Âşıkların Hâlleri/Sevânihu’l-Uşşâk


19ba8f5bdf2c2399aef3655a049183ffade8620598062fc0eff79a8f5b7e5200Âşıkların Hâlleri/Sevânihu’l-Uşşâk, Ahmed Gazâlî, Hece Yayınları, Ankara 2008.

Ahmed Gazâlî, ağabeyi Hüccetü’l-İslâm Muhammed Gazâlî’ye nazaran daha az bilinen bir İslam düşünürüdür. Bilindiği üzere ağabeyi Ebû Hâmid Gazâlî, tasavvuf dâhil olmak üzere birçok ilimde şöhret bulmuş ve İslam düşünce tarihinde ciddi etkiler bırakmıştır. Küçük kardeş Ahmed Gazâlî’nin tesiri ise alan olarak daha sınırlı olmuş ve kendisi yalnız tasavvuf alanında meşhur olmuştur. Vefat tarihi hicrî 520, miladî 1126’dır.

Adından da anlaşılacağı üzere Sevânih’in konusu aşktır. Müellif henüz eserinin başında bunu şöyle ifade eder: “Bu kitap, gerçi söze dökülmesi mümkün olmasa da aşkın anlamlarıyla ilgili birkaç bölüm içermektedir.” Konu aşk olduğunda, lafızların ancak bir işaretten ibaret olduğu, esas olanın bunu anlatmak değil tatmak olduğu bilinen bir gerçektir. Bu nedenle Sevânih’te de üsluba şiirsellik hâkimdir. Yazarın “zuhûrât” anlamına gelen bir kelimeyi eserine isim olarak seçmesi de işbu hali göstermektedir. Dolayısıyla aşk hakkında planlı, düzenli ve sistematik bir kitapla karşı karşıya değiliz. Tabiri caizse bir sufinin, aşk meclisindeki sohbetine konuğuz.

Eserin yazılma nedenini ifade etmek için yazar şunları söyler: “Çok yakın dostlarımdan biri benden aşkın anlamına dair, kendini aşk haline yakın hissettiği ama vuslat eteğine ulaşamadığında başvurabileceği ve beyitlerine sarılabileceği bir kitap yazmamı rica etti. Ricasını kabul ettim ve talebini karşılamak için birkaç bölüm yazdım. Öyle ki bunların aşkın hakikatleri, hâlleri ve gayeleriyle hiçbir ilgisi yoktur; ben sadece, o çaresiz kaldığında teselli bulsun diye yazdım.” (s.11) Âşıkın derdi okumakla geçmeyeceğine göre kitap hakikaten bir teselliden ibarettir; ancak Sevânih, iyi bir teselli olduğunu her bölümüyle ispat etmektedir.

Tadımlık:

“Aşkın celâlet ve parlaklığı tanım ve tasvirin ötesindedir; bilginin izah ve açıklaması buna erişemez.” S.16

“Bilginin ulaşabileceği son nokta aşkın kıyısıdır. Kıyıya ulaşırsa ondan bir iki söz edebilir. Eğer aşka bir adım atacak olursa boğulur. Böyle bir durumda aşktan nasıl haber verebilir? Boğulandan bilgi beklenir mi?” s.17

“Aşkın bizzat kendisi kuştur, yuvadır; zâttır, sıfattır; tüydür, kanattır; havadır, uçuştur; avcıdır, avdır; kıbledir, kıbleye durandır; tâliptir, matlûptur; evveldir, âhirdir.” S.26

“Âşığın kendisi maşuğun hüsnüne maşuktan daha yakındır; zira maşuk kendi hüsn ve cemâlinden onun vasıtasıyla beslenir.” S.29

“Aşkın başlangıcı, güzellik tohumunun, müşahede elinden gönlün yalnızlık toprağına saçılmasıyla olur.” S.37

“Maşuğun irade ve ihtiyarıyla olan ayrılık, âşığın irade ve ihtiyarıyla gerçekleşen vuslattan daha ileride bir vuslattır. Zira ayrılığı maşuğun irade etmesi durumunda âşık, maşuğun gönlüne, onun ihtiyarı ve muradına nazargâh olur.” S.59

“Aşk gözden başlar. Gönül, gözyaşını “Bu bela senin aracılığınla geldi, şifam da senin aracılığınla olacaktır” diye gönderir.” S.63

 

Submit a comment

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s