Burak Vural’ın Başına Gelenler


Banka memuru Burak Vural, yere düşen kalemini almaya çalışırken, henüz sabah çayından bir yudum bile almadan hatta, kafasını masanın köşesine çarptı. Saç bitiminin biraz arkasına doğru çarptığı yeri eliyle tutarak doğruldu. Kafası zonkluyordu. Avcuna baktı, kan yoktu. Kafasını bir süre daha tutarak, yapması gereken işlere gömüldü.

Öğlene kadar başındaki sancı geçmedi Burak Vural’ın. Eliyle yokladığında hafif bir şişlik hissediyordu ama  kafasının içindeki uğultudan da bir hayli muzdarip oldu. Yan masadaki Ekrem’e gösterdi kafasını, görünürde birşey olmadığını duyunca akşama kadar çalışmayı sürdürdü. Mesai bitiminde, baş ağrısıyla uzun bir yolculuk sonrası evine varıp, kendini yatağa attı.

Ertesi sabah yüzünde bir kasılmayla uyandı. Acıdan kendimi kasmış olmalıyım bütün gece, diye düşünerek bankanın yolunu tutu. Basının ağrısı hafiflemiş, çarptığı bölgede yalnız hafif bir sızı kalmıştı. Burak Vural’ın şimdi en büyük şikayeti, yüzündeki, saç diplerindeki gerginlikti. Çok umursamadı, işine baktı ve akşamı edip yine eve gitti.

Birkaç gün daha devam eden gerginlik hissinden sonra, Burak Vural kafasını çarptığı yerin ne kadar şişmiş olduğunun farkına vardı. Dokununca acıması dışında bir rahatsızlık duymuyordu ama yine de bir doktora göründü. Ondan aldığı antibiyotik ve merhemi de ihmal ettiğinden olacak, Burak Vural’ın kafasındaki yumru (artık bir şişlik değildi o) ilerleyen günlerde büyüdü. Geçmiş olsunlara, hayırdırlara rağmen kendini bayağı kötü hissediyordu artık.

Yine bankada olduğu bir gün yan masadaki Ekrem, inanılmaz bir şey söyledi: Yumrunun tepesinde bir insan yüzü vardı sanki. Burak inanamadı, eliyle kontrol edip, tabi ki boş verdi. Fakat akşam ters ayna ile tekrar bakmayı da ihmal etmedi. Saçlardan pek belli olmasa da, tepesinin düz olmadığını görebiliyordu yumrunun. işlerin yoğunluğunu kaldırdıktan sonra bir doktora daha görünecekti.

Sonraki birkaç gününde farklı kişilerden defalarca aynı şeyi duydu; yumrunun bir yüzü vardı adeta. Çevresinde kimse yokken eliyle dokundukça o da inanıyordu; göz çukurları, burun yükseltisi, ve alnıyla tam bir yüzdü bu. Gittikçe büyüyen ve dokunduğunda artık acımayan bu ikinci kafa, Burak Vural’ın canını gittikçe daha çok sıkıyordu. Dalga geçen veya ona acıyanlara aldırmasa da, düşüncesini ondan kurtaramıyordu. Ama vakti yoktu işte, çıkamıyordu bankadan ki görünsün bir doktora.

Kafasını masaya çarpalı nerdeyse bir ay olmuşken, bir akşam karar verip yumrunun üstüne gelen saçlarını kesti. Merak içindeydi, yine ters aynayla ona baktığında emin oldu: uyuyan bir yüz vardı yumrunun üzerinde. Ve o açıdan bu bir yumru gibi değil, müstakil kafa gibi görünüyordu.

Burak Vural, her ne kadar bir süre inanmak istemese de olanlara, gittikçe büyüyen bu baştaki gözlerin açılmasını ve dudakların kıpırdamasını bekliyordu. Dışarı çıkarken taktığı şapkalarla, bu uyuyan suratı bayağı sakladı herkesten. Hem merakı, hem heyecanı büyüdü: Günden güne tam bir yüze sahip olan bu ikinci kafa, yeterince büyümemiş miydi gözünü açıp, dile gelmek için? Artık canlanıp kendisi ile iletişim kurmalı değil miydi? Sonuçta onun kafatasıydı bu.

Zamanla bir şişlikten yumruya, sonra tam bir başa dönüşen bu yüzle konuşamayınca Burak Vural, antibiyotik ve merheme devam etmeye karar verdi.

One comment

Submit a comment

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s