Farklı Olmak mı?


Diğer insanlardan farklı olmak, farklı düşünmek, onların aklına gelmeyecek sorular sormak belki, farklı hareket etmek v.s. bütün bunların amacı ne? Diğer insanlardan farklı olduğunu düşünmek seni gerçekten farklı kılıyor mu? Bütün insanların bir amacı yok mu zaten?Herkesin peşinde koştuğu bir hayali, belki bir myok mu? Evet var, hiç bir insan amaçsız, hedefsiz bir yolda yürüyemez. Bu yolda yürürken, hedefine ulaşmaya çalışırken attığın her adımın diğerlerinden farklı olduğunu düşünebilirsin. Fakat bu senin çevrelediğin dünyada geçerlidir aslında.. Dğer insanlara göre sen hala sıradan birisin belki. Yada şöyle söyleyebiliriz; her insan kendi çevrelediği dünyada diğerlerinden farklı.

Yaratıcının koyduğu yol belli, O farklı olun demiyor ki, sınırları aşmadan sağa sola sapmadan doğru yolda gitmek. diğer insanlardan farklı olduğunu düşünerek kendi dünyasının dışına çıkan insanlar diğer insanları ezdiklerinin, onları küçümsediklerinin farkında değillerdir aslındafakat ortada bir gerçek varki oda asıl olan gerçeği fark edememek. Yani insan olduğunu fark edememek. Aklı olan, düşünen, ve böyle hareket eden varlık insan değil mi, FARK NİYE O ZAMAN? Öğrenciler arasında öğretmen farklıdır, okuma yazma bilmeyenler için yazarlar, şairler farklıdır, yada fakir için zengin farklıdır v.s. örnekleri çoğaltmak mümkün ( Yalnız bunlardan bazıları insanların seçmek zorunda olduğu kalıplar içerisinde olabilir önemli olan doğru kullanabilmek). Fakat insanlar için fark gibi görünen bu şeyler diğer başka insanlar tarafından defalarca yapılmış olabilir. Yaptığımız hiç bir eylem bizi farklı kılmıyor aslında. Biz öyle algılamak, anlamak istiyoruz sadece. soru sormak bizi diğerlerinden farklı kılar mı? kılmaz aslında, çünkü soru soran milyonlarca insandan sadece bir tanesisin.. önemli olan insanlar arasında farkılı olmaya çalışarak üstünlük sağlamak değil, Allah katında farklı olmaya çalışmak, o da takva sahibi olmaya çalışmaktan geçmiyormu?? öyleyse hadii farkı fark edelim.


∗ Kübra Uludağ



15 comments

  • ellerinize sağlık kübra hanım,
    fakat ilk olarak şunu belirtmeliyim ki “fark” kavramından kastınız çok net değil.anladığım kadarıyla yapcağım eleştirimi. hepimiz Allah ın belirlediği büyük dairenin içinde gerçekleştirdiğimiz küçük seçimlerimizle belirleriz yaşamımızı. bu küçük seçimlerin toplamı “beşeri, insan yapan” kısımdır. hayat boyunca milyarlarca şey yaparız her ne kadar bazı hatta her bir fiilimiz ayrı ayrı bir başkasınınkiyle aynı olsa da bu milyarlarca fiilin oluşturduğu kombinasyonun aynısını başka bir insanın oluşturması muhaldir.yani istesek de istemesek de farklıyız Allah ın koyduğu düzen içersinde. Yaratıcının koyduğu tek bir yol yok kendisine varmak için, dolayısıyla farklılıkları reddetmek kendi doğrumuzu mutlak kabul etmek gibi bir problemi ortaya çıkarabilir. Allah katında farklı olmaya çalışmak da bazı insanlardan farklı olmayı gerektirmez mi hem?en güzel örnek hz. ibrahim bu konuda. farklı olmayı diğer insanları ezmek olarak tanımlamak fazlasıyla indirgemeci bir yaklaşım sanırım.
    iyi günler..

  • “Gençtim ya,ne farkeder deyip geçerdim
    nehrin uğultusu da olur,dalların hışırtısı da
    gözyaşı,çiğ tanesi,gizli dert veya verem
    ne fark eder demişim
    bilmeden farkı istemişim” ismet özel-münacaat.

    uygun olur diye düşündüm. sağlıcakla…

  • “farklı olmanın aslında farklılık olmadığını” söylemek bir farklılıktır.

    bu yazının kendisi bile bir farklılığı ortaya koyuyor farkında olmadan.

    farklı olmanın kötü bir yanı yok bence. hatta farklı olmak insan olmanın bir gerekliliği.

    yazının ana fikrine katılmadığım için şekil yönünden yorum yapmayacağım.

    ama şunu söylemiş olalım.
    farklılığa Allah katında ulaşmamız gerektiğiyle bitiyor yazı.

    Allah katında farklı olmak için diğerlerinden farklı olmamız gerekli bence.
    Hz.Ebu Bekir sıddık olarak, Hz. Osman namus timsali olarak Hz. Ali cesaretiyle farklıydı.

    yanı kavramlara ne mana yüklediğiniz önem kazanıyor.
    farklılık kavramına yoldan çıkma manasını yüklerseniz tabiki iyi birşey değil. ama neden o manayı yüklemek zorunda olayım ki?.

