Kelimelere Kurban Etme(me)k


Bazı şeyler vardır ki ifade edildikçe anlam kazanır. Bazı şeyler de vardır ki ifade etmek, ifade etmeye kalkışmak/çalışmak onlara tam tersi değerini kaybettirir. Bir değeri ifadelerinle kaybettiğinde ise ifadelerinle tekrar geri alamazsın. Daha da, daha da o değeri hiçleştirirsin.

İfadeler anlamlarla yüklüdürler. Doğru anlamla yüklendiğinde doğru anlaşılabilirler (yine de muhatabının anladığı kadarıyla tabi ki). İfade etmeler ise bir çaba/uğraş ile doludurlar. İfade etmeye çabaladığın şeye göre anlam ve değer kazanırlar. Bazen ifade etmeye değmeyen değil tam tersine ifade etmenin onun yanında değersizleştiği tecrübeler, yaşanmışlıklar, atmosferler vardır. Anlatılamaz, anlatılmaz, yaşanır denen türden şeyler. Anlatmaya kalkıştığımızda kelimelerin kifayetsiz; dolayısıyla anlamsız ve değersiz kaldığı şeyler… Tarifi yapılamayan, tanımlanamayan, karşılıklı iki çift sözün değil, karşılıklı (olmaya gerek bile duymayan) iki çift gözün/kalbin anlayabileceği ve fakat yine de ifade etmeyeceği, etmek de istemeyeceği şeyler…

İşte onlar gözlerde ve kalplerde görülür. Orada başlar, orada yaşarlar ve fakat orada bitmezler. Kalp ve göz bitse de yitip gitse de onlar bitmezler. Çünkü onlar zaman içinde bir mekânda sabit, somuta tekabül etmezler. Onlar zaman üstü bir mekândan aşkın bir varlık tarafından insana bahşedilmişlerdir. Gözlerde ve kalplerde olması bahşedilmişliğin bir veçhesidir. Sonsuzluktan, sınırlı ama sonsuz için önemli olan bir yere verilmişlerdir. O yer kalbin ta kendisidir. Gözlerse kalbin aksi.

Kalpte başlar göze akseder ve bir başka gözden bir başka kalbe girer. Orada hissettirir kendini ve böyle teneffüs ederek hayatı sarar her yeri. Göz görmenin (bakmak değil), kalp hissetmenin (yaşamanın) yeri. Bunu böyle bilen biri hiç bunları sözlere, sözcüklere, kelimelere kurban eder mi?

Fuzuli bir çabadır şu âlemde ifade etmeye çalışmanın değerini sürekli kaybettirdiği şeyleri ifade etmeye çalışmak. Kalp ve gözün yaşanmışlığı olmaksızın sözcüklere dökmeye çalışmak karşındaki için. Sen görüyorken o bakıyorsa olmaz bu iş. Ya da sen bakıyorken o görüyorsa eğer. İki tarafın da görmesi gerek. Bakmak ve görmek! Bakmak her şeyi kurban ettirir kelimelere. Ama görmek derinden inceye bir sükûtla karşılayarak her şeyi, karşındakine niyaza meylettirmez kalpte ve gözdekini. Görebiliyorsa görsündür içindeki olgun, masumane ve bilinçli niyeti.

Çünkü ilahi bir kutsiyet atfeden şeylerdir bunlar insana. O ilahilik içindeyse sükûnet gizlidir kutsalca. Kelimelerin bozacağı bir sükûnet. Kim ister ki!

İşte bu yüzden “o hiçbir zaman kelimelere kurban etmedi içindekini” dedi derviş. Bense hayretler içinde şaşakaldım. Ve hala da şaşmaktayım asırlar öncesinden seslendiğim bu zamanda asırlardır!..

Vesselam.

2 comments

  • İfade etmenin kelimeler yolu, dediğiniz gibi bazen büsbütün değersizleştiriyor.
    Bazen o an söylemek istenen şey söylenmeyip içerde tutulduğu zaman, dışarı vurmak ihtiyacı öyle şeyler yaptırıyor ki “canım” denmiyor misal ama hal ve hareket toplamı çok daha fazlasını söylüyor, çok daha fazla içe işliyor.
    Böyle ifade etmek, damakta ağır ağır eritilen lezzet gibi.
    Kelimeler”i” değil de belki kelimeler”e” kurban etmemek diye söylenebilir.

  • evet dediğiniz gibi iki türlü de yaklaşılabilir bu durumda. ne kelimeler kurban edilmeli abestçe ne de kelimelere kurban edilmeli hoyratça. velhasıl ikisi de değerli!

Submit a comment

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s