“Cesur ve onurlu diyecekler, Halbuki suskun ve kederliyim”


Yazar: Hümeyra Hacer Ocakzade

Heybetine aldırmaksızın, bilakis küçümseyerek hayatı, yaşamak zannına kapılıyoruz. Türlü dertlerin içinden geçip cesaretimizi gösterişlerin baş kahramanı kılıyoruz. Belki de maskelerden ibaret bütün oyun, gerçek hikayesi bambaşka hayatın. Durmaksızın akan zamanın içinde farkında olarak ya da olmadan, binlerce kapıdan geçiyoruz. Her kapıda yeni tercihler yakalıyor omuzlarımızdan. Yorgunuz belki, doğruyu yanlıştan ayırdığımızı zannediyorlar temyiz yaşından beri. Oysa ne doğru bir tane ne yanlışlar. Ve bir yerlerinde geçmişin, tercihlerin kendisi için söz konusu olmadığı insanlar yaşıyor. Nitekim hayatlarımıza da dokunuyorlar, yaşamayı duyurmak adına, maskesiz, oyunsuz. Bizler vaktin öte kalmış yanlarında uykudayken, cüretkar dualarını sıralıyorlar bir bir. Gerçeklikleri hep bu yüzden.

Kulağımda yüksek sesli bir şarkı. Uzun bir yolculuk olacak diye düşünüyorum, oysa yalnızca yarım saat sürecek. Aklımda heyecanı geçmemiş meraklı bir hikaye dolanıyor. Sahi bu yolun sebebi neydi, bilmiyorum. Bindiğim otobüs neredeyse bozulacak da çölün ortasında bizi mahsur bırakacakmış gibi, değişik sesler çıkarıyor. Yol dümdüz, ama kum tepeleri dinlediğim şarkının ritmiyle dans edercesine uyumlu. Kum tepelerinde bir annenin çığlıkları yankılanıyor zannediyorum. Babalar sanki hep sakin, babalar hep sessiz. Ve çocuk bu hikayenin kaçıncı gerçekliği, çocuğun dahi haberi yok.

Kendi babamı düşlüyorum, bu güvensiz yolculuğa nasıl izin verdiğine aklım ermiyor. Yarım saat sürecek, ama çocukluk masallarımdan devşirilmiş hayallerimle yaşıyorum bu yarım saati. Çocukluğumdan beri yaşıyorum. Bir baba, çocuğunu ne kadar sevebilir? Çocuğu için neler yapabilir mesela? Bir baba, çocuğunu kurban etme fikrine nasıl varabilir?

Şarkı bitiyor ve yol da. İlk defa adımı benim kadar dert edinen insanlara denk geliyorum. Adım o topraklardan sürgün edilmiş gibi. Yalanlıyorlar hikayemi, dert etmiyorum sanırım. Bu sefer benim için şu babalık duygusu önemli. O babayla tanışmak ister gibiyim, duygularına şahit olmak, dualarının kabul olmuş yanlarını görmek ister gibi. Bir yandan da kendi babamın evine gelmiş kadar sakinim, babaların sakin tavırları mı çocukları bu hale getiren bilmiyorum. Halbuki diğerleri benim kadar sakin değil, arkamda çığlık çığlığa af dileyen insanlar var, af dileyen çocuklar. Tam karşımdaysa hikayesinden haberimin olmadığı İshak. İbrahim’e sesleniyorum, hangi baba senin yerine geçebilir? Yoksa baba değil de hikayenin asıl kurbanı sen misin?

Aradan geçen asırlar mı, yoksa Halil kentine yolculuğumun üzerinden geçen zaman mı unutturuyor dinlediğim şarkıyı bilmiyorum. Çocukluğumun albeni çikolatasında avunan yanları artık eskisi kadar emin değil yaşadıklarından. Yine de aynı hikayede buluyor meraklarını, yine aynı hikayede sığındığı duaları. Bir kitaba itirazlarında buluyor sürgün edilmiş kadını.* İshak diyor, kurban edilen. İshak diyor, İbrahim’in babalığını yaşamak istediği, umudunu bağladığı, göz aydınlığı hep İshak. Sanki kendi babasından, hani çocukken öldürülmesin diye kendisini saklayan, koruyan kollayan babasından farklı olmak istercesine. Sanki hem kendisi hem de oğlu aynı emanete sahip çıksın diye. Verdiği sözlerin ardında durabilecek mi, bilmiyor bile.

İbrahim’in aklı kalbine yetmemiş de kuşları feda etmiş ya, işte tam da öyle. Bu sefer tatmin olmayı, yahut tatminkarlığı tatmayı bizzat onu yaratan istiyor gibi. Aklıyla bulduğu o yüce varlık, bu sefer aklının sınırlarıyla oynuyor gibi. Sahi, korkularımızı unutmak üzere yaşamayı beceriyoruz belki de. Oysa İbrahim unutsa verdiği sözü, yine de unutmayan bir Allah var. O Allah ki kulunun verdiği sözde kendisine bir pay arıyor zannedeceğiz az kalsın. Sözünü tutmasını istiyor nitekim, sözünü tutmasını ve oğlunu kurban etmesini. Belki bir baba çocuğunu kurban etme fikrine alışabilir diyoruz. Herhangi bir baba herhangi bir çocuğunu kurban edebilir belki. Oysa hikayeyi farklı kılan bunu Tanrı’nın istemiş olması, Tanrı’nın İbrahim’in oğluna olan düşkünlüğünü bilmiyormuş gibi, oğlunu kurban etmesini dilemesi. Hem de kendi elleriyle ölümüne sebep olacağı bu yavru, Allah’ın ona verdiği kutlu nesil sözünün bir ifadesiyken.

