Whiplash


(Filmdeki birkaç sürprizi yazıyla açık ediyorum.)

Whiplash, Jazz tutkunu öğrencinin kendini ispatlama hikâyesi. Film, öğrenci ile gittiği okulun meşhur öğretmeni arasındaki gerilimli dille konuşuyor. Amansız, küfürbaz, maço, müşkülpesent, mükemmeliyetçi öğretmenin dalga geçtiği, paçavra gibi sokağa savurduğu öğrencilerin sayısı az değildir. Değer vermemek değil, mükemmeliyetin ne olduğuna dair uç noktaları bilmekten geçen düzlem, nevinden anlaşılır burası. Çünkü hocanın saniye şaşmayan kapı açılma sahnesi tekrarlar. Siyah tişörtle yönlendirmelerini keskinleştiren öğretmen, kafasını kaldırdığında harekete hazır bir makine temposuyla çalışan ve ses üreten fabrika dişlisi ister sürekli. Teke tekte güven veren toplum içinde rezil rüsva eden adamın isminin yüzünden silinmediği aşikârdır, itibarı geçmişidir. Ne yaşayıp bu kadar mutsuz olmuştur, bilemiyoruz. Sadece bir efsane haline geldiğinden haberdarız. Samimi olduğu anlardan birinde çetin yokuşu aradığını belirtiyor: ‘Bir maymunun bile, çubuğu eline verirsen, ritmi idare edebilir… İnsanlara sınırlarını aştırmak için oradaydım. Yoksa dünyayı yeni Louise Armstrong’dan mahrum bırakırız, yeni Charlie Parker’dan…

Hikâyenin ana kahramanı Andrew, hayatta ne olmak istediğine dair saplantılı biridir: Buddy Rich gibi efsane davulcu kategorisine dâhil olmak. Amacını gerçekleştirmek için çabalamak, kana bulanmış bandajları elinden ayırmak, buzlu sulara daldırmak, davulun başına geçip tempoda kaybettiğini tekrar tekrar yakalamaya çalışmak zorundadır. Karakterin seçildiği ilk gün uzun zamandır beğendiği (önceki sahneden bunu anlıyoruz) kıza çıkma teklif etmesi, arkadaşlarının olmayışı gariptir. Acaba annesi küçükken onu terk ettiği için mi güvensizdir? İlginç çünkü bu çocuk aslında kişilik olarak rahat ve hayat gailesini biriyle paylaşabilecek birisi gibi görünür. En iyi arkadaşı babası başta, yakınları müzik tutkusunu, ‘olur, başka şeylerle de uğraş’ diyerek geçiştirmeye çalışır. Çünkü -hocasının cevabına şaşırdığı sorudaki gibi- bu iş için bir önceki kuşaktan gelen bir kulak dolgunluğu lüzumu genel kabuldür. Bir aile yemeğinde arkadaş mı, şöhret mi karşılaştırmasını yapması; aslında bencil kişiliğe sahip olduğunu imleyerek neden arkadaşının olmadığı sualini karşılar: Arkadaşın, der, ben bir yararını görmedim.

Ün, unutulmaz ve sevilen biri olmak için yeter sebeptir. Bir seçim yapmalıdır, çünkü işler istendiği gibi yürümeyecektir; insan ilişkisi eşyayla teması azaltmaktadır ve şöhret için o davulun dilinden anlamak zorunludur. Hayat hiçbir zaman beklemez, bununla ilgili Revolationary Road’daki sözü hatırlayalım: ‘Babam, bir fırsat erkeğin ayağına gelirse; onu iki ayağıyla sımsıkı kavramalı, derdi.’ Karakter sıkıca tutmaz ve fırsat kaçar.

