Taşkent, Özbekistan’ın doğusunda haritada küçük bir kıvrımda bulunan Orta Asya’nın en büyük şehirlerinden birisi… 1966 yılında yaşanan büyük depremden sonra Sovyetler Birliğinin yeniden inşa ettiği, o zamanlardan düşünülmüş olan, ağaçları sulamak için damla sulama sistemli kocaman park ve bahçeleriyle, 1977 yılında açılmış olan 4 hatlı onlarca durağı olan ve her durakta ayrı bir mimarinin yansıtıldığı metrosu, düzenli yerleşimi, sağlam alt yapısıyla bir Sovyet şehri olduğu her şekilde hissediliyor. Türk Hava Yolları ve Uzbekistan Hava Yollarıyla ulaşım sağlandığı ve diğer hava yollarının çok fazla uçmaması sebebiyle bilet ücretleri biraz pahalı, erken rezervasyonla yaklaşık 400 Dolara denk geliyor gidiş dönüş biletleri.
Ben Türkiye’den 10 Ekim’de yola çıktım, 2 saat zaman farkından dolayı 4,5 saat yolculukla akşam 6.00’da bindiğim uçaktan, gece 12.30 sularında iniş yaptık. Gece karanlığında bile çölün sessizliğini uçağın ufacık penceresinden hissedebiliyordunuz. Hani derler ya soğuk bir memlekete varınca yüzümü bıçak gibi kesti hava, ilk geldiğimizde de öyle bir serinlik vurdu yüzüme, zaten burada yaşayan arkadaşlar havasının Ankara gibi olduğunu söylemişlerdi, ben de Ankara’da doğdum büyüdüm, alışkınım! Ama yabancı bir memlekette öyle olmuyor pek, o keskin soğuk yüzüne değerken farklı bir havanın çarptığını hissediyorsun. Bizi karşılayan arkadaşımıza taksi çağıralım deyince, ‘burada bütün arabalar taksi’ dedi, yola inip elini havaya kaldırıyorsun gideceğin yeri söylüyorsun, ‘falanca yer, eke neç pul’ abi kaç para deyip fiyatta anlaşırsan binip gidiyorsun. Mobilden taksi uygulaması da var, o biraz daha pahalı oluyor ama daha güvenli. Aslında güvenlikle ilgili zerre miktarda bir sıkıntı da yok, uygulamada puan da verildiği için gelen taksiler daha temiz ve daha güzel oluyor, bir de genelde genç oldukları için derdini daha iyi anlatabiliyorsun. Bütün diğer Arap ülkelerinde ve Türki cumhuriyetlerde de olduğu gibi taksici muhabbetine girişirseniz, Türk, Erdogan, Polat Alemdar, Kurtlar Vadisi muhabbeti oluyor. Haliyle bir süre sonra hep aynı muhabbet de sıkıyor, çünkü açılımı da yok bunları söyleyip geçiyorsun sadece. Oysa iplikçi nedim, tombalacı konuşmak isterdik.
Benim evim buraya gelmeden önce kiralanmıştı, 1+1 bir ev olduğunu söylediler. Açıkçası evimin kirasının 300 dolar olduğunu düşünürseniz, kafamda hayal ettiğim şey bir rezidanstı, ki öyle de olmadı. Burada Sovyet zamanından kalan evler var ve binaların sadece bulvara bakan kısımları boyalı, diğer taraflar çok önemli olmadığı için boyalı değil, binaların içleri de çok eski, ancak daire içleri genelde çok bakımlı ve güzel. Bana o kadar güzel bir ev nasip olmadı ama durulmayacak kadar da kötü değil evim. Burada hemen hemen her Özbek vatandaşın bir evi olduğu için kiralık ev bulmak zor oluyor, sadece yabancılar kiralıyor desem hata etmiş olmam, arabaları da aylık 700000 som yani yaklaşık 85 dolar 15 yıl taksitle Özbek öğretmenler ve polisler alabiliyorlar. Zaten ilk dikkatinizi çeken şeylerden bir tanesi de arabaların iki ayrı firmanın arabaları olması, diğer Avrupa arabalarına çok nadir rastlıyorsunuz ki bu Özbeklerle ilgili iyi bir şey aslında, sadece kendi ülkelerinde ürettikleri eşyaları kullanıyorlar, burada üretilmeyen bütün her şey çok pahalı.
Buraya gelince ayrıca Türkiye’de hiç yürümediğiniz kadar çok yürüyeceğinize emin olabilirsiniz, evlerden caddeye kadar 45 metre olmak zorunda, üstüne büyükçe bir kaldırım, 6 şeritli gidiş geliş 12 şerit olan yollar, diyorum karşıdan karşıya geçmek 500 metre. Saatimin gösterdiği doğruysa, günlük 10 km yol yapıyorum en az, şu anki en çok yürüdüğüm gün 18 km yürümüşüm. Zaten sokaklarda şişman insan göremiyorsunuz, erkeklerde kellik yok denilecek kadar az, her şeyin doğal olmasının da etkisi vardır elbette, bir de unutmadan söyleyeyim Özbekler çekik gözlü değil badem gözlü, bize benziyorlar.
Ben bu serinin ilk yazısında kısaca ilk izlenimlerimi anlatmak istedim. Buhari’nin, Tirmizi’nin, Şah-ı Nakşıbendi’nin topraklarında, Maveraünnehri yaşamak için uzunca bir vakit gerekli, şimdilik Taşkent’teki bütün lokantaları gezmekle meşgulüm, bitirdiğim zaman muhtemelen mutfağıyla ilgili bir şeyler yazacağım.
Özbek dilini anlamak adına bir türkü de iyi gelir burada:
deneyimlerini aktardığın için müteşekkirim.
yazılarının kitaba dönüşmesini temenni ederek daha sistemli yazılar bekliyoruz.
kısaca
iklim, tarih, eğitim, yemek, sağlık, sosyal hayat, dini hayat ve senin ekliyeceğin başlıklar olabilir.