BAŞKANLIK SİSTEMİNE BİR ÖNERİ


Demokrasilerin meşruiyet sorunları 21. yy artarak devam etmektedir. Değişen toplum  dinamikleri ile yönetim sistemlerinde  ayrışmalar  ve değişimler kaçınılmaz olarak yaşanmaktadır. Bazı toplumların tabanın dönüşümü ile değişen sistemleri, bazılarında ise tepenin istekleri doğrultusunda tabana baskı ile yayılan ve dönüştürülen sistemleri vardır.

Türkiye’nin Cumhuriyet rejimine geçmesi tepeden inme bir devrim ile başlayıp, zaman içerisinde tepenin balans ayarları ile nihai olarak, parlamenter bir sistemde yaşamını sürdürmektedir. Türkiye Cumhuriyeti, ilk evrelerinde  meclis hükümet  sistemini  benimsemiş  daha  sonra ise  parlamento, senato ve tekrar  parlamento ile yoluna devam etmiştir. 2007 anayasa değişiklikleri ile yarı başkanlık ile parlamenter sistem arası bir yapıya geçilmiştir. Şimdilerin en fazla dillendirilen konusu ise başkanlık sistemidir. Denenen sistemlerin toplumun yapısına uymadığı ve aksayan yönlerinin fazlalığı, kaos ve içinden çıkılmaz yönetim sistemi sorunlarının kronikleşmesi gibi sorunların her biri birer tartışma konusu olarak devam etmektedir.

Bu tartışmalarda temel sorun erklerin ayrılığı ve birbiri ile olan ilişkisidir. Parlamenter sistemde yasama organı seçilir, hükümet yasama organının içinden çıkar ve Cumhurbaşkanı ile yürütme erkini yerine getirir. Mahkemeler bağımsız bir şekilde işlemlerini yerine getirir. Hsyk’ gibi yapılarda yürütmenin kısmi müdahalesi vardır. Aslında iç içe geçmiş bir yapıdır. Bu yapı içinde yasama, yürütme ve yargı erklerinden dönemsel olarak güçlü olanın diğerleri üzerinde kurmuş olduğu baskı ve yetki tecavüzleri gözlenmektedir. Bu tecavüzler sonucu baskı altında kalanlar, ezilenler, gücü ele geçirdiğinde diğerlerinden rövanş almayı, hesaplaşmayı kendilerince hak olarak görmüşlerdir. Fillerin tepinmesi sırasında ezilen her zaman çimler olmuştur. Devletin bütünlüğü ve toplumun devlet ile olan bağı bu güç dengeleri arasında çokça yıpranmıştır.

Toplumun yüzyıllar içerisinde alışa geldiği güçlü yönetim beklentisi, parlamenter sistemler tarafından karşılanamamıştır. Avrupa tarzı parlamenter sistemlerde hükümetler hep çok ortaklı olmuştur. Çok ortaklı yapı devlet yönetiminde zafiyetler getirmiştir. Sorumluluk hiç kimse tarafından üstlenilmemiş, başarı herkes tarafından kabul edilmiştir. Toplum sorumlulardan hesap sormak istediğinde muhatap bulamamıştır. Toplum sorumluluğun tek kişide olmasını, sevabı ile günahı ile ondan hesap sorulmasını istemektedir. Toplum belediyelerin yapması gereken hizmetin aksaklığını bile merkezi hükümetten sorma yoluna gitmektedir.

Yasama ve yürütme ve yargı erklerinin birbirinden keskin olarak ayrıldığı sistem olarak başkanlık sistemi ise bu karmaşaya bir nebze çözüm olabileceği düşünülmektedir. Sadece yasama işlemeleri ile ilgilenen ve yürütme seçimlerinden bağımsız seçilen bir meclisin olduğu bir yapı organize edilecektir.  Yasama organına seçilen sadece yasama işlemleri ile ilgilenecektir. Yasama üyelerinin, yürütme organı içerisinde yer almadığı ve yasama üyelerinin bakanlık gibi bir mevki beklentileri de olmadığı için daha bağımsız çalışmalarının yolu açılmış olacaktır. Başkanlık sistemi yasama organı seçimlerinde, ön seçimlerle belirlenmiş yasama üyesi adaylarının yarışı olacaktır. Böylelikle barajsız ve bağımsız seçimlerle oluşan meclis grupları oluşacağı için lider sultasının var olmadığı bir yasama organın varlığı oluşması beklenmektedir.

Yürütme organının başı, yani başkan halk tarafından seçilecektir. Başkan yasama organının dışından kendi seçmiş olduğu ve kendine bağlı yürütme organı ile yürütme faaliyetlerini gerçekleştirecektir. Yürütme organı yasama faaliyetlerine katılamayacaktır. Kanun tasarılarında bulanabilecekler ama oylamaya katılmayacaklardır. Yürütmenin   hazırlamış olduğu bütçenin onayını da yasama organı gerçekleştirilecektir.

Başkanlık sisteminde tek bir başkanın bütün erklere hakim olduğu görüşü yanlış ve sakat bir görüştür. Başkanlık sistemin temelinde yer alan erklerin birbirinden keskin bir biçimde ayrıldığı bir sistemdir. Devletlerin yönetimi üç erkten oluştuğuna ve bu erkler başkanlık sisteminde kesin olarak birbirinden ayrıldığına göre bu erkler arasında koordinasyon nasıl sağlanacaktır?

Devlet başkanının üç yardımcısı olabilir. Birini kendi meclis içinden veya dışarıdan  direkt seçecek. Kendi seçmiş olduğu yardımcı yürütme işlemleri ile ilgilenecektir. Diğer başkan yardımcısını meclisin kendi içinden seçmiş olduğu üç kişinin arasından seçecek ve meclis ile başkanlık arasındaki bağlantı kurulmuş olacaktır. Böylelikle Yasama başkanlık düzeyinde temsil edilmiş olacaktır. Üçüncü başkan yardımcısını da yargı üyeleri kendi aralarından seçmiş olduğu üç kişi arasından başkan seçecektir. Böylelikle yargıda başkanlık düzeyinde temsil edilmiş olacak. Başkan seçmiş olduğu başkan yardımcıları ile koordineli bir şekilde çalışacaktır.

Yasamanın ve yargının sorunları veya devlet yönetiminde yaşanan diğer sorunlar erklerin uyumu içerisinde çözüm bulacaktır.  Devlet başkanın yetkileri gerekli yerlerde devlet başkan yardımcılarının karşıt imza kuramı ile sınırlandırılmış olacaktır. Başkanlık sisteminde korkulan diktatörlük konusu da bu şekilde aşılmış olacaktır. Erklerin güçlülüğü görev alanları ile sınırlı olmuş olacaktır. Başkanlık düzeyinde erklerin temsilleri ise başkanın mutlak hakimiyetine sınırlandırma getirecektir. Amerikan Başkanlık sisteminde  güçlü medya  ve sosyal baskı grupları ile başkanın mutlak hakimiyeti engellendiği düşünülebilir ama  Türkiye’ için kuralları belli bir oyun daha etkili olacağını düşünmekteyim.

Submit a comment

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s