La Edri


(Fransız imlâsı icabı, iltika-i vokaleyn olmakla ismini L’Edri olarak yazmak icab etse de, La Edri şeklindeki munfasılan yazılışı bir galat-ı popüler olmuştur. Galat-ı popüler da kavânîn-i lugattan evlâdır.)

Asıl adı, L’Honeur De Boulevard La Edri olup, 1749 senesinin bir bahar akşamında, Paris’te bugün üzerinden 400 adam intihar eyleyen uğursuz Eyfel kulesinin bulunduğu yerdeki çift katlı sarı ahşap bir soylu hânesinin ikinci katında doğmuştur. Babası Alphonse de Voltair Efendi, kralına sadık bir aristokrat olup, geniş çiftliklerinin parasıyla geçimini sağlar idi. Anası Madam Katerina La Nedri hanım, bir burjuva kızıdır. Ana ve babasının farklı sosyal sınıflardan gelmesinden ötürüdür ki, La Edri iki toplum kesimini de yakından tanıma imkanı bulmuştur.

Küçük La Edri, okuma yaşına gelince evvela mahalle mektebine, sonra De Gaulle îdadisine, ba’dehû Paris Sultanîsine gidip sıradan bir okul hayatı geçirmiş. Arada sırada karşılaştığı edebiyatçılarla, sanatçılarla konuşup onlardan istifade etme yoluna giderekten kendini geliştirmiştir.

Ömrü kırka yaklaştığında, bir yerden ikinci el Fransızca bir siyer kitabı bulup okumuş, Adı Güzel Muhammed Mustafa’ya hayran kalaraktan Müslüman olmuşsa da, devrin şartları icabı kimselere çaktırmamıştır.

Üstadın yaşadığı devirde insanlara, hususan gençlere pek müşfik davrandığı rivayet edilir. Hatta Cumhuriyet çocuğu Viktor Hugo, La Edri’nin evlerinin bahçesinde büyümüş, eriklerinden yimiş, sohbetini dinleyip edebiyatında ondan feyz almıştır. Hatta Viktor Hugo’nun, Kurâbi mezhebi ulemâsından Molla Hadi’nin şans eseri Şam’da bir evin damında hamam böceklerinin arasından bulup teşhir eylediği, “es-Süfela fi ahkâmi’s-Süleha” adlı eserindeki Can Vay-Can adlı, hırsızlıktan tövbekâr evliya karakteri La Edri hazretlerinin bir silüetidir.

Bu mübarek zat öyle çok eser vermiştir ki, saymakla bitmez. Mûsikîde, nesirde, fıkrada, fablda, şiirde ve daha bilumum mevzuda eserler vermiş, bu eserlerin büyükçe kısmı daha hayattayken başka başka dillere çevrilmiştir. Hatta Osmanlı dönemindeki bazı divan şiirleri, sanat müziği besteleri ona aittir. Hususan hikmetli sözleri çoktur.

Hazret, garip kalmış, kimsesiz eserlerle alakadar olup, onları bir baba şefkatiyle sahiplenmiştir. Onları okunsun, sayılsın diye kendi ismini vererekten, bu suretle sahipsiz şiirlerin şairi, sahipsiz eserlerin bestecisi olmuştur.

Hazret meşrebi gereği melâmi olup, insanların ona ne dediği, ne yazdığına bakmamıştır. Bu sebepten olsa gerek vefatından sonraları üstadın otoritesi ve şöhretine sığınan bir çok kişi türemiştir. Bazı yeni yetmeler, edebiyata yeni başladıklarında, çiğliklerini saklayıp, kendi isimlerini ziyan etmemek için La Edri yazıp üstadın ismini lekelerlerse de, üstat meşrebi gereği hayattayken de bu tür şeyleri anlayışla karşıladığından, ruhaniyetinin şikayetçi olmayacağı umulur.

Bu mubarek şahsiyet o kadar büyük, o kadar kocaman bir alim ve evliyadır ki anlatılmaz. Haniyse her taşın altından bu hazret ce’ ediverir. İşte bu sebeptendir ki eskiler “La Edri ilmin hocasıdır” demişlerdir.

Submit a comment

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s