İbrahim’in gördüğü rüyaların ardındaki heyecanını, korkusunu, evinde ne yapacağını bilmez bir halde dolaştığını hayal ediyorum. Belki evine sığamadığını, bu dünyaya dahi, kendi yaşına, yaşadıklarına sığamadığını, kalbinin taştığını. Oğlunu her gördüğünde dolan gözlerini düşünüyorum, içinden geçirdiği dualarını. Eşine hayallerinin yıkılmak üzere olduğunu anlatamadığını. Ve bu yalnızlık içinde, yalnızca kendi içinde yaşadığını. Oysa tüm bu duygular için imkanı var mıydı, ne İbrahim biliyor ne bir başkası. Korksa, kimden ve neden korkacağının bilincinde olmalıydı sanki. Kaçsa, kaçacak yeri zaten yok. Oğlunun yokluğuna alıştırsa kendini, yine de bu alışmışlık babalığına aykırı. Kendi babasına karşı hayal kırıklıkları var belki de. Kendi babasının umursamaz tavırları, anlamaz halleri, onun kalbine ortak olamayışının verdiği acı hala taze. Bu yüzden babalığı kutsal, korunaklı ve hassas. Bu yüzden kalbinin tatmin olup olmadığının ölçüsü babalığında. Süt hikayesini hatırlasa, yine sonunu oğluyla getirecekmiş gibi bağlı ve bağımlı.

Elbette Tanrı’nın ondan dilediğini yerine getirecek İbrahim. İnancı bunu gerektiriyor, farkında. Ama yine de bir çıkmazın içinde. Bu farkındalığın yetmeyişinde sıkılıyor canı, İshak’ın kendisine verilen sözü karşılamadığını anlıyor ama bu anlayış imtihanını sonuçlandırmaya yetmiyor. Elbette Tanrı’nın ondan dilediğini yerine getirecek, iman ettiğinin bütün sınırların dışında kaldığını biliyor. Bu durumun içine girmek istememesi gibi bir durum söz konusu dahi değil, daha ilk dualarında çoktan başlatılmış bir imtihan bu. Dualarından pişman olsa, içine düştüğü tereddütten kaçabilecek de değil. Her taraftan Tanrı’ya karşı hatalı olmanın imkanı onu sarmalamışken, bir tek Tanrı’nın kendisine tutunuyor, kendince yine, yalnızca kendi olarak. Tanrı istediği için bir kabullenmeye girip de yapmıyor bunu, İshak’ı küçültmüyor gözünde. Bilakis İshak değerlendikçe, onu koruma arzusu içini kamçıladıkça daha da değerleniyor kurbanı, kabul edilmeye hazır hale geliyor.

Tüm bu yolculuğun süreci hayal edilse, kitaplar yazılsa tek tek ve övseler hikayenin baş kahramanını, yaşayan için hep eksik, İbrahim için hep olmamış, bitmemiş bir süreç bu. Sonucunu düşünmeksizin girdiği yolun her anında yeniden canını verip canından vazgeçmenin ötesine gözlerini dikmiş gibi. Babalığın haricinde yalnızca İshak’a değil de asırların ardından sanki tesadüfmüş gibi yanına giden herhangi birine de babalık yapacakmış sanki. Yaşanmış ve bitmiş değil, yeniden, tekrar tekrar anlatılmış, hayatlarımıza dahil edilmiş de İbrahim’i bugünün babalarına ve dahi bugünün evlatlarına örnek göstermek istenmiş kabul ediyoruz. Anlamışız da, çoktan o aşamaları geçmişiz gibi.

Örnek almanın yaşandığı her çağda, tutup da çıkmazlarından bahsedenler ve bahsedebilenler hep aynı oyunun içinde. Gerçekliği yaşayan biri çıksa, kahramanlığını, fedakarlığını anlatmaya cesareti elbette var. Gizlemek ise günahlarından arınma yolu gibi. Kaçtığın kuyuları, maskelerini çıkardığın anları dahi bilmelerini istemediğinden. Yalnızlığına ıstırap dolu birkaç güçlü senaryo yazabilmek arzusundan hep. Yalnızlığının bile kırgın bir ifadesi var öyle ya, seni istemesen de mahrum bırakmışlardır ana sütünden.

Kendimi düşünüyorum. Doğru ya, süt hikayemi hatırlamıyorum ben. Zihnimde birkaç kopuş hikayesi sıralanıyor o kadar. Yine de okuduğum ayetlerden, kaderimin başlığına kadar her birinde karşıma çıkan İbrahim’e dönüyorum. Bunca anlaşılmazlığın, bunca çıkmazın içinden nasıl da asırların ardına dokunabildi böylesine, bilmiyorum. Bana anlatılan İbrahim’i unutuyorum artık, o oldukça cesur ve onurluydu.

*Korku ve Titreme üzerine

Görsel için kaynak: https://www.oceansbridge.com/shop/uncategorized/abraham-and-isaac-2

2 comments

Submit a comment

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s