Kemal Ümmi (? – ö. 880/1475)


Kemal Ümmî, XV. yüzyılda (? – ö. 880/1475) Anadolu’da yasayan ilk mutasavvıf Türk şairlerinden biridir. Hayatı hakkında yeterli bilgi olmamakla birlikte, elde var olan bilgiler göre Halvetî tarikatının büyüklerinden Cemal Halvetî’nin arkadaşı olan Kemal Ümmî, Muhammed Bahaeddin Erzincanî’nin halifelerindendir. Asıl adı İsmail olup tahsil görmeden yetiş­tiği için şiirlerinde Ümmî Kemal mahlası­nı kullanmıştır.

Divanındaki bir şiirinden Hal­vetî tarikatına mensubiyeti ve şeyhinin Ubeydullah Hâmid olduğu öğrenilmekte­dir. Fakat bu mutasavvıf şairin kimliği hakkında ihtilaf vardır. Necla Pekolcay bu zatın Somuncu Ba­ba diye bilinen Ebû Hamîd Aksarâyî oldu­ğunu bildirir. Kemal Üm­mî diğer bir şiirinde Hâce Ali Sultan’dan söz eder ki M. Fuad Köprülü, bu zatın Cemâziyelevvel 832’de (Şubat 1429) ölen Şeyh Alâeddin Ali Erdebîlî olduğunu belirtmektedir.[1]Latîfî ise onun, Nesîmî gibi Sultan Şücâ Tekkesi Şeyhi Baba Sultan’ın bedduasını alarak asılmak suretiyle idam edil­diğine dair bir rivayet nakleder.[2]

Kemal Ümmî’nin yaşadığı ve öldüğü yer hakkındaki bilgiler de birbirini tutma­maktadır. Latîfî ve Âlî Mustafa Efendi onun Karaman’ın Lârende kasabasından olduğunu, müridlerinden menâkıbını ya­zan Âşık Ahmed ise Horasan’dan geldiği­ni söyler. Diğerlerine nazaran daha eski olan bu kaynağa göre Kemal Ümmî, Anadolu’ya gelince Bolu çevresindeki Aladağ ve Bozarmut civarında ya­şamış, Bolu halkını irşada çalışmış, Hacı Bayrâm-ı Velî’nin (m.1352-1429) sevgi ve ilgisine mazhar olmuştur. Âşık Ahmed, Kemal Ümmî’nin Bolu’da medfun bulunduğunu ve üç oğlu olduğunu bildirerek bunlardan Cemal ve Sinan ile alâkalı hikâyeler de anlatmıştır. Onun Bolu ile ilgisi Müstakimzâde Süley­man’ın yanı sıra zamanımızda Ali Vahit, William Hickman[3] ve İsmail Ünver tarafından da söz konusu edilmiştir. Öldüğü yer ve me­zarı hakkında başka rivayetler de vardır. Bursalı Mehmed Tâhir Karaman ile birlik­te Manisa’da da Kemal Ümmî adına bir mezar olduğunu kaydeder. Abdülbaki Gölpınarlı, Muğla’da tekkesi ve mezarı bulunan Seyyid Kemal ile onun aynı kişi olması ihtimalini düşündürecek bir kay­da dikkat çekerse de[4] daha sonra Nihad Sami Banarlı gibi Niğde Mevlevîhânesi’nde gömülü bulunduğu rivayetine temas eder.[5]Anado­lu’da, sevilen mutasavvıfların çeşitli yer­lerde kabirlerinin bulunduğu inancına ve geleneğine bağlanarak Kemal Ümmî’nin adına da birçok makamın izafe edilmesi tabiidir. Ancak şeyhinin Lârendeli olması dolayısıyla da bir süre burada kalmış ol­abilir. Son durağının ise Bolu olduğu yapılan araştırmalar neticesinde anlaşıl­mıştır.