Pekâlâ, deha olmak için illa insanlardan ayrı ve kendi içine kapalı halde mi kalınmalıdır? Dehanın tabiatına bürünmek için bu yol seçilmeli, iddiası aldatıcıdır. Böyle zamanlarda Tutunamayanlar’daki kasap Hegel’in trajikomik hikâyesi gelir aklıma. Adam profesör olur. Acaba olmasa mıydım der, çünkü geldiği yeri garipser, elbise üzerine uymaz. Filmde deha olmanın amacı şöhreti elde etmek isteğinden doğduğundan, yılanın kuyruğunu yemesi kabîlinden kişinin kendisini tüketmesi tahmin edilebilecek bir vakıadır. İnsanlardan uzak durmak ancak şöhretin nimetlerinden uzak durmakla eş değer olacaktır; yani sevilmek isteği ötedeki meçhulle gerçekleştirilmeye çalışılacaktır. Ötedeki, ünlüye kendine göre bir anlam biçer ve sürekli ondan kendi değerlerine göre karşılık umar, bulamaz, bulsa da beğenmez: ona benzemek ister, fakat o olamayacağını bilir, şöhret ulaşılmaz imge olmalıdır; yoksa bir kıymet-i zatiyesi kalmaz.

Sonuçta insan eşya ile kurduğu ilişki ile toplumda kabul görür. Bu bazen bilgi, bazen yetenek, bazen de arzu edilenin kendisi olarak tezahür eder. Bundan dolayı ünlülerin hayattan tatmin olması, yüklenilmesi zor bir yükün altında gün saymaktır. Ünlü, beklentilere cevap veremez. İstekler çeşitlidir. İzleyicilerin seviyesine inemez, zira onlardan nemalanmalıdır. Bu yarı tanrı olmanın belasıdır. Anlaşılan o ki, Amerika İngilizcesi’nde en kötü deyimin ‘good job/aferin’ olduğunu söyleyen müşkülpesent hoca, laneti kendi lehine çevirmeyi bilmiştir. İkili ilişkilerde şaşılacak derecede samimi görünerek çekingenlik ve imrenme hissi yaratırken, toplum içinde kendisinden istenilen mükemmelik gereği yığını arkasına alır ve eğittiklerini öğütür; sevilmeyi, imrenilmeye taşır. O bir eğitmen değil, beğeniden ibarettir.

O son klip sahnede çalışılanın yardımı inanılmazdır. Çalışılan; bir anda elden meleke halinde, ilahi lütuf gibi akacaktır. Öğrenci başarılı olacaktır. Babanın aradan sahneye bakışı tüyleri diken diken eder. Alkış beklediğimiz yerde o sesi duyamayız; filmin ritmi devam eder; anlaşılan alkış izleyicilerden istenilir.

halimyâr

4 comments

  • halimcim gayet akıcı bir üslup ile kaleme almışsın. filmi izlemedim ama eminim o da böyle akıcıdır. sayende muhakkak izleyeceğim.

    • Sağol Hadi, zaten 107 dakika, meselesini uzatmadan anlatmış. Belirtmedik ama yönetmen ve senarist Damien Chazelle’in yirmi sekiz yaşında olması -böyle güzel bir film için- takdiri şayan ayrıntılardan.

  • Filmde karakterlerin havada uçuyormuşcasına tek başına gezdiklerini gözlemlemiştim. Bunu da filme bir eleştiri olarak düşünüyordum ama senin söylediğin bağlam, yani bunun filmin senaryosu gereği olduğu, ikna edici geldi.

  • Modern dönemde “virtüözlük” olarak isimlendirilen, bir enstrumanda ustalaşmak kabiliyet ve yatkınlık yanında pek çok başka şeyi en önemlisi de delicesine çalışmayı gerektiFilme gelirsek; müziğin herhangi bir türüyle ilgili bir insanın ilgisini çekecek ve kendisini izlettirecek bir film. Basit ama keyifli. Senaryoda bazı klişeler olsa da fazla sırıtmıyor. Detaylı tahlilin için teşekkürler Halim.riyor. Bu pek çok kültürde ve tabi bizim klasik müziğimiz ve sazlarımızda da böyle; bu hikayedekine benzer hoca-talebe ilişkilerine dair pek çok rivayet var.

Submit a comment

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s