Hiç şüphe yok ki Tarkovski, sinema tarihinin en önemli yönetmenlerinden biridir. Bunun da ötesinde kendine has bir üslubu olması bakımından tam anlamıyla nev’i şahsına münhasırdır. Sadece filmleriyle değil, filmlerine temel oluşturan düşünceleriyle de oldukça etkili olmuştur. Tarkovski, sanattan bilime; sinemadan inanca kadar birçok temel konudaki düşüncelerini “Mühürlenmiş Zaman” adlı kitabında dile getirmiştir. Adeta bu kitap Tarkovski kılavuzudur. Onun anlaşılmasında vazgeçilmez bir yere sahip olan kitap, yönetmenin son filmini çekmesinden öncesine kadarki zamanda oluşan düşüncelerini içermektedir. Özelde sinema severlere hitap eden kitap, inanca ve sanata ilgisi olanları da besleyici niteliktedir. Kitap için belki inanan bir insanın, insanı anlama çabası diyebiliriz.
Tadımlık:
“Ne olursa olsun, yalnızca bir meta olarak ‘tüketilmek’ istenmeyen her türlü sanatın amacı, hiç şüphesiz kendine ve çevresine, hayatın ve insan varlığının anlamını açıklamak, yani insanoğluna gezegenimizdeki varoluş sebebini ve amacını göstermek olmalıdır. Hatta belki de hiç açıklamaya bile kalkmadan onları bu soruyla karşı karşıya getirmelidir.” s.27
∗ Hadi Ensar Ceylan
tarkovski… kendisinden çok şey öğrendiğim insan. hatta hayatımı değiştirenlerden biri dersem mübalağa etmiş olmam. inanmaya, sevgiye, sanata ve pek tabi sinemaya dair düşüncelerimin bir yerinde muhakkak ondan bir şeyler oluyor. bu kadar etkili olmasının sebebi ise, herhalde dolayımlara başvurmuyor oluşu. onun gibi samimi, içten ve dolayımsız insanlar gerçekten zor bulunuyor.
mühürlenmiş zaman ise tam bir baş yapıt. başucu kitabı da diyebilirim. sinema ve sinema tarihine dair ayrıntılı bilgilerle yoğrulmuş da olsa, hiç film izlememiş bir insanın bile ilgi duyacağı bir kitap. çünkü küllî bir bakış açısıyla hazırlanmış. hepimizin müşterek olduğu konular, bu kitabın anahtar kavramlarıymışçasına karşımıza çıkıyor: inanç/iman/teslimiyet, sevgi/aşk, rahmet/merhamet/şefkat, hayat, ölüm, sanat, bilim ve saire. öte yandan sinemaya meraklı olanları da fevkalade besliyor. kendisi zaten üstat olduğu için, onun kaleminden çıkan analizler başka bir tatlı oluyor.
kitap hakkında söylenecek çok şey var; ama abartı sayılmasından korktuğum için şu kadarını ifade edeyim: zaman içinde akıp giden, “doğası gereği canlı, değişken, sürekli hareket halinde olan dünya”ya kalp gözüyle bakıp onu sevgiyle mühürlemek istiyorsanız, bu kitaba bir bakın derim.
eyvallah Hadicim.. kaçırdığıma en çok üzüldüğüm sohbetlerden biri oldu bu ne varki ank.da değildim.. yakında ben de birşeyler karalarım hazret v eseri hakkında..
Sanatçı kimliğinin ve ideallerinin sınırlarını çizen, o çizgiyi iyi insan yapmak\yetiştirmek olarak belirten benim müstesna bir yere koyduğum sanatta şahsiyetlerden birisi olan Tarkovsky, kitabında sinema sanatını anlatırken bir yandan da diğer sanat dallarına da adım atmayı ve bu alanlarda büyük şaheserler vermiş kişileri değerlendirip fikrini serdetmeyi denerken kendi üslubunu da zamanla nasıl yakaladığına ışık tutuyor ve asıl burada fikrinin ana teması olan yaşantısını sanatına ne şekilde kattığını görüyoruz, ilerleyen ve doymayan bir anlatımla sinemasının olgunlaşma sürecindeki fikir değişikliklerine ve tespitlerine şahit oluyor buna ek olarak sinemanın sanat olma yoluna girmesi için ne gibi değişikliklerin yapılması, zamanı yontarken nelere dikkat edilmesi gerektiği gibi soruların cevabını buluyoruz ve bu noktada yönetmeni görselliğin felsefesini yaparak görselliğe anılardaki yeri kazıyarak kazandırma çabasını seyrediyoruz. Tarkovsky’nin bu çabası ve sanat görüşünün yanında filimlerini de ne şekilde anlamamız gerektiğini anlatan kitap, ölümsüz diyebileceğimiz fimlerinin açımlaması mahiyetinde. Filmlerinde kronolojik yönde izlenmesi gerektiği kanaatinde olduğum Tarkovski’nin bence en iyi filmi Nostalgia ve o filmdeki adamın meydanda kendini yaktığı sahne.