1.      Kemal Ümmî’de Şiir Dili ve Söz Varlığı

Kemal Ümmî bir tekke şairi olduğu için ister istemez tasavvufî terimler ile zaman zaman Arapça ve Farsça tamlamalar kullanmış; ayet ve hadislere bazen doğrudan yer vermiş, bazen de onları dolaylı olarak işaret etme yoluna gitmiştir. Bu yüzden dilinde bazı bölümlerde kısmen ağırlık görülebiliyorsa da, temelde uyarıcı, öğretici amaç taşıdığı ve fazla sanat kaygısı taşımadığı için halkın dilini kullanmış; deyimlere, atasözlerine, hatta günümüzde bile bazı yöre ağızlarında yaşayan mahallî söyleyişlere yer vermiş, divanında epeyce veciz anlatıma başvurmuştur. Atasözlerinin bir kısmı aynen verilmiş, bazılarına ise anlam olarak işaret edilmiştir.[6]

Yunus Emre gibi coşkulu bir derviştir. Şiirde muhteva yönünden Yunus takipçilerinden olmuş, az sayıda hece veznini kullanmakla birlikte, XV. yüzyılda genellikle aruz vezniyle kaside, gazel, mesnevi gibi klâsik nazım sekilleri ile şiirler söylemiş; tekke siirinde kendinden sonraki bazı şairlere örnek teşkil etmiş şöhretli bir şahsiyettir. Hayatı tıpkı Yunus Emre’de olduğu gibi menkabelerle süslüdür. Şiirlerinde sade bir Türkçe kullanmış, aruz vezniyle yazmış olmasına rağmen halkın dilinden uzaklaşmamış, usta bir şairdir. İlâhî tarzındaki şiirleri ile şöhreti Anadolu sınırlarını aşmış Kırım, Kazan, Taşkent ve Özbek Türkleri arasında da tanınmıştır.[7]

Şiirlerinde Sünnî akidenin dışına çıkma­yan Kemal Ümmî’nin manzumelerini iki grupta toplamak mümkündür. Birinci grupta tevhid, münâcât ve na’tlar, ikinci grupta ise nutuk tarzı dinî ve tasavvufî telkinlerde bulunan şiirler yer alır. İkinci gruptaki şiirlerde temel düşünce mutlak yaratıcıya kavuşmaktır. Bunun yolu olarak da “ölümden önce ölmek” prensibi göste­rilir. Kemal Ümmî’nin şiirlerindeki dil ve ifade tarzında da yine bu iki grup şiirine göre farklılık vardır. Birincilerde Arapça ve Farsça sözlerle yüklü ağır bir dil kulla­nılmışken, ikinci grup manzumelerde Türkçe kelimeler ve sade bir söyleyiş hâ­kimdir. Onun bazı beyitleri hikmetler ve özdeyişler, bazıları da nazma çekilmiş atalar sözü halindedir.[8] Atasözleri ile ilgili şu örnekleri verebiliriz:

Eylük iden bulur eyligi (14b-1)[9] “İyilik eden iyilik bulur.”[10]

Gelen geçer konan göçer (71b-9) “Gelen geçer, konan göçer.”[11]

Kim neyi sevse gerek kim ol ola çok andugı (15b-4) “Dervişin fikri ne ise zikri de odur.”[12]

Bir yalıncagı biñ kisi soymaz (28a-8) “Bir tilkinin derisi iki kez soyulmaz.”[13]

Derdini derdlüye dir Ümmi Kemal/ Zire her tadı tatmayan tuymaz (28a-9) “Dertli dertlinin hâlinden bilir.”[14]

Kılıç nesne kesmez kın içinde (76b-7) “Kılıç kınını kesmez.”[15]

Kişi n’itse kendüzine ider (78b-5) “Kisi ne yaparsa kendine yapar.”[16]

Ne bal u gül var arusuz dikensüz (27a-2) “Dikensiz gül olmaz.”[17]

Ne bilür sag olan sol hasta halin (84a-5) / Sayrınuñ halin ne bilsün sag olan (16a-4)

“Tok açın hâlinden ne bilir.”[18]

Soñ peşiman assı kılmaz (5b-1) “Son pişmanlık fayda etmez.”[19]

Kemal Ümmî’nin altı eseri vardır, bunlardan biri de Dîvân’ıdır. Bugüne kadar yapılmıs çeşitli araştırmalardan anlaşıldığına göre Kemal Ümmî’nin Dîvân’ına ait elli bir değisik yazma belirlenmiştir.[20]Ancak bunların önemli bir kısmının istinsah tarihi ya belirsiz, ya çok sonraki yüzyıllara ait, yahut da yazmanın başından sonundan eksikleri vardır.

