Güneşi Öldürmek


Yazar: Rabia Mutlu

Bacasız evlerde kapıya mahkûm kaçış misali; güneşin sıcaklığına, ayın soğukluğuna olan muhtaçlığın verdiği acizlikti dünyanın suya olan mahkûmiyeti. Keşfi beşeriyette olan hasretliğinden miydi? Neydi dünyayı döndüren? Dönüyordu ilk emrin buyruğuyla; ama nerden dönmeye başladığı belirsizdi, hangi düzenin egemenliğinde dönmeyi rutinleştirdiğindeki belirsizlik gibi… Hâkim olma gücü, hırsın tatminkârlığı ve en masumundan istenç gücünün verdiği enerjiyle dönüyordu. Bütün varlıklarda fazlasıyla bulunuyordu bu içgüdülerden. Var olmanın bedeliydi, belirsizliğin korku dünyasından kaçışa sebep bütün kendini kaybedişler. Ona hâkim olmanın gereklikleri olan düzenler ve sistemler, belki de Tanrıların savaşıydı dünyayı döndüren; güneş tanrısı ile ay tanrısının; gündüzle geceyi var etme çabasıydı onların suya hükmetme savaşları. Hayır, niyetleri yıkıcı bir savaş değildi, kemale erdirendi onlar âlemi, gayeleri bilfiil hay kılmaktı beşeri. Hâlbuki dünya dönerken eksiliyordu, gayesinden uzaklaşıyordu. Çünkü bahanesi döndürmek, derdi üstünlük savaşı olan erkeklerdi dünyayı döndüren. Sonsuzluğa gebe ilk günahın kaynağı, varlığın başlangıcı, kutsal gücü benliğinde taşıyan kadına egemen olmaktı. Bu gücün karşısında durabilecek tek güç Tanrının elleriydi ve o da şeriattı. Evet, bir düzen gerekliydi, belirsizliğin ve acizliğin üstesinden gelebilecek bir güç gerekliydi, şeriatı avuçlarının içine alan erkeklerin savaşıyla başlamıştı dünya dönmeye! Varlığın başlangıcı olamayacaklardı ama yokluğun başlangıcı için kollarını sıvamışlardı. Bir düzen gerekliydi diri kalmak için; şeriatı masalarına meze yapan Yunan erkekleri, düşünceyi sistemleştirmişlerdi, üstünlük istenciydi bahaneleri, gayeleri her ne kadar yaşama istenci olsa da… Tenin rengini anlamlaştıran; ruhu, ölümün anlamsızlığına savuran; çizilen sınırlara, örülen duvarlara inat Alman erkeklerin soylarına leke bırakan kanın başkaldırısıydı, dünyayı döndüren! Bir delinin oyunuydu bütün çocukların oyununa çomak sokan, egemenlik hırsıydı saflığa gölge düşüren; erkeklerin yok etme istenciydi, insanlığı kara deliğe mahkûm edecek kadar aydınlık yarınların ümitlerini yok edecek olan, umutsuzluktu dünyayı döndüren! Yokluğu asıl gaye edinen erkekler, şeriat savaşı için tanrılar var edeceklerdi… Erebus, tanrı İmera’nın varlığının sebebiydi, onu yok edecek hakkı kendisinde bulacak yetkinlikteydi. İmera’yı aciz yapan neydi? Güneşe olan muhtaçlığı mıydı yoksa yıldızlara olan hasreti miydi? Bir düzen gerekliydi döndürmek için dünyayı, egemenliğin zafer ilanıydı şeriatın varlığı. Güneşin verdiği hoyratlıktı kibirlendiren doğu erkeklerini, bir varlık enerjisini yok edecek kadar hırs bürünmüştü benliklerine. Tanrı İmera güneşe mahkûm; güneş tanrı Erebus’un merhametine… Varlığın utancından örtündü güneş kara bulutlarla, tek suçu doğudan doğmak; denizin üzerinde, dağın ardında batmaktı, kaderi ise dünyayı döndürmekti!

Görsel kaynağı: https://www.fizdi.com/sunset-art_1232_16012-handpainted-art-painting-17in-x-12in/

Submit a comment

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s