Mısır hadisesinin çağrışımları elbette çok fazla. Biz Müslümanlar, Mısır’da gerçekleştirilen zulümden çok şey öğrendik. Ancak bana öyle geliyor ki yaşananlardan çıkarmamız gereken en büyük ders, kafire karşı onurlu duruşa ne kadar ihtiyacımız olduğudur.
Batı’nın değerleri, hep Müslümanların gündemini teşkil eden şeyler olmuştur. Batı’da demokrasi ve insan haklarının geldiği noktaya hep öykünmüşüzdür. Müslümanlar olarak o gelişmişlik düzeyini hep yakalamak istedik. Halen daha belli ölçüde bu iştiyaka sahip olduğumuz aşikar. Avrupa Birliği ve diğer batılı kurum, kuruluş ve devletler adeta bir üsve-i hasene oldular bizim için demokrasi ve insan hakları konusunda.
Batı’nın demokrasi ve insan hakları konusundaki değerlerinin bizim için meşru değerler olmadığını bu yazı için bir kenara bırakarak şunu söylemek istiyorum: Batı’nın bize şirin görünen bu yüzünün ne kadar aldatıcı olduğunu değişik vesilelerle tecrübe etti Müslümanlar. Bosna, Filistin, Irak ve diğer Müslüman coğrafyalarda Müslümanların maruz kaldığı zulümler karşısında gerektiği gibi tavır koymayan Batı, aslında gerçek yüzünü her defasında gösterdi bize. Ama biz Müslümanlar ne yaptık? Zulme sessiz kalarak ortak olan Batı’ya, o gün yaşananlar esnasında öfke kustuk, ama onurlu duruşumuzu geleceğe taşıyamadık. Sanki Batı her seferinde, hiçbir şey olmamış gibi tekrar allı pullu değerleri ile karşımıza çıktı ve her defasında biz ona kandık. Çocuklarımıza hiç öğretmedik Batı’nın bu hainliklerini. Müslümanlar olarak hiç toplu duruş sergileyemedik. Arada sırada boykotlar yapardık ama işinin ehli olması gereken Müslümanlar olarak, boykot ettiğimiz mallar kadar kaliteli üretim hiçbir zaman yapamadık. Yaşadıklarımızdan dersler çıkarıp bütüncül bir duruş sergileyemedik.
Bugün Mısır’da yaşananlara karşı Batı’nın hain sessizliği bizi yine aynı noktaya getirdi. Ben kendi adıma, onların değerlerini paylaşmasam da, bu kadar hainleşebileceklerini inanın beklemiyordum. Bu kadar açık bir şekilde yalan söyleyebileceklerine ve içine düştükleri bu kahpe sessizliğe şaşırdım doğrusu. Ne kadar menfaatçi olabileceklerini, kendi hayırlarına olduğu zaman her türlü zulmü alkışlayabileceklerini, dolayısıyla insanlıktan hiç nasip almadıklarını alenen ve bir kez daha görmüş olduk.
Müslüman, kendi kardeşine karşı zelil olmalı, saf olmalı, hüsn-i niyet taşımalı. Ama bu, onun herkese karşı saf olacağı anlamına gelmemeli. Müslüman, kafire ve Mısır’da yaşananlara sessiz kalan Batı’ya karşı hep uyanık olmalı, şedid olmalı ve onurlu olmalı. “Beni bir kez daha aldatamazsın” demeli. Her seferinde yüzüne çarpmalı yaptıklarını “Mısır’da yaşanan zulme sessiz kalarak ortak olan sen mi bana insanlık dersi vereceksin” diyerek. Tavrını net ortaya koymalı. Batı’nın ağabeyleri olan ABD ve AB ile onların İslam dünyasındaki işbirlikçileriyle olan ilişkilerini gözden geçirmeli. Aynı yılan deliğinden bir kez daha sokulmamalı.
Çıkarmamız gereken ders, onurlu duruşumuzu bir an önce kazanıp, bunu geleceğe aktarabilmek olmalıdır.
Meselenin bir diğer hazin boyutu ise müslümanların büyük çoğunluğu dua etmekle batı karşısında, zalimler karşısında durabileceğimize inanıyor. dua sığınaktır, zırhtır; ama böylesi değil. anlatmak istediğimi Abdullah Başaran abiden aktarayım: