Şovenist Fanatizm


 

 

 

 

Türkiye, Cumhuriyet’in 88. yılını doldurduğu şu günlerde kritik bir süreç ve maalesef acı dolu günlerden geçiyor. Başta yaklaşık bir hafta önce 26 askerimizin şehit düşmesi ve ardından yüzyılların deviremediği şehir Van’ın doğal afete karşı mağlubiyeti… Uzun zamandır böylesine ardarda üzücü olaylarla karşılaşmamış olan halkımız için keder dolu bir hafta! Ancak en az bunlar kadar önemli olan başka bir durum daha var ki, ileriye yönelik düşündüğümüz takdirde, daha büyük felaketler doğuracak sonuçlara gebe: Toplumsal tahammülsüzlük ve etnik ayrımcılık.

Bugüne kadar kimi çevrelerce Türk-Kürt çatısması olarak adlandırılan terör sorunu, belli başlı ideolojiler etrafında ve devlet ile terör örgütü arasında geçiyordu. Ancak son gelişmeler çarpıcı bir gerçeği gözler önüne serdi: İnsanlarımızın birlikte yaşama zorunluluklarına tahammüllerinin kalmaması. Aslında bu ve benzeri sorunların bir gün patlak vereceğini bir çoğumuz tahmin ediyorduk ancak hak verirsiniz ki böylesine keskin çizgiler ile olacağını hiçbirimiz tahayyül dahi edemezdik. Zira içinde bulunulan durum, karşı görüşte veya farklı etnik kimlikte olan insanların  temel hak ve özgürlüklerin başında gelen ”yaşama hakkı”na saygılı olmadığını gösteriyor. Bu durum toplumsal bir çözülme ve etnik savaşın ilk adımları olarak adlandırılabilir. Konuyu bu çerçeveden değerlendirirsek insanların düşünceleri, hoşgörüsüzlük ve tahammülsüzlüğün de ilerisine geçerek hem şov haline hem de maalesef katı ırkçı fikirlere dönüşüyor. Örneğin, sosyal paylaşım siteleri ve medya yayin organlarında paylaşılan yayınlar muhakkak toplumun nabzını bir nebze olsun yansıtıyor. Hal böyle iken bir spikerin dilinin sürçmesi veya tamamen art niyetli konuşması ile başka bir program sunucusunun açık açık, ayağınızı denk alın anlamına gelen herkes haddini bilsin ifadeleri bizleri ciddi manada düşündürüyor. Çünkü bugün, her zaman yaptığımız gibi birlik ve beraberlik içinde olmamız gereken zaman iken, bu tip ifadeler ülkemizi geri dönüşü olmayan felaketlere götürebiliyor. Tabii, olaylar bu iki örnekle sınırlı değil. Bunlarla birlikte, yaşananları hem dine hem siyasete hem de Kürt vatandaşlara mal eden bir çok paylaşımla karşı karşıyayız. Ben, açıkcası bu tip insanları şovenist fanatik olarak değerlendiriyorum.

Yukarıda yapmiş olduğum değerlendirmemin nedeni ise şu: Din, devlet, siyaset, ideoloji, etnik kimlik, cinsel tercih, sınıf farklılığı, her ne olursa olsun;  bir şeye bu kadar sıkı sıkıya nedenli veya nedensiz bağlanmak ve daha da ötesinde karşı tarafı bertaraf etmek, kendi hatalarını görmemek ve bunları, kendine mal ettiği fikirlere dayandırmak ne kadar erdem dışı ve fanatik bir anlayıştır. Şovenistsiniz diyorum çünkü, maalesef siz ve sizler gibi düşünen insanlar, insan olmanın ne demek olduğunu ve bir hayatın ne kadar önemli olduğunu anlayamayacak kadar saçma fikir ve ideolojilere sahipsiniz! Fanatiksiniz diyorum çünkü, kendi düştüğünüz yokluk çukurunun farkında olamayacak kadar kör ve cahilsiniz! Ve sizlere, bugün bu felaketin doğuda gerçekleşmesine sevinenlere, Kürt vatandaşların ölmesini ilahi adalet olarak niteleyenlere, pkk’yi Kürtlerle aynı kefeye koyup batıda olsa malım mülküm feda ama doğuda olduğu icin yardım yok diyenlere, o kadar şehit verdikten sonra bunu toprağin sessizce kabul etmesi beklenemezdi diye düşünenlere ve maalesef tüm bu ve benzeri fikirlere sahip olup bunları bilhassa dine, ideolojilere ve siyasi iradeye bağlayan cahiller ordusuna, kısaca her türlü ayrımcılıgı körükleyen ve insanlığa, insan hayatına saygi göstermeyen herkese bir çift sözüm var:

– Sizlerin yaptığı bu hareketlerin, Hitler’in Yahudi katliamından, Bosna’daki zulümden, İsrail’in Gazze vahşetinden, Ruslarin Çeçen eziyetinden ve PKK’nin eylemlerinden kısaca haksız yere işlenen onca cinayetten hiç bir farkı yok! Demeyin ki biz kimseyi öldürmüyoruz diye! Bugün bu fikirleri besleyen kişiler, toplumun hangi kesiminden olursa olsun, yarın ellerine firsat geçse neler yapabileceklerinin kanıtını oluşturuyorlar. Bugün aslında siz, oturduğunuz yerlerden bir kaç tusa basarak böldünüz bu güzel vatanı! Bugün aslında siz ektiniz nifak tohumlarını vatan topraklarına. Ve inanin bugün aslında siz tattırdınız acıların en büyüğünü güzel yurdumun insanlarına. Çünkü siz; sığ düşünen, at gözlüğü takan ve hakikaten insan olmanın ne demek olduğunu anlayamamış varlıklarsınız. Yanlışa yanlışla karşılık vererek, kendini suçlu görmeyerek ve tüm bunları haklı olduğunu düşünerek yapanlar elbetteki yaptıkları bu yanlışların cezasını göreceklerdir.  Sizler kimler misiniz? Nasıl mı düşünürsünüz veya neye mi inanırsınız? Sizler, din kardeşliğini anlayamamış, Atatürk milliyetçiliğini ve Cumhuriyeti kendine göre yorumlamış, hükümet şakşakçılığını tüm bu olanlara tercih etmiş ve her duruma felaket tellallığı yapmış insanlarsınız! Bugün, insanlarımızı bir araya getirecek olan ve kenetlenmelerine yardımcı olacak olan, iptal edilen Cumhuriyet bayramı törenleri değil yardım, şefkat ve haksızlıklara karşı toplumsal bir iradenin sergilenmesidir. Ancak maalesef sizler bu durumu yine siyasi malzeme olarak  kullanıyorsunuz. Bugun nasil ki, yardimlari yağmalayan insanları ve depremzedelere yardim eden valiyi, askeri, milletvekilini düşman olarak niteleyen terör yayın organlarını bu davranışlarından dolayı kınıyor isek, emin olun ki sizlerin davranışlarının da bu davranışlardan hiç bir farkı yok! Sizlere sesleniyorum, kendisini bu vatanin sahibi sanan ve yukarıda anlattığım düşüncelere sahip olan Atatürkçüler ve hükümet şakşakçıları, sizlere sesleniyorum Kürt halkının hakkını savunduğunu söyleyen terör yandaşları ve sizlere sesleniyorum kendini din alimi sanan bilgisizler, bu ülke tüm Türkiye milletinindir. Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Yörük, Abaza ne olursa olsun tüm etnik milletlerindir. Ne bir sınıf ve gruba ne de herhangi bir ideolojik felsefeye aittir. Ülkemiz; vatanını, milletini, namusunu, haysiyetini, dinini, kutsiyetini düşünen ve saf bir şekilde hiç bir art niyet aramadan bir arada yaşayan insanlarındır. O yüzden belirtmeliyim ki bu ayrımcılığa karşı çözüm olarak, etnik ve ideolojik milliyetçilik tanımlarının yerine ülke insanımızı anlatan ve onları ortak bir paydada birleştiren, tutacak olan yeni bir millet tanımı yapılmalıdır ama bu yine etnik unsurlara değil de, ülke unsuruna yani Türkiyelilik unsuruna dayandırılmalıdır diye düşünüyorum.

