Güneşi Uğurlamak


Anneme “anne ben çıkıyorum” dedim. Tabi annem her zamanki gibi bu cümlemin üzerine verdiği tepkisini verdi, “nereye”. Annem her defasında gittiğim yeri çok iyi bildiği halde bana bu soruyu sorardı. Her defasında gülümsememe neden olan annemin bu tepkisi her ne kadar gereksiz olsa da beni mutlu ederdi. Çünkü annemin bu tepkisi kızını umursayıp önemsediğini gösteren bir şeydi. Bu da beni istemsizce gülümsetir ve mutlu ederdi.
Evden yüzümdeki bu gülümsemeyle ayrıldım ve bu saatte gitmeyi büyük bir istekle arzuladığım tek mekânım olan gizli bahçeme ve üzerine adımı süsleyerek kimsenin dikkatini çekmeyecek şekilde kazıdığım benden başka kimsenin hemen hemen hiç oturmadığı bankıma doğru yürümeye başladım. Evden alelacele çıktığım için hiçbir zaman unutmadığımı ve yanımdan ayırmadığımı bildiğim halde yokluklarını bir an için düşünmenin bile bana verdiği tarifsiz endişeyle çantamı aramaya başladım. Fotoğraf makinemin ve okumak için can attığım kitabımın neyse ki orda olduklarını gördüm. Böylece içimdeki tarifsiz endişe bir rahatlamaya dönüştü.
Fotoğraf makinemle şu kocaman kâinatta ilgimi çeken, hoşuma giden, anlatmaya kalksam anlatamadığım, insanı hayrette bırakan tarifi mümkün olmayan anları yakalamak bana, hep o yakaladığım anları çektiğim fotoğrafa bakınca sanki ben yaratmışım gibi hissettirir ve bu hisle fotoğraf çekmek bana büyük bir iş yapmanın ve başarmanın verdiği mutluluğu verir. Aynı zamanda şöyle de bir şey var: fotoğrafını resmettiğim o anları ben yaratmamış olsam da o anda bulunduğum yerde o anın fotoğrafını sadece benim resmettiğimi bilmenin verdiği mutluluk. Sanırım beni fotoğraf çekmekte asıl mutlu eden de bu duygu.
Akşam olmak üzere… Bu havayı çok seviyorum. Gündüzle gecenin iç içe girdiği bu ikinci anı. Gündüz var gücüyle direniyor geceye, gece de var gücüyle gündüze… Gündüz de gece de inatçı bir insan gibi asla pes etmiyorlar ve inatçı bir insanın inadını kırmanın zorluğu ikisinde de hissettiriyor kendini. Havada ne karanlık tam hâkim ne de aydınlık, gri bir renk kaplıyor gökleri ve güneşin kaybolmaya yüz tuttuğu bu anlarda havada bir kızıllık beliriyor… Sanki zorla yerinden edilmiş birinin giderken arkasında bıraktığı kanlı gözyaşları gibi hüznünü de bırakarak göklere veda ediyor güneş…
Güneş her ne kadar kısa süren bir ayrılıktan sonra tan yeriyle beraber tekrar merhaba diyecek olsa da güne güneşi uğurladığım bu ayrılık tablosundaki sessizlik ve hüzün hep hissettirir kendini bana. Ne olursa olsun ayrılık kısa sürelide olsa ayrılıktır işte… Sevdiğin bir şeylerden bir yerlerden ayrılmak hele de güneş gibi çaresizce ayrılmak vuslat ne kadar kısa ve yakın olursa olsun hüzünlü ve kederlidir her zaman.
Aynı zamanda bu anlarda hüznün ve kederin yanında garip bir huzur da duyarım içimde. İşte bu üç duyguyla beraber gece ve gündüzün tenlerinin bir birine değdiği bu an benim anım. Bu hislerle bu anı yaşamak benim için ruhumun bu duygularla beslenen yanının hep güçlü kalmasını sağlıyor sanki. Bu anlarda hep bir yerde sakince oturup bu anın tadını çıkarmak isterim. Bu nedenle buradayım. Işıl ışıl denizin ötesinde bana ellerini sallayan güneşi uğurlamak ve yeşillikleri görmemi engelleyen ama bana başka güzel taraflarının olduğunu gösteren geceyi de karşılamak için…
Bu anlarda içimdeki hüzün ve kederin nedenini anlıyorum fakat garip olarak adlandırdığım bu garip huzurun nedenini bir türlü anlayamıyorum. Parka doğru yaklaştığımda yine nedenini bilmediğim ve onu sadece sevdiğim bu içimdeki huzur hızla büyüdü ve tüm benliğimi sarmaladı. Bu hüzünlü havada içimde bahar misali çiçeklerin açmasını, mutluluğumu bu garip huzura borçluyum. O kadar mutlu ve huzurlu hissediyorum ki şarkılar söylemek istiyorum yeşilliklerin etrafında döne döne ve O’na yaklaşmak istiyorum bir adım bir mesafe…

Vesselam.

Submit a comment

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s