En Büyük Günah


SilhouetteKibir… büyüklenmek demek. Özü gereği muhtaç olan insanın, ihtiyacını görmezden gelmesi kibirdir. Bir bakıma kendine yedirememektir. İçinde bulunduğu durumu kendisine yakıştıramaz kibirli insan. Kendisini sürekli daha büyük görmek ister. Dolayısıyla kibir söz konusu olduğunda, sabit bir büyüklük yoktur insanın gözünde. Her ne çıkarsa karşısına, hangi halde olursa olsun hep bir büyüğünü daha tasavvur eder ve kendini ona layık görür. Büyüklük ve küçüklük insan için itibaridir çünkü.

Kibir, bir bakıma kabullenmemektir. Elde olanı, tesadüf ettiğini kabul etmemektir. Kibirli insan, razı edilemez mesela. Kendisini sürekli büyük gördüğü için elde ettiğinden hoşnut olmaz. Tatmin diye bir kelime yoktur onun sözlüğünde. Mutmain olmamıştır hiçbir zaman. Kibirli insan hem huzursuzdur, hem de başkasının huzuruna kastedendir. Kendisi dahil herkesi rahatsız eder. Varlığıyla sıkıntı verir. Kibrin olduğu yerde sükunet yoktur. Hep daha fazla bir gelecek, hep daha az bir geçmiş vardır.

Kibirli insanda yetinme yoktur. Kanaat etmesini bilmez. Zira onun için önemli olan elde olan şey değildir. Hep olacak olan önemlidir. Olacak olanı kendi büyüklüğüne layık gördüğü için, şimdi var olandan haz etmez. Ama bilmez ki kısır bir döngü içinde deverân etmektedir. Çünkü olacak olan olduğunda onu da beğenmeyecektir. Kendi büyüklüğüne o da layık değildir. Dolayısıyla kibirli insan aslında var olmayan ve var olmayacak şeyin peşindedir. Yokluk çukuruna düştüğünün farkında değildir. İyi kötü, düşe kalka varlığın peşinde koşacakken, yokluğun aldatıcı nidalarına kulak kabartır o. Bir zaman sonra varlık onun için kıymetini yitirir. Değersiz hale gelir.

Meselenin daha da özüne gelecek olursak kibir, insandaki teslimiyet hissini ve bilincini ortadan kaldırır. Oysa insanın farkına varması gereken en büyük gerçek kul olmaktır. İnsan vardır ve Allah’ın kuludur. O, kul olmak için var olmuştur. Allah’a kul olmazsa bile, muhakkak bir başka şeyin kulu olacaktır. Ya mal mülke ya da başka insanlara kesinlikle kulluk edecektir. Çünkü her insanın bir şeylere ihtiyacı vardır. Ve farkında olalım ya da olmayalım biz, muhtaç olduğumuz şeye aslında kul oluruz. Muhtaç olduğumuz şey sarıp sarmalar benliğimizi ve biz farkında olmadan ona hizmet ederiz.

Kibrin farkı da esasen burada ortaya çıkıyor. Kullar içinde en kurnaz kul, hiç şüphesiz kibirli kuldur. Zira o, “başkasına kulluk edeceğime, kendime kulluk ederim daha iyi!” diyen insandır. Kibirli insan, kendi benliğine kulluk eder. Onun için varsa yoksa “ben” vardır. Bu ben’i rahatlıkla ‘ego’ kelimesiyle karşılayabiliriz. Yoksa bu ben, “bir ben vardır bende, benden içeru” ifadesindeki “ben” değildir. Oradaki olsa, zaten kendi ben’ine kul olmaz, Allah’a kul olurdu.

Özetle mesele, kime kulluk edeceğimiz meselesidir. Kendine kulluk etmeyi seçenler ise en büyük günahı işlemişlerdir, tıpkı iblisin yaptığı gibi. Şeytan rolündeki Al Pacino’nun boşuna mı söylediğini zannediyorsunuz: “Kibir, kesinlikle favori günahımdır” diye?


∗ Hadi Ensar Ceylan



9 comments

  • ellerine sağlık hadi abi,yazıyı okurken kibirin ne kadar kapsayıcı bir kavram olduğunu farkettim,aç gözlülüğün,sahip olma arzusunun,kul hakkının vs. ana bilim dalı sanki.. kendini kuyruğundan yemeğe başlayan bir yılan gibi kibirli insan “geçmişini azaltıp geleceğini kazanmaya çalışırken” aslında geleceğini de tüketen..sonuç odaklı pozitivist bir zihniyet..dolayısıyla yaşamı ıskalayan..aynı mesafeyi motorsikletle gitmek yerine hızlı trenle gitmeyi tercih etmek gibi(tabi japonyadaki hızlı tren:-)..hızlı trede amaç gidilecek yere ulaşmaktır ve o hızla giderken ne yolların farkına varmak ne de bir tehlike anında durmak mümkün..
    sonuç odaklı insanlar sanırım herşeyi mübah görmeye yatkın olurlar,yollarda ezdikleri önemsizdir,etraflarındakilere çarparak yaşarlar..hep üçüncü tekil şahıs üzerinden konuştum fakat hepimizin içerisinde 580 km/hz a çıkma potansiyeli var ve bazen gözlerimizi kapatıp gaza basabiliyoruz..kibirin mutlak freni iman gibi gözüküyor,Rabbi bilip haddi bilmek..Allah daim bir farkındalık nasib etsin