Sonuç olarak, tüm insanlarımızın bilmesi gereken bir şey var ki, eğer bu güzel vatanda yaşamak istiyorsak, birbirimize saygılı olmalı ve bir arada yaşamayı öğrenmeliyiz. Eğer bu ülkenin ve başta din olmak üzere içinde barındırdığı tüm değerlerin ebediyyen var olmasını istiyorsak birbirimize kenetlenmeli ve bu zor günlerimizde hiç olmadığımız kadar yardımsever olmalıyız. Dünyaya gelmenin hüner olmadığını aklımızdan çıkarmamalıyız! Unutmayalım ki, değişim insanın kendisiyle başlar ve toplumsal alana yayılır. O yüzden insanlığımızı muhafaza etmek ve hoşgörülü olmak icin farklılıklara saygılı bir hayat için çalışmalıyız. Bu şekilde hareket eder isek, yukarıda anlattıklarımı yapan insanlar zamanla, sergilenen iyilik ve hoşgörü tutumlarının etkisinde kalıp yaptıkları yanlışın farkına varacaklardır.

2 comments

  • ben insanların birbirlerine tahammül gösterdiklerini düşünüyorum, çok küçük kesimler ancak birbirleriyle kavga içerisindeler, depremde herkes birbirinin yardımına koştu, koşuyor… Herkesin dilinde bu var, twitter okuyorum, bir kişi oh iyi olmuş onlarda çeksin diyor, 100 kişi, nasıl kardeşliğimiz ölmüş insanlık ölmüş diye konuşuyor, o bir kişi yüz kişi oluveriyor…kendi okulumda öğretmenler arasında 500 lira toplanmasına vesile oldum,belki çok az ama, türkiyede binlerce okul var…hülasası bu kadar kötü değil hocam, kırgınlık yok mu iki tarafta da var, ama çözülemeyecek kadar büyük değil.

  • devletin acizliği ve uzun yıllar sürmüş olan zulümlerin sonucudur bugünkü manzara, keşke deprem vergileri yollara dökülmeseydi de devletin başındakiler ilk 24 saat bazı acizlikler yaşandı diye beyanat vermek zorunda kalmasaydı, keşke insanların farklılıklarını koruyarak bir arada yaşamalarını sağlayabilecek kurumlar ve siyasi örgütlenme üzerine kafa yorulmuş olsaydı da insanlar Ankara’dan yardım bekleyeceğine bölgesel dinamikler hızlıca harekete geçebilseydi, keşke onlar yardım etmesin biz edelim diyerek yardım edenlerin yardımı engellenmeseydi… geç kalınmış sayılmaz ama yanış yolda yürümeye devam etmek iyi bir yere varmayı hep geciktirir.. taş atan çocukların hapishanelerde büyümesi, o çocuklarınkiyle beraber ülkenin huzurlu geleceğini de yok etmesini getirecektir.. ancak tabi ki iyi niyetli girişimlere silahla bombayla roketle karşılık verenler, ne barışı istediklerine ne de insanca yaşamayı istediklerine değil milliyetçi Türkleri, kendi arkadaşlarını dahi ikna edemezler, sonra örgütten ayrılmak isteyenin kafasına sıkmak zorunda kalırlar. Barış, savaşarak değil konuşarak gelecektir.

Submit a comment

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s