  • insanların elbette ortak yönleri var. ama farkları da var. niye görmezden gelelim? hatta şu kadarını söyleyeyim farklılıklarımız doğuştan geliyor; ama biz insanlar o farklılıkları ortadan kaldırmak için elimizden geleni yapıyoruz. yazık oluyor valla. küreselleşme dediğimiz illet, aynılaşma değil mi esas olarak. işin güzelliği farkı farketmede.

    ayşenur’a da katılıyorum. çünkü hakikatin yolu tek kişiliktir. hakikat bir tanedir elbette; ama herkes ona kendi yolundan ulaşır. en yakınınıza, en sevdiğinize bir sorun bakalım: Allah’a olan inancınız aynı mı? imanın dereceleri vardır malumunuz. artar ve eksilir. iman herkese emredilmiştir. burada ortağız mesela. ama gelin bir de “nasıl iman ediyoruz” sorusuna cevap bulalım. sizi temin ederim cevaplar aynı çıkmayacaktır.

  • Yazıda kastettiğim Yaratıcının fıtratımıza yerleştirdiği farklılıkları görmezden gelmemiz değil, her insan kendi dünyasında birbirinden farklıdır, hangimizin parmak izi birbirine benziyo mesala, hiç birimiz birbirimize benzemiyoruz, bu yadsınamayacak bir geçek, doğuştan gelen farklarımızı ne kadar uğraşsakta ortadan kaldırabileceğimizi sanmıyorum, muhakkak kendine bir yol bulup açığa çıkar
    Allah katında farklı olmakta Yaratıcının bize vermiş olduğu iman gücünün derecesinden kaynaklanıyor, yani bir nevi zorunluluk var, fakat biz bu gücün farkına varırsak ancak artırabiliriz.

    eleştirdiğim nokta sonradan zoraki, üstünlük sağlama maksadıyla oluşturulmaya çalışılan farklılıktı. bu farklılıklarda diğer insanları küçük görme ve üstünden geçinmeden başka birşey değil…

    • bir hadis uyduracak olsaydım, derdim ki: “doğuştan getirdiğiniz özellikleriniz insanlar arasında üstünlük vesilesi olamaz!” 🙂 uydurma hadisler de bazen doğru olabilir 🙂

      üstünlük zaten amelde yani davranışta olur. kendi iradenin olmadığı yerde üstünlük arayamazsın. ama üstünlük bir şeydir; farklı olmak başka bir şeydir. eğer farkları reddedersek, herkesi aynı yaparsak ne dünyada birbirimizden kazanacağımız bir şey olurdu ne de ahirette hesap vermenin bir anlamı olurdu. nasıl olsa herkes konserve kutusu gibi… atın gitsin nereye atıyorsanız 🙂

      ama hakikat öyle değil. farklıyız. farklarımızdan bir şeyler öğreniyor ve kendimizi geliştiriyoruz. neticede daha iyi amel yapmak bakımından fırsat elde ediyoruz. sonra bahçe, saray isteyen onu alsın; sevgilinin cemalini isteyene de hor gözle bakılmasın…

  • Her insan birbirinden farklıdır.bu farklılık herkeste eşit derecededir.sormak istiyorum hiç hem çok güzel hem çok zeki,akıllı, bilgili vs. özellikleri olan bir insanı gördünüz mü? bu mümkün değil.çünkü herkes farklı farklıdır ve biz insanlar birbirimizi böylelikle tamamlarız.hedef aynı olsada herkesin farklı yollardan hedefe ulaşması da bundandır.herkes farklı düşünür ve farklı hareket eder.derste hocanın sorduğu soruya verilen cevaplarda farklı farklıdır. ve hocaya sorulan sorularda her öğrencide farklı farklıdır.demek istediğim herkes birbirinden aynı oranlarda olmak kaydıyla farklı yeteneklere sahiptir.
    esas farksa bu farklı yetenekleri ne kadar geliştirebildiğimizle ortaya çıkan farktır.dolayısıyla bu yazıda geçen şu cümleye hiç katılmıyorum. ‘Yaptığımız hiç bir eylem bizi farklı kılmıyor aslında.’ bilakis fıtrat özellikleri hariç ( yemek yemek gibi) yaptığımız her şey bizi farklı kılıyor. bu yüzden insanlar farklı aşk tanımları yapar.yine bu yüzden bir ressam doğayı başka bir ressamdan farklı çizer aynı bir şairin şiirinin diğerlerinden farklı olması gibi…

    • “Her insan birbirinden farklıdır.bu farklılık herkeste eşit derecededir.sormak istiyorum hiç hem çok güzel hem çok zeki,akıllı, bilgili vs. özellikleri olan bir insanı gördünüz mü? bu mümkün değil”
      neden mümkün olmasın? farklılıkların eşit derecede olduğundan nasıl ve neden bu kadar eminsiniz?

  • neden tüm yeteneklerin bir kişide olması mümkün olmasın demişsiniz.(allah dilerse tabi ki mümkün) yalