Yazar: Suat Gökçe
Devşirilmez bir Yahudi inadı üzerimde
Koltuklarımda güncelerle
Vasiyetimi yazar vaziyette
İlahi gayrete değecek hudutlar yığarak
Domurtarak uzaklıkları
Kelimeler çekiyorum
Cinlerin halaya tutuştuğu kör kuyulardan
Kıvranıyor kalemim
Ağır bir şeyler doğurmanın sancısıyla
***
Yerçekimine inancımın arttığı zamanlardı
Adımlarım yerin yüzünü yoklardı
Ki görenler yürüyor sansın
O vakit
Mutluluğum güneşin yokluğundan taşar
Parmaklarım kurtuluşa koşardı yetim başlarında
Sığındığı her gönüle sığacak kadardır insan, derdim
Cehennem daralınca bedenimden
Gölgemde kaç nefes solurdu bilemezdin
***
İştahımın yamyam tarafını kabartan güzelliğin vardı
Oysa ne vakit sana yönelsem yolum uzardı
Gözlerim vardı sonra
Sana bakarken saydamlaşır, yarıklarından kalbim görünürdü
Öyle ki kahvesini bile renkten saymazlardı
benliğimi duyumsamak adına sataştığım
bu aşktır
İsa’nın yüzlerce çarmıha gerilse kifayet etmediği
***
Asardım umudumu
Görürdün kimi zaman
Bir yıldızın kuyruğuna
Dalına bir ağacın
Ne çıkar! derdim ne çıkar!
“Yıldızım ufalmış ufka varmadan
Çaputu rüzgâr kapmış ağaç saçından
Bakmazlar bir lahza dönüp ardından
Yaşamak sevinci umut olanlar”
***
Bu böyledir ilkin gözler düşer telaşa
“Ya onu bir daha göremezsem”
Ve herkesin bildiğidir
Bir ağaç yaprağına doğru çoğalır.
Sonra
Kaderime değen kalemim kırık
Kalbimin meyli sola
***
Ve yalnızlıklar, aldanışlar
Dünya nüfusu 7 milyar
Rehberimde 100 isim
Budur sebebi
Yaramı her gün tazelememin
Pandoranın yitik yadigarı
Şimdi davudi sesim yetişir bilsem
Haykıracaktım
“Öte yaka firavundan beridir sanma
Sanmaki her kaçan kurtulmuştur
Yaracağın denizin kıyısı yine dünyaya çıkar
Aradığın mavilikse ey Musa Asanı göğe doğrult göğe!