    • bu anabilim dalı benzetmesi harika olmuş 🙂 gerçekten de öyledir. bütün günahların kibir şemsiyesi altında; diğer taraftan bütün sevapların da tevazu/alçakgönüllülük/haddini bilme şemsiyesi altında toplanabileceğini düşünüyorum. senin de dediğin gibi iman burada tek çıkar yol. çünkü iman teslimiyet, teslimiyet boyun eğmek, boyun eğmek ise mahviyet demektir. aklıma yine üstad-ı a’zam’dan bir söz geldi: “boğulmak içindir umman; abdest almak için değil!”

      kibri kesinlikle pozitivizmle bağlayabiliriz. sadece horkheimer’den bir alıntı yapayım, nasılsa çok şey ifade ediyor: “batı uygarlığının tarihi, egonun gelişmesinin tarihi olarak da yazılabilir.” (akıl tutulması/s.129)

  • Kibirden mi bilmem ama günümüz insanı ister müslüman ister hristiyan ister yahudi yada ahlaki değerleri öğretisinin temeline oturtan budda’ya inanlar olsun herkes evet herkes ve hepimiz işte tam da sizin anllattığınız bu bunalımın içinde kıvranıp duruyor, duruyoruz. Kötü ve üzücü olan ise biz insanın bunun farkında olmaması.

    Kibir gerçekten içimizde o kadar kök salmış ki hayatımızın her anında bunu görebilir ve farkedebiliriz: kibir insana en yakın arkadaşının arkasından bile atıp tutma onu sırtından vurma ve yanına geldiği zaman da hiçbir şey olmamış gibi davranma hakkını göğsünü gere gere hiç utanmadan verir, kibir insana en yakın arkadaşı ona başından geçen güzel ve mutluluk verici bir olayı onunla paylaşırken o arkadaşının onu kendine bile itiraf edemediği kıskançlığı yüzünden kendinin daha da iyisini yaşadığını senin bu yaşadığın ne ki sinerjisiyle anlatı eziklik psikolojisini karşısındaki en yakın arkadaşının bilincine pervasızca atarak o mutluluktan gülümseyen arkadaşının gülümsemesini ağzında yarım ve hevesini de kursağında bırakma hakkını onu bu kötü halet-i ruhiye içerisinde görünce de içinden sevindiğini bıyık altı gülümsemesiyle gösterme hakkını hiç utanmadan göğsünü gere gere verir. Bu hayatımızın her alanında özellikle bayanlar arasında çok sık yaşanan aslında görüntüde basit gibi görünen ama meselenin iç yüzünün hiç de o kadar basit olmadığını hatta vahim olduğunu gösteren modernleşmeyi batılılaşma zanneden günümüz insanın bunalımını gösteren sadece küçükcük bir tasvir.

    Peki biz müslümanların bile içerisinde bu kadar hayat bulan, bu kadar meşrulaşmış kibir ve egoizmin hayatımızdan çıkması için dayanağımız ne olabilir? Samimi bir şekilde İslamiyatin değerlerini kucakladığımızda ve bunun sorumluluğundan kaçmaya çalışmadığımızda ve kaçmadığımızda bu mümkün olmaz mı? Sizin de değiniz gibi bizim bu bunalımdan tek çıkıç yolumuz teslimiyet; bir mümin olarak tam bir imanla ve bir müslüman olarak tam bir itaatle Yaradan Rabbimize “TeslimiyeT”.

    Konunun bağlamını “iman ve teslimiyet”le ortaya koymanızda vermek istediğiniz mesaj umarım hepimizce iyi anlaşılır. Zihninize sağlık. Allah razı olsun.

  • Benim dikkatimi çeken nokta şurasıydı:
    “Ve farkında olalım ya da olmayalım biz, muhtaç olduğumuz şeye aslında kul oluruz. Muhtaç olduğumuz şey sarıp sarmalar benliğimizi ve biz farkında olmadan ona hizmet ederiz…”

    İşte, bizim zihnimiz bu muhtaç olduğumuz şeyin ‘Allah’ olduğunu bilmenin ötesine geçebildiği kadar kibirli değiliz diyorum. Yoksa her zihin bunu biliyor zaten…

    Rabbim bizi eşyaya muhtaç etmesin…

    Selametle…

  • “halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması… içimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu… içimizde şeytan yok… içimizde aciz var… tembellik var… iradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey; hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var…” sabahattin ali
    bu güzel yazıya iyi gider diye düşündüm:)

Submit a comment

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s