Kuran’da müminlerin vasıfları olarak zikredilen şeylerden biri de müminlerin kendi aralarındaki ilişkileri ile inkarcılarla aralarındaki ilişkileri hakkındadır. Kuran bize şunu söylüyor: Müminler birbirlerine karşı merhametli olurlar ve yine müminler birbirlerine karşı zelil olurlar (zillet sahibi anlamına gelen “zelil” kelimesi burada, büyüklük taslamayan, yumuşak başlı olan anlamında kullanılmaktadır). Kafirlere karşı ise müminler boyun eğmez bir haldedirler (şiddet sahibidirler) ve yine kafirlere karşı onurlu bir duruş sergilerler, dik dururlar (izzet sahibidirler).
İslam dünyasının bugünkü haline bakınca, Kuran’da vasfedilenden ne kadar da uzağız demekten kendimi alamıyorum. Müslüman fırkalar, gruplar, cemaatler, partiler, ülkeler hep birbirinden uzak; sanki birbirlerinin düşmanıymış gibi nemelazımcılık oynuyorlar. Hatta birbirlerinin kuyusunu kazmaya çalıştıklarına çoğu kez şahit oluyoruz. Daha geçen gün Somali’deki Türkiye elçiliğine yapılan saldırıyı kendisini İslami bir örgüt olarak lanse eden eş-Şebâb örgütü üstlendi. Bu nasıl Müslümanlık ki kendisine sorsan ben de senin gibi Müslümanım diyen kişinin kanını helal görüyor. Orada vefat eden polis Müslüman değil miydi? Kuran’da açık bir şekilde geçmiyor mu “bir mümin bir mümini ancak hataen öldürebilir” diye. Nasıl olur da bilerek ve isteyerek bir mümin diğer bir mümini öldürebilir?
Cemaatlere bakıyorsun mesela, onlar da cemaatlerinin menfaati için her türlü gayr-i meşruluğu helal görebiliyorlar. Kendilerinden olmayan müminlerin ayağını kaydırıyorlar, işine çomak sokuyorlar, “ya benden olacaksın, benim düşünceme hizmet edeceksin, ya da yaşamana izin vermem” tavrı takınıyorlar. Nerede Kuran’daki vasıflar, nerede bizim hal-i pür-melalimiz? Birbirimize karşı merhametli, anlayışlı, saygılı, ağırbaşlı ve uysal olmamız gerekirken, birbirimize gösterdiğimiz bu şiddet neyin nesi Allah aşkına?
Mücadele etmemiz gereken şey insanların küfrü iken, bize ne oluyor da birbirimizle uğraşıyor, enerjimizi böylece harcıyoruz?
Amerika, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği gibi büyük güçler Müslümanların zararına ne varsa onları yaparken, onlarla meşru ölçüler içinde mücadele etmesi gereken biz Müslümanlar birbirimizle uğraşıyoruz. Elbette birbirimizin yanlışlarını eleştireceğiz, birbirimize doğru yolu göstermeye çalışacağız, ama esas yapmamız gereken şey kafirlerle mücadele etmektir. Onlara karşı dik durmaktır, onlara karşı şedid olmaktır, boyun eğmemektir, bel büktürmemektir. Kafir bir müslümana baktığında, ondaki iradenin kuvvetinden çekinmelidir. “Biz ne yaparsak yapalım bu müslümana İslam’a aykırı olan isteklerimizi yaptıramayız” demeli. Ama biz nerede bir kafirin ekmeği varsa ona yağ sürüyoruz. Petrol sermayesini hep onlara yediriyoruz. O sermaye ile milyonlarca müslümanın hayatını kurtarabilecekken biz kendi rahatımızı düşünüp kafirlerle “kazan kazan” oynuyoruz. Bunu kabullenmek mümkün değil. İnsaf sahibi Müslümanların bu durumu sindirmeleri mümkün değil.
Bir silkenişe, bir uyanışa ihtiyacımız var. Sırf Allah rızası için, ilâ-yı kelimetullah için mücadele eden Müslümanlara ihtiyaç var.
Hadicim aslında hemen her grup bahsettiğin amaç için çalıştığını iddia ediyor hatta dünya üzerinde ismini bile duymadığımız yerlerde nice güzel işler yapılıyor. Ancak taassub denen bu illet bizleri bitiriyor, Allah bu illetten kurtulmak için basiret ce feraset basib eder inşaallah hepimize.
haklısın abicim, o taassub dediğin illet çok yaman bir illet. bizi kardeş olmaktan uzaklaştıran illet…