; ancak bana ibadet etmekle kullarım kendilerinin ve benim farkıma varırlar. Hayatları, ibadetle anlamlı hale gelir. Yoksa (haşa) Allah’ın bir şeye ihtiyacı yoktur.
4.Mabet bağlamında ibadet metafiziği:
Yeryüzünün Müslümanlar için mescid kılınması, yeryüzünün her yerinde mesciddeymişcesine yaşamak demektir. İslam’ın ibadet mekanları sadedir. Kulun üzerinde egemenlik kurma peşinde değildir. Örneğimiz Kabe’dir. Basit bir dikdörtgen.. Haşa katedral değildir. İslam’ın akaidi bunlara imkan ve izin vermez, ihtiyaç da yoktur. Çünkü İslam’ın Allah’ı her şeyi muhittir/kuşatandır. “Nereye dönerseniz Allah’ın varlığı/vechi oradadır”. İslam’ın Tanrısı insan biçimci değildir ki yalnızca bir mekana sığsın.
5.İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıkların ibadeti ne anlama geliyor?
Modern bilimin tasavvuru ile mukayese edelim. “Yerde ve gökte olan her şey Allah’ı tenzih ve tesbih ediyor.” Yani var olan her varlık, (cemadat, nebatat, hayvanat, insan ve melekler) şuur sahibidirler ve kendilerini var edenin farkındadırlar, O’na ibadet etmekten de yüksünmemektedirler. Aynı zamanda bu var olanlar; bir şekilde kendilerinin ve yaratıcılarının da farkındadırlar.
Anlaşılmaktadır ki, var olan her varlık şuur sahibidir. Modern anlayışta Descartes ile başlayan insandan başka varlıkta ruh yoktur anlayışı kapitalizme kapı açtı. Zamanımızdaki materyalistler; insanda da maddeden başka bir özellik yok diyerek insanı da sıradanlaştırma gayretine girmişlerdir.
6.İslam’ın beş şartının ibadet eylemiyle ilişkisi nedir?
a.Şehadet
- Diğer ibadetleri bütünleyen, anlamlı kılan anahtardır.
- İbadetlerle şehadet, yetkinlik ve yakinlik kazanır. Şehadetsiz ibadet olmaz. İlginçtir ki, şehadet; imanla beraber İslam’ın da şartlarından sayılmıştır. Yani meseleye bu çerçevede baktığımızda imanın ve ibadetin birbirlerini tamamlayan, bütünleyen, birbirlerinden ayrılmaz umdeler/ilkeler olduğudur.
b.Namaz
- En sık yapılan ibadet olması bakımından en üstün olan ibadettir. Zira günde beş vakit Allah ile buluşmadır. Kur’an-ı Kerim’de imandan sonra en sık zikredilen ibadettir.
- Günlük kargaşadan ve katılıktan kurtulup incelmeye, o an için kendini hesaba çekmeye fırsat bulmaktır: Çünkü “Namaz kötülüklerden alıkoyar.” Kelam-ı Kadîm’de sabah ve orta namazına özel dikkat çekilmektedir. Namaz, müminin en önemli alamet-i farikasıdır.
c.Oruç:
- Kur’an’ın bu ayda indirilmesi; onu tefekkür etme; okuma-anlama ayı olarak ramazan dolayısı ile çok önemli bir konumda bulunmaktadır.
- Nefs-i emmarenin arzularından sıyrılmak; iyilik yapma neticesinde disiplin kazanmak gerekir.
- “Oruç da oruç tutar”. Tam bir tezkiye sürecine girmek ve o hali yaşmak, oruçla mümkün hale gelmektedir. Ve hatta tam bir içe kapanma olan itikafa girmek oruç ayında sünnet-i nebi olarak temayüz etmektedir. Ruhen, bedenen, ilmen, amelen tezkiye olmak oruç ayı olan ramazanla müminlere farz olmuştur.
d.Zekat:
- Arınma; her insanın kazancına, farkına varılsın ya da varılmasın bir takım kirler bulaşır. Bunların arınması/temizlenmesi zekatla sadakayla olur.
- Allah, bazı kullarının rızkını diğer bazıları aracılığı ile verir.
- Vermenin ve almanın adabı bilinmelidir. Bu adab kaybolunca, vermenin anlamı kalmamaktadır. Zekat, sadaka ve infak kavramlarının anlamları; arınma, geleceğe hazırlık ve doğruluk manalarını tazammun etmektedirler. Her şey zekat/infak sayılmaktadır. Bunlardan kayda değer olanlardan birisi de; verecek bir şeyin bulunmadığında ihtiyaç sahibine hiç olmazsa tebessüm etmektir.
e.Hacc
Hz. İbrahim ve Kabe, inşa ve amaç… “Hiçbir ekinin, ürünün olmadığı bir yere bu mabedi yaptık ki, insanlar yalnızca Allah’a ibadet etsinler.” Yani insanın ihlasla yaptığı ibadeti meşgul edecek hiçbir zahiri çekiciliği olabilecek şeyin bulunmaması… Bu itibarla Mekke tam bir ibadet şeridir.
- Ummu’l-Kura (Şehirlerin Anası), bütün müminlerin dünyada kazandıkları varoluş tecrübelerini paylaştıkları ortak buluşma yeri olmasıdır. Buna en kadim şehir olma şerefi de eklenmiştir.
- Hacer’in konumu, kadının İslamî anlayıştaki insanî konumunun haccda, kadın-erkek herkes tarafından Hacer’in davranışlarının örnek alınıp taklit edilmesidir.
- Müslümanların sosyalleşmeleri. Farklı dil, kültür ve yaşayış tarzlarına tahammül ve bazen de onlardan güzel olanlarını örnek almaktır.
- Genel Arınma; hem ibadet, hem infak, hem de kurbanla tamamlanmaktadır.
Sonuç
Görülmektedir ki, İslam adına var olan her bir inanç ilkesi ve ibadet fiiliyatı diğerini gerektirmekte, onunla daha kamil düzlem kazanmaktadır. Bu durum, İslam’ın insanı konumlandırmasıdır.
Bir çok şey, yani düşünce ve eylem bir arada olmasına rağmen zıtlık ve çelişki doğurmamakta aksine uyum ve uygunluk ortaya çıkmaktadır. Bunları insana teklif edenin insanı çok iyi bilen biri olduğu anlamına geldiği için bu O’nun varlığını da kanıtlamış olmaktadır. “…Rabbimiz her şeye yaratılışını/hilkatini/fıtratını veren sonra da doğru yolu gösterendir.” Taha20/50.
Görsel kaynağı: – AlifArt Auction Sale