Bir Şehidin Mirası


Aşıktık, seviyorduk… Sevdamız bir dönem doruklarına ulaşmıştı… Kara sevdalıydık… Nerde bir şehid görsek gözlerimiz dolar, imrenir, sevdamıza hasret çekerdik… En yakın dostlarımız şehadet aşıklarıydı… Günlerimiz, gecelerimiz şehadet söylemleriyle, vuslatı şehadet bilmekle geçerdi… Büyüyorduk bir yandan da… Yeni insanlar, yeni yüzler, yeni ortamlar, ve kahrolasıca yeni dünya düzenin getirdiği yeni cahili adetler, ilerleyiş adı altında gerilelemeler… Her birine karşı amansız bir mücadelemiz, zaferlerimiz ve kaybedişlerimiz oluyordu.  Öyle zamanlar oluyordu ki -ve hala olmaya devam ediyor- kaybedişler aşkımıza gölge düşürüyordu… Bazen aşkımızı unuttuğumuz, kendimize kahrettiğimiz oluyordu… Doruklarına sevdalı aşıklar olamasak da yenilgi yenilgi büyüyen bir zaferdi kaybedişlerimiz…

Bir yandan da diyorduk ki:”Bu çağda, bu zamanda böylesi ortamlarda şehid olunabilir mi? Çağa adlarımız şahid olarak yazılabilir mi? Metin Yükseller çıkabilir mi aramızdan?” İki görüş vardı: Çıkar, çık(a)maz. Çıkar diyenler aşka ve mücadeleye işaret edip vuslata koşulacağını söylerlerken; çıkamaz diyenler ise modern çağın kirlenmişliğine şehadet boyasının sürülemeyeceği teziyle cevap veriyorlar ve ekliyorlardı: ” Şehid çıkmaz demiyoruz, çıkamaz diyoruz.” diyorlardı. Uzun  tartışmalara son noktayı ise Mavi Marmara koyuyordu… Dokuz şehid vardı… İçlerinden biri on dokuzunda vuslata koşmuştu…  Sevda yürek ister gerçekliği tezahür etmiş, diliyle, tepkiselliği ile hareket eden aşık son noktayı yürekli yiğitliğiyle, maşukuna koşacak pratiğiyle ortaya koymuştu: Zalime ve zulmüne başkaldırmak yiğitliklerin en soylusu, en erdemlisi idi. Bu başkaldırıda adalet, özgürlük insan hak ve hürriyetleri vardı. En önemlisi de insanı insan yapan, insanlığını hissettirecek; değerli  olduğuna belirtecek bir duruş vardı. Hasılı Mavi Marmara şehid ve gazileri ve hasetsen bu genç tartışmalarımıza son noktayı koyuyordu: Elde edemeyeceğimizi düşündüğümüz vuslat  samimi aşıklarına her yerde, her çağda koşmayı biliyordu… Furkan DOĞAN çağa adını şahit  olarak yazdırmış, çağının gençliğine mesajını bırakmıştı… Er ya da geç seven ve sevdası için mücadele eden her aşık  maşukuna kavuşuyordu. Şehidimiz ayrıca bir hidayet öyküsüne vesile oluyordu. Özgürlük filosundan yer almadığı halde Furkan’a ve şehitlerimize olan derin muhabbetiyle  Mavi Marmara sakinleriyle  Kayseri’ye gelen Caoimhe Butterly* yiğidimizin kabri başında Müslüman oluyor ve adı artık Ayşe oluyordu.

Bir şehidin mirası desek de bir sürü miras kalıyordu bizlere. Ferhat olup dağları delmek, Mecnun olup çöller aşmak Musa misali denizler yarmanın yanında sönük kalabiliyordu. Anlayanlar için bu şehidimizde miras da mesaj da çoktu. Anlayabilenlere, anlamak isteyenlere…  Zaten bir şehidi şehid yapan akıttığı kanı ve bıraktığı mesajı değil miydi…

*20 yaşında Meksika’ya gidip Zapatistlere katılan, sonra Filistin ve Lübnan’da işgalci Siyonistlere karşı Müslümanlara omuz veren, Cenin’de Filistinli bir bebeği kurtarmaya çalışırken yediği iki kurşunun izlerini şeref madalyası gibi taşıyan, Beyrut’ta bir basın toplantısında İngiliz Başbakanı Tony Blair’in yüzüne karşı “Katil” diye haykıran İrlandalı devrimci… Free Gaza (Özgür Gazze) hareketinin öncülerinden… Kara ve deniz yoluyla Gazze’ye yapılan bütün yardım seferlerinin organizatörlerinden… Mısır’ın Ariş limanında taş yağmuruna tutulan yardım gönüllülerinden… Devamı İçin: http://www.sehitfurkandogan.com/frame.html

Bir Şehidin Mirası” üzerine 2 yorum

  1. “Allah’a yemin ederim ki, şehid olmak, sonra tekrar dirilip yeniden şehid olmak, sonra tekrar dirilip yeniden şehid olmak isterim”

    1. Kim istemez ki…
      Öyle günlere geldik ki “şehadet” marjinalleşti… Şimdi bu yazııy okumaktan beri duranlar, yazara ünlem atanlar dahi olabilir… Müslüman toplum içerisinde kendilerini radikal olarak ananların anışlarını, nitelemelerini kabul edenler dışında sanki “şehadet” i isteyeceklerin olamayacağı algısı oluştu maalesef… Birilerinin tekeline girdi ölümlerin en güzeli… yine dergiye böylesi bir konuyla Furkan kardeşimizin izleriyle misafir olmak beni biraz ürkütse de; “madem birbirimizin istifadesi için gayret sarf ediyoruz o zaman güzel bir sonu hepimiz isteyelim” gayesi hasıl olacak ümidindeyim…

Fatih Çakmak için bir cevap yazın Cevabı iptal et