Ağlayan Anneler


“Anamın ne dediğini duyamadım. Zaten bir şey demez o. Ağlar.” (Hastalar ve Işıklar, s.98)

Rasim Özdenören’in Kundak adlı hikâyesinde bir annenin anlık tasviri için söylenen bu sözler, çoğu annede ortak olan bir hissi dile getiriyor.

Ağlamak… Kendilerini başka türlü ifade etmelerine izin verilmeyen annelerin ahlakı haline gelen ağlamak… Bir şey demeye mecali kalmayan annelerin… Artık sözün kar etmeyeceğine inanmak durumunda kalan annelerin… Sözü tükenen, sözü tüketilen annelerin tutunduğu dal olan ağlamak…

Dünyanın aydınlanması nasıl ki güneşin alametidir, ağlamak da insan ruhunun alameti sayılır. Allah’ın insana bahşettiği ruhtan ümidi kesmeyen annelerin alametidir, ağlamak.

Bu topraklarda yaşayan annelerin, bir çeşit konuşmasıdır susmak ve içten içe ağlamak. Şükür ki yağmur gibi ağlayan kadınları var bu iklimin. Ya onlar da unutsaydı ağlamayı… ruh göçüne şahit olmaz mıydı buralar? Ruhumuzu, elimizde fenerlerle kuytu köşelerde aramak durumunda kalmaz mıydık?

Ama bir başka meselemiz var, farkında olmamız gereken.

Niye hep analar ağlamak zorunda kalsın? Niye ara sıra da gülmesin yüzleri? Gözlerindeki güzellik, niye hep puslu bir havanın ardında saklı kalsın? Mutlu olmaya, onların da sevilmeye hakları yok mu?

O mübarek insanların aklına gelmez, sevdiklerinden bir şeyler almak. Onlar, gönüllerinden vermeyi bilirler sadece. Feda etmenin karşılığı yoktur onlarda. Ama bu, bizim onlara bir şey vermeyeceğimiz anlamına gelmemeli. Gülmeyi unutmuş yüzlerinde en azından bir tebessüm yaratmaya gayret etmeliyiz. Onlara, sahip olunan bir meta değil; sevilen bir insan olduklarını hissettirmeliyiz.

Çoğu zaman el altında bulunan olarak bakıldı onlara. Zaten erkekler tarafından garantiye alınmışlardı. Bu yüzden daha önce onlara bakan gözler, elde edilecek başka şeyler aradılar fıldır fıldır. Gözlerini mülkiyet hırsı bürüyen insanın, ele geçirdiğine karşı duyduğu umarsızlıkla muhatap oldular hep. Sevgi yerine umarsızlıkla…

“Şimdi”nin değil; geleceğin endişe kuyusuna düşen erkekler vardı etraflarında. Onları kuyudan çıkarmak için ip salanların analar ve eşler olduğu görüldüğünde, alışkanlığın kahrolası vurdumduymazlığıyla teşekkür etmeyi bile unuttular. Hatta belki de bile bile unuttular. Bile isteye kendi köşelerine terk ettiler onları. Esas aldananın kendileri olduğunu hiç düşünemediler. Hastalandıklarının farkına varamadılar.

Sevgiye sevgiyle karşılık vermemenin cezası çekildi bu yüzden. Ve ne yazık ki aile tek kişiden değil; iki kişiden meydana geldiği için çekilen sıkıntılar hep müşterek oldu. Olan, suçlunun yanında yanan suçsuza oldu. Fedakârlığın yüküyle düşen omuzlar, bir de suçluların derdine hamallık yaptı.

İşte erkeklerin elde etmek istediği cennetin, anaların ayakları altında var edilmesine hiç şaşırmıyorum bu yüzden.

Ağlayan anneler, çok daha yücesine layık olduğu için…

18 comments

  • eline sağlık hocam, zaten dünyadaki insana yapabileceğiniz en büyük kötülük sevgisizlik, babanın oğluna, kocanın karisina, annenin çocuğuna… Bu manada
    anaların kıymetini bilmek gerek.

  • -Hep sen yüz veriyosun bu çocuklara..
    -Hep sen şımarttın bunları..
    -Sen getirdin bunları bu hale..
    -Hep senin yüzünden, hep sen, hepsen…..

    “-Senin eserin bunlar, iftihar et şimdi!!
    -Ederim tabi, yavrum onlar benim!”

    Annem benim ya!