Eski Anadolu Türkçesinin yazı dili olarak gelişip zenginleşmesinde Kemal Ümmî’nin üzerine düşeni büyük ölçüde yerine getirmeye çalıştığını görüyoruz. Çünkü zaman zaman çoğu deyimleşmiş birleşik fiile bolca yer vermekle de Türkçeye canlılık kazandırmaya çalışmıştır.[21]

Kemâl Ümmî bilhassa şiirleriyle tanınan bir tasavvuf şâiridir. Daha ziyâde aruz vezniyle kasîde, gazel ve mesnevî gibi klasik nazım şekillerinde şiirleri vardır. Tekke şiirinde kendinden sonraki şâirlere örnek olmuştur. Şiirlerini aruz vezniyle yazmasına rağmen açık ve anlaşılır bir dili vardır. Halkın anlayacağı şekilde hitâb etmiştir. Şiirlerinde dünyânın fâniliğini Allah ü Teâlânın sevgisini, dünyâ nîmetleri ile güzel ahlâk ve ibâdeti ve ibâdetlere teşviki işlemiştir. Dîvân’ında iki bin üç yüz beyitten fazla şiiri vardır. Münâcaat, naat, kasîde, gazel, mesnevî ve ilâhîlerden meydana gelen dîvânının, İstanbul ve Anadolu kütüphânelerinde pekçok nüshası bulunmaktadır.[22]


[1] Agâh Sırrı Levend, Türk Edebiyatı Tarihi, s. 361.

[2] Latîfî, Tezkire, s. 286.

[3] Turcica, XIV, Paris 1982, s. 155-167.

[4] Abdülbâki Gölpınarlı, Divan Şiiri, XV.-XVI. yy., İstanbul 1954, II, s.73.

[5] Mevlânâ Müzesi Yazmalar Kataloğu, Ankara 1972, III, s.270.

[6] Bilal Aktan, “Kemal Ümmî Divanı’nın Makâlât Adlı Yazması ve Dil Özellikleri”, Selçuk Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Güz 2006,  S. 20, s. 99.

[7] Abdurrahman Güzel, Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı, Ankara 2004, 2. bs., s. 434-435.

[8] Kemal Ünver, “Kemal Ümmî”, DİA, c.25.

[9] Kütahya’nın Tavşanlı ilçesi Zeytinoğlu Halk Kütüphanesi’nde 1089 numarada Makâlât adı ile kayıtlı bulunmaktadır. Atasözü örnekleri bu eserde mevcuttur.

[10] Ömer Asım Aksoy, Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü, Türk Dil Kurumu, Ankara 1971, c.I, s. 277.

[11] Ömer Asım Aksoy, a.g.e., s. 256.

[12] Ömer Asım Aksoy, a.g.e., s. 203.

[13] Divanu Lûgati’t-Türk (çev. Besim Atalay), Ankara, 1999 (4. bs.), c. III, s. 244.

[14] Metin Yurtbası, Sınıflandırılmıs Türk Atasözleri, 6stanbul 2003 (11. bs.), s. 102.

[15] Ömer Asım Aksoy, a.g.e., s. 294.

[16] Ömer Asım Aksoy, a.g.e., s. 298.

[17] Ömer Asım Aksoy, a.g.e., s. 206.

[18] Ömer Asım Aksoy, a.g.e., s. 363.

[19] Ömer Asım Aksoy, a.g.e., s. 348.

[20] W. C. Hickman, Kemal Ümmî Dîvânı’na ait 19 degisik yazmayı tanıtırken “On The Manuscripts of The Divan of Ümmi Kemal”, Journal of Turkish Studies, Harward 1979, c. III, s. 197-207), Hayati Yavuzer 42, (Kemal Ümmî Hayatı, Sanatı ve Dîvânı: İnceleme-Metin, [doktora tezi, 1997], Gazi Üniversitesi, Sos. Bil. Ens., Ankara, s. 50-63, Ramazan Sarıçiçek, (Kemal Ümmî Hayatı Sanatı, Eserleri ve Divanı – İnceleme Metin, [doktora tezi, 1997], İnönü Üniversitesi, Sos. Bil. Ens., Malatya, s. 319-336.

[21]Bilal Aktan, a.g.m.,s.103.

[22]Türk Klasikleri; c.3, s.39

2 comments

  • Yrd.Doç.Dr. Hayati YAVUZER, Kemal Ümmi Divanı (İnceleme – Metin), Abant İzzet Baysal Üniversitesi BAMER yay. Bolu 2008.

    Bu konuda yukarıdaki eseri de görmenizi tavsiye ederim.
    Hayati YAVUZER.

Submit a comment

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s