Gazâlî’nin “Faysal” Hali


Düşünce tarihinde iz bırakmış herhangi bir kişinin görüşleri ele alınırken konuya bütüncül bir perspektifle yaklaşmak gerektiği bilinen bir husustur. Düşünürün bazı eserlerinde dile getirdiği görüşlerini mutlaklaştırarak genel sonuçlara ulaşmak bizi basit hatalara düşürebilir. Çünkü bazı eserlerinde dile getirilen bu görüşler, diğer bazılarında değişikliğe uğramış olabilir. Bahsettiğimiz bu yaklaşım hatası, Ebû Hâmid el-Gazâlî’nin düşünceleri söz konusu olduğunda sıklıkla karşılaştığımız bir durumdur. Gazâlî’nin, farklı eserlerinde farklı görüşler dile getirdiği bilinmesine rağmen çağdaş araştırmacılar çoğu zaman onun bazı eserlerine takılıp kalmaktadırlar. Oysa gerek klasik kaynaklarımızda (Bkz: İbn Rüşd, Faslu’l-Makâl), gerekse de çağdaş araştırmalarda (Bkz: Gürbüz Deniz: Gazâlî’yi Anlamanın Usulü) Gazâlî’nin bu farklılıklarının gözden uzak tutulmaması gerektiği belirtilmiştir.

İmâm Gazâlî’nin Faysalu’t-Tefrika adlı eserini ele alacağımız bu yazıda amacımız, zikredilen eserinde dile getirdiği bazı düşüncelerinin altını çizerek bir takım değerlendirmelerde bulunmaktır. Gazâlî’nin bu eseri yazmaktaki amacını ifade eden özet bir cümlesini arasak zannediyorum o cümle şudur: Tevil, küfrü gerektirmez. Müellifin ifadesiyle söyleyecek olursak: “Tevil kanunlarına riayet ettikleri müddetçe tevilcilerin tekfir edilmeleri icap etmez” (İslam’da Müsamaha/Faysalu’t-Tefrika Beyne’l-İslâm ve’z-Zendeka, Çev: Süleyman Uludağ, Dergâh Yayınları, İstanbul 2014, s.38). Bu cümlenin doğurduğu sonuçlara daha sonra dönmek üzere şunu söylemeliyiz ki, kitabın amacı olarak bahsettiğimiz bu yaklaşım, eserin adına da doğrudan yansımıştır: “Faysalu’t-Tefrika Beyne’l-İslâm ve’z-Zendeka”. Yaklaşık bir tercüme olarak şöyle diyebiliriz: “Müslüman olanlar ile İslam dininden çıkanları birbirinden ayırt eden kitap”. Dolayısıyla bu kitap, Gazâlî’nin de bazı eserlerinde içine düştüğü tekfir propagandasının ilmî açıdan kıymeti ve usulü hakkındadır. Başka bir deyişle “bir Müslümanın tekfir edilebilmesi için hangi şartların olması gerekir” sorusunun cevabıdır. Gazâlî, kitapta örnekleriyle ele aldığı üzere tekfir edilen birçok düşünürün aslında sadece kurallarına uygun şekilde tevil yaptığı için tekfir edilemeyeceğini ortaya koymaktadır. Birbirini tekfir eden Eşariler, Mutezililer ve sair ekollerin çoğu zaman bu hataya düştüklerini ifade etmektedir. Tabii Gazâlî’nin ortaya koyduğu bu usul, avam ve bilhassa avam gibi hareket eden düşünürler için elde edilmesi zor bir seviye olduğundan tevil kaidelerine riayet etmesine rağmen tekfir edilenlerin saygı duyulacak bir mevkide oldukları söylenmelidir, tıpkı Gazâlî’nin yaptığı gibi: “Ta’riz taşı atılmayan ve haset edilmeyen kimseleri hakir; kâfir ve sapık olmakla itham edilmeyen kimseleri ise küçük görürüm” (s.20). Buraya kadar anlattıklarımızdan yola çıkarak şöyle dediğinizi duyar gibiyim: “Be adam! Madem tevilin küfrü gerektirmeyeceğini söylüyorsun, hatta “kâfir ve sapık olmakla itham edilmeyen kimseleri küçük görürüm” diyorsun o zaman sen ne diye meşşâî filozofları tekfir ediyorsun?” Karşımızda Gazâlî gibi zeki bir adam olduğunu unutmayalım. O, bu ağır suale cevap verebilmek için tevil kavramını, kendince tespit ettiği kaidelerle sınırlıyor. Yani diyor ki “ben tekfir ederken, tespit ettiğim kaidelere uymadan tevil yaptıkları için tekfir ediyorum”. Oysa burada esas can alıcı soru şu olmalı: “Tevil kaideleri” diye bahsettiğimiz şeyin tevile konu olmadığını kim söylüyor? Gazâlî’nin bu soruya doyurucu bir cevap bulması zor olur kanaatindeyim.

