İçimizde hain yok!


Müslümanların zihni hep dolambaçlı çalışıyor ne hikmetse. Sanırım Müslüman zihnini  ele geçiren en mühim modern hastalıklardan biri de bu. İlla ki bir kulp bulmak illa ki bir komplo teorisi  üretmek zorunda hissediyoruz kendimizi. Görünen gerçeklere inanmıyor ya da inanmak istemiyoruz.

Yüzyılımızın hemen başındayken yaşanan ve İslam dünyasının dört bir yanını saran isyan ateşine karşı tutumumuz da böyle. Bu insanların ne istediğini anlamak yerine, bu insanları kim harekete geçiriyor diye düşünmeyi tercih ettik. önce Tunus, sonra Mısır’da yaşanan ayaklanmaların acaba birileri tarafından mı yönlendirildiği kuşkusunu tartışırken biz, birileri o insanları yönlendirmeye başladı bile.

Hemen şunu söyleyeyim: hiç bir dış mihrak, gencecik bir insana kendini yaktıramaz. Bu insanlar artık yaşanabilir bir hayatın mümkün olmadığı düşüncesine kapılmış olmalılar ki böyle bir şey yaptılar, yapıyorlar.

Peki bu insanlar ne istiyorlar?

Şurası açık ki modern dünya, bizim verebildiğimizden çok daha fazlasını vadediyor insanlara. Vaadlerin içeriği ve inandırıcılığı tartışılır elbette. Ama şu bir gerçek ki insanlar artık bireyselliklerini sonuna kadar yaşamak istiyor. Adam yerine konulmak istiyor bir başka deyişle. Adam yerine konulduğunu hissetmek istiyor. Ben buradayım, ben varım ve toplumdan ayrı bir varlığa sahibim diyor. Daha fazla hak, daha fazla özgürlük, daha az yasak istiyor. Kitap toplatmak, site yasaklamak, dizi sansürlemekle uğraşırken biz, insanlar sanal alemin gücünü keşfetmiş durumda; Muhafazakarlık artık sökmüyor. Sanal dünyadaki sınırlandırılamazlığını gerçek dünyada da istiyor.  İnsanlar artık sonuçlarından kendilerinin sorumlu olacağı özgür eylemler gerçekleştirmek istiyor.

İnsanlar artık iki dünya savaşının, darbelerin ve 20. yüzyılın siyasi konjektürünün ürünü olan rejimleri, sistemleri ve o sistemlerin uygulayıcılarını istemiyor. Dünya değişiyor, dünya değişim istiyor, insanlar ayaklanıyor.

Bu ayaklanmaları hiçkimse tertib etmiyor, evet. Bu ayaklanmaları müslüman halklar kendileri tertib ediyorlar. Ama birileri bunu kullanıyor, kullanabilir. Bunda garipsenecek hiç bir şey yok.

Tam bu noktada müslümanlara düşen görev, komplo teorilerine sığınmak yerine akıllı stratejiler üretmek gibi geliyor bana. Yok, bunu bizimkiler yapmamıştır, yapamaz demek, illa bir dış güç arayıp komplo teorileri üretmek, her şeyden önce müslümanların pısırık olduğuna inanmak demektir. Eziklik psikolojisinden kurtulamamış olduğumuzu gösterir bu bizim. Komplekslerimizi yenemediğimizi. Ve bundan daha önemlisi de Allah’a gerçekten inanmadığımızı. Bir dostuma söylediğim gibi: dünyayı masonlar falan yönetmiyor kardeşim. Dünyayı Allah yönetiyor.

Son sözü de O söylesin o halde:

“De ki: Mülkün gerçek sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir. Gerçekten sen herşeye kadirsin.”

Mülk ile Melik arasındaki ilişkiyi de Hadi hocama bırakıyorum.

Selam ve selametle…

4 comments

  • TEBRİKLER. DOLU DOLU ! MANA YÜKLÜ VE YALIN. TEK KELİMEYLE HARİKA BİR YAZI.
    ÖMER FARUK’UN FELSEFEDEN ARINMIŞ , BENİM VE HERKEZİN ANLAYABİLECEĞİ ENDER MAKALELERİNDEN BİRİ.
    DEVAMINI DİLERİM.

  • Kalemine sağlık azizim..
    Mısır’dan çıkış vizen olmuş bu yazı..
    Firavunu takmışsın ardına…
    Hz. Musa da önünde gibi duruyor.
    Kudüs’e inşallah.. 🙂

Submit a comment

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s