    • sen sağol üstadım. anacığın sizinle iftihar etmekte çok haklı…

  • Yemek koyulurken, “bu kadar yeter” dedikten sonra mutlaka bir kaşık daha yemek koyan kişiye ‘anne’ denir. Ve o herşeye değerdir.
    [Oğuz atay] anne herşeye değer be abiiiiii

  • duygularımı ifade edemeyeceğim…
    sadece teşekkür ederim,ruha hitabın için.ellerinden öperim.

  • Analar…
    Korkarım onları kimse anlamayacak…
    Anlasa da bir şey değişmeyecek çünkü…

  • -annemin ağlayışını sorguladığımda bana öz bir şekilde sadece ”insanım” derdi. Anladığımda da elimden bir şey gelmezdi zaten. O ağlardı-

  • eyvallah Hadicim, ağzına sağlık.

    analar sadece ağlıyorlar mı, elbette hayır. Özellikle insanlığın koyu karanlığa gömüldüğü bizzimki gibi dönemler dışında güldükleri de çok oluyor, hem de pek güzel gülüyorlar. Ama iş ağlamaya gelince, asıl ağllayanlar onlar oluyorlar ya da ağlamak onlara düşüyor veya kısmen onlara ağlamak düşüyor. Yasin’in dediği, ağlarsa anam ağlar yani. Böyle olmasa daha mı iyi olur, modern hayatın hediyesi ağlamayan veya anne olmayan kadınları görünce iyiki ağlıyorlar diye geçiriyor insan içinden.

    sözü uzatmayayım, Efendimiz a.s.’ın ana-babaya iyilik konusundaki onlarca tavsiyesi kulaklarımıza küpe olur inşallah.

  • şarkıda da geçtiği gibi:

    annem sen benim yanıma kalansın…

    annem annem, sen üzülme
    sözlerin hep yüreğimde
    annem annem, gel üzülme
    ben hâlâ senin dizlerinde

    yazı için teşekkürler,elinize sağlık

  • Oğuz ATAY:
    “Yemek koyulurken, “bu kadar yeter” dedikten sonra mutlaka bir kaşık daha yemek koyan kişiye ‘anne’ denir. Ve o her şeye değerdir.” der. Hadi Ensar ise her şeye değer annelerin “göz yaşı iklimine gülücükler serpintisi sunabilmenin ya da sunamamışlığın” serzenişiyle haykırıyor… Haykırışlar bitmez tıpkı göz yaşları gibi… Ben gerek yazıda gerekse de yapılan yorumlara ilave olarak diyorum ki: “Annelerimize tebessüm nişanesi takdim edebileceğimiz bir şey var: “Ağlarken gülebilmek…” Bazen bir başarı, bazen sürpriz bir hediye, bazen bir demet çiçek… ve daha niceleri… Bardağın bir de bu yüzü var… ev bir de gerçekliği: Bir kadın anne ise ağlamak için hep bir sebebi vardır.

    • katkınız için teşekkürler fatih bey.

      tebessüm nişanesini takdim etmek diye bahsettiğiniz şey, gerçekten çok önemli bir mevzu. buna vesile olacak şeyler saymakla bitmez tabi. siz de devamını getirebileceğiniz örnekleri sıralamışsınız zaten. ama zannediyorum sadece anne ile olan ilişkimizde değil; hemen bütün ilişkilerimizde ihmal ettiğimiz bir taraf var. o da sevginin telaffuzu. ya da sevginin izharı diyelim biz buna.

      basit görünebilir; ama basit olanın değerini bilenler bilir.

      herkes kendini hesaba çekmeli bu anlamda. şu soruyu sormalı kendine, “sevdiklerim, onları sevdiğimi gerçekten ne kadar hissediyor?”

      hâşâ! bu sevgiyi ya da ilgiyi laçkalaştırmak anlamına gelmez.

      insan için önemli olan sevgiyi iletmektir. öyle veya böyle iletmek…

      • Erkek adam sevdiğini söylemez arkadaş, Erkek adam ağlamaz, Erkek adam serttir hoş latif rana sözler sarf edemez… gizli sever vs… sözleriyle büyümeyen en azından duymayan kaç erkek var ki toplumumuzda? Ha meseleyi erkeklere indirgemeyelim dersek evet biz de hissiyat verecek tümcler de eylemler de eleştirilere konu olacak türde… ve eleştiride haklısın hocam… iletmeli sevgiyi…

Submit a comment

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s