Kitabın ana ekseni hakkında yaptığımız bu değerlendirmeden sonra metinden bazı alıntılar yapıp yorumlayabiliriz. Gazâlî kitabının girişinde eseri yazmasının sebeplerine değinirken şöyle demektedir: “Ey içi şefkat dolu hassas ruhlu kardeş! Dinî muamelelerin sırlarına dair yazdığımız (tasavvufî) eserlerimizin, bazı hasetçi kimseler tarafından kötülenmesi haberinin kulağınızı tırmalaması sebebiyle canınızın sıkıldığını ve kalbinizin incindiğini görüyorum” (s.19). Belli ki bu hasetçi kimseler Gazâlî’yi bile tekfir etmişler. İnsan sormadan edemiyor: Gazâlî, bu tekfir belası kendi başına gelmeseydi bu önemli risaleyi yazar mıydı acaba?

Mutezile hakkında Gazâlî şu yorumu yapmaktadır: “Allah Teâlâ’nın mümkün olan her şeye kadir olduğunu ve her şeyi eksiksiz olarak bildiğini kabul ettikleri halde; ilahi sıfatları kabul etmeyen Mutezileye neden bu kadar çok şiddet gösterilmektedir?” (s.24, 25) Gazâlî’nin filozofları tekfir ederken yaptığı hatanın, Mutezileyi savunurken yaptığı eleştiriden kurtulamayacağını düşünüyorum. Çünkü filozoflar da ahireti ve dirilişi kabul ederken keyfiyeti hakkında; Allah’ın her şeyi bildiğini kabul ederken bilgisinin mahiyeti hakkında ve Allah’ın kadîm olduğunu kabul ederken mâsivânın sahip olduğu niteliğin mahiyeti hakkında tevil etmektedirler. O zaman “neden filozoflara bu kadar çok şiddet gösterilmektedir” diye sormakta haklı değil miyiz?

Gazâlî diyor ki: “Lâ ilahe illallah Muhammed Rasulullah düsturuna samimi bir şekilde bağlı kaldıkları ve bu düstur ile çelişki teşkil eden bir durumda bulunmadıkları müddetçe; yolları ne kadar farklı olsun ehl-i İslam’a dil uzatmaktan ve çeşitli mezhep mensuplarına kâfir demekten kaçınmalıdır” (s.27). Görüldüğü üzere Gazâlî, ölçünün kelime-i tevhid olduğunu söyleyerek aslında çok geniş bir perspektif sunmaktadır. Ancak maalesef yapılan şeylerle söylenen şeyler her zaman tutarlı olmayabiliyor. Nitekim Gazâlî, bu kitabında dahi filozofları tekfir etmekten geri durmuyor (s.46, 47).

Örnekleri uzatmak mümkün ama böyle bir değerlendirme yazısı için bu kadarın yeteceği kanaatindeyim. Sonuç olarak tutarlılık üzerinde özel bir kitap yazmış olan Gazâlî’nin bizatihi “tutarlılığı” üzerinde ciddi soru işaretleri bulunmaktadır. Önemli olan, yazıda göstermeye çalıştığımız gibi Gazâlî’nin farklı eserlerinde farklı halleri olabileceği ihtimalini gözden ırak tutmamaktır.

One comment

  • Gazali’nin koskoca adam tekfir için bir nedeni vardır, zeki adamdır diyorsun ardından da filozofları tekfir etmemesi lazımdı diyorsun. Tıpkı Gazali’nin sana göre düştüğü çelişkileri yorumlara sen düşünüyorsun. Galiba biraz daha fazla Gazali okuması yaparak konuyu daha doyurucu bi açıklama yazılması lazımmış. Gazali’nin tutumlu olmayışı senin bu tutumlu oluşunu keşfedememenden ibaret olabilir.

Submit a comment

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s