Karanlık, gizlenenlerin örtüsü. Hayata mana vereni saklayan sır perdesi. İçinde yok olunabilen en değerli labirent. Beni korkutmayan tek belirsizlik. Gölgelerin oynaştığı tek yuva. Sevda yolcularının buluştuğu tek adres.
Karanlık, içeri akan tek nur huzmesi bazen, bazende nur huzmesini dışarı çıkaran tek cadde. Ve sevdayı koruyan tek güvenlik şifresi.
Karanlık sen olunca korkmuyor kalbim sevda ateşinden yanmış gözlerimden boşalan yaşların sicim sicim akmasından. Sen olunca bütünleşiyor ruhum ve bedenim. Gizlemiyor hiçbir noktayı kendi karanlığında. Sen olunca olmuyor yanımda beni benden başka teselli edecek.ve sonsuz mutluluğu yakalıyorum sevdanın ateşinin küllenen buharında. Sevda ah sevda…
Karanlığın şeffaflığında yanıyor kuru odunlar gibi, kaynıyor berrak sular gibi. Eritiyor
tüm pislikleri, ipince bir sızıyla sızlatarak eritiyor.
Sevda, beliriyor karanlıkla birlikte düşüncemde, kalbimde, kalemimde, özümde, sözümde kısacası her şeyimde. Belirmişlerin belirtmişlikleriyle aynı oranda beliriyor. Bazen Musa’nın asası kadar mucizevi ve gerçek oluyor, bazense bıçağın sırtı kadar soğuk. Deyiveriyor ya incecik keskin ucuyla bedenime kaynıyor beynim, sara nöbetlerindeki bir hasta kadar titretiyor beni, ölüm döşeğindeki bir yolcu kadar terletiyor sanki. Deyiveriyor ya gül kokusuyla burnuma işte o zaman bir annenin şefkati kadar sıcaklaşıyor kucağı, bir yetimin gözyaşı kadar masumlaşıyor tenimde. Bülbülün ötüşü kadar güzelleşiyor sesi ve fırtınanın heybeti gibi silip süpürüveriyor tüm maddeden beynimi. Sevda ah sevda…
Konuyor masumiyetin müzesine dupduru akarsularda yıkanarak. Gözlerim kor parçası ateşin şaşkınlığından kurtulunca gösteriyor sevdalıları ve savdaları sırasıyla. Adem’le Havva’dan itibaren bir bir boy göstermeye başlıyor sevdalar. Güvercinin kanadındaki mektup oluyor deyiveriyor gözlerime, Ebu Bekir’in mağaradaki gözyaşı oluyor koruma içgüdüsüyle, sakinin badesi oluyor, geceleri nur saçan ayın güneşi oluyor, Ferhat’ın Şirin’i oluyor bayıltıyor mimarilerde. Ve her daim iman kokuyor yüreklerde. Onsuz hiçbir şey olmuyor. Onsuz ne arşı ala yaratılıyor ne de arşı alada yaşanılıyor. Onsuz ölünmüyor, onsuz gülünmüyor, onsuz ağlanmıyor, onsuz bakılmıyor, bakılsada görülmüyor. Nice tezatları kendinde saklıyor yahut nice tezatlarda saklanıyor.
Şairlerin mısralarında nefes alıyor, yaprak yaprak sahifelerden gülücükler atıyor, billur kayalardan inci tanesi kalplere yansıyor, ebediyete akıyor, nura akıyor, geniş çaplı çember olup her şeyi içine alıyor, yakıyor, yakıyor, yakıyor…
Nerde ve kimde ne şekilde olacağı belli olmuyor. Yürekten akıyor, yürekle akıyor. Ama onsuz asla olmuyor, olmuyor, olmuyor…
yazı çok güzel olmuş elinize sağlık.
sevgi, her yerde diyesi geliyor insanın.
ezginin günlüğünün aşk bitti diye bir şarkısı vardır. bana onu hatırlattı. aşkın ve sevginin bitmeyeceğine dair basit ve çok dokunaklı bir şarkıdır.
“Nerde ve kimde ne şekilde olacağı belli olmuyor. Yürekten akıyor, yürekle akıyor. Ama onsuz asla olmuyor, olmuyor, olmuyor… ” Olmasaydı O’nda olmazdı… Olmasaydı O’nun adı el-Vedud olmazdı… Olmasaydı alemlerin efendisi Habibullah olmazdı…
Madem sevgisiz olmuyor, sevenlerin sevdiklerine sevgilerini ifade etmesi de gerekiyor -Hadi abi Ağlayan Anneler’de yazmıştı 🙂 – ; ben de bir kaç isme sevgimi zikredeyim… Yukarıda yorum yapan Hadi Abi, Yasin Abi, Emir Sultan Abi, Bilal Abi, Abdullah Abi seviyorum sizleri… 🙂
Sevginin yaşandığı yer sevda, zamana ve mekana meydan okurcasına…Hani İbrahim Sadri diyor ya “ben sevdanın oturduğu sokak da oturuyorum…” Galiba bu sokak insan da canlanıyor. onun kuşatıcılığı her şeye yetiyor. kelimelerinizde çok güzel şekillenmiş sevda…umarım yüreklerimizde de aynı şekli bulmaya vesile olur.