Mişkâtu’l-Envâr


İslâm düşünce tarihinin tartışmasız en önemli simalarından biri Gazâlî’dir. Sadece yetkinliğiyle değil; nerede nasıl konuşacağını bilmesiyle de farklıdır. Gazâlî, bazen mütekellim, bazen fakîh, bazen usûlcü, bazen filozof, bazen mutasavvıf olarak karşımıza çıkar. Her yönüyle hala araştırılan Gazâlî, Mişkâtu’l-Envâr adlı eserinde metafizik ile ilgilenmektedir. Eserini üç bölüme ayırmıştır. İlk bölümde “nûr” kavramını ve varlık mertebelerini, ikinci bölümde 24. Nûr, 35’inci ayette geçen kavramları ve son bölümde ise nûr ve zulmet kavramları üzerinden fırkaları ele almaktadır. Gazâlî’nin, üzerinde en çok konuşulan kitaplarından biri olan Mişkât farklı tercümeleriyle Türkçe yayınlanmıştır.

Tadımlık:

“Ehlinden ilmi gizlemek, en azından ehil olmayana söylemek kadar kötüdür.” s.12 (Nesil Yayınları)

“Aklın, gerçeği görmesine engel olan perdelerden sıyrılması ancak ölümden sonra gerçekleşir.” s.22

“Şehadet alemi, melekut alemine nispetle şahsa göre gölge, ağaca göre meyve ve sebebe göre netice gibidir.” s. 27

“Nurlar arasındaki sıralama ilk kaynağa varır ve orada sona erer. İlk kaynak ise hem zatından ötürü hem de zatıyla Nûr’dur. Ona başkasından nur gelmez. Bütün nurlar tertibi üzere ondan nur alırlar.” s.30

“Bir şey haddi aştığında zıddına inkilab eder.” s.42

“Eğer Allah’ın rahmeti olmasa, Ademoğlu Rabbinin marifetinden aciz kalırdı.” s.53

“Ey akıl aleminde itikafa çekilen! … Kemâlin zirvesini kendi nefsine vakfedilmiş olarak görme!” s.61

“Bir şeyi sevmek insanı kör ve sağır eder.” s.67

“Beşeri perdelerin arkasından ilahi nurları görmeye çalışmak kolay değildir.” s.7

2 comments

  • Küçük hacmi, genelde basit cep kitapları boyutlarındaki baskıları, hele benim de sahip olduğum “pembe” sahifeleri olan Bedir Yayınevi baskısı insanda ilk bakışta pek olumlu ve çarpıcı bir etki bırakmıyor insanda. Ben de ol sebepten uzunca bir müddet öyle karıştırmadan bekletmiştim kitaplıkta. Yıllar sonra gelenek’ten baskısı biraz daha çekici olan tercümesini alma vesilesiyle biraz karıştırınca fark ettim ne büyk bir hatta ettiğimi. Şeyh-i Ekber’in onca şeyi füsûs’ta cem etmesi gibi, pek girift ve müşkil metafizik/irfânî konular oldukça muhtasar ve sistematik bir şekilde Mişkât’ta ele alınmıştı. İslam irfânına ilgi duyanların bigâne kalamayacakları, kalmamaları gereken bir eser kanaatimce.

    Tabi burada klasik dönem bir islam âliminin, “câmî” yönünü görüyoruz bir taraftan da; el-mustasfâ gibi bir usul kittabını ehl-i ilme, ihyâ’yı ümmete ve mişkât gibi bir eseri de ehl-i irfâna hediye eden aynı Gazzâlî.

    Aslında tadımlık çok bölüm var şu kadarıyla iktifa edeyim:

    “Zâhiri ayırıp bununla yetinin haşvî, batılı ayırıp bununla iktifa eden batınî, bu ikisini birleştiren de kâmildir. .”

  • Gazâlî’nin şimdiye kadar okuduğum en önemli metni diyebilirim. Müthiş bir derinlik var kitapta. Tam anlamıyla bir metafizik kitabı. Durup durup okumak lazım bu kitabı. Okuyadurmak…

    Kitap şu anda yanımda olmadığı için ayrıntılardan bahsedemiyorum. Ancak özellikle ilk bölüm beni çok etkilemişti. Gürbüz Hocamız son bölümün özellikle düşünce tarihi açısından son derece önemli olduğunu dile getirmişti. İlk başlarda pek anlayamamıştım. Ama sindirdikten sonra kıymetini anladım. Çünkü düşünce tarihimizdeki ekollerin hakikat ile olan bağlantılarını kendine özgü bir terkiple sunuyor Gazâlî: nur ve zulmet ile perdelenenler diyerek. Her halükarda bir perdelenmenin olması bence ilk etapta dikkat edilmesi gereken nokta. Bu bakış açısı aynı zamanda bir nevi hoşgörünün de göstergesi bence. Düşünce tarihimizi kendi metinlerinden okumaya çekinen -belki de yapamadıkları için okuyamayan- heveskarların bu detayları görmesi gerekir.

    Okunacak ne çok şey var Allahım!

Submit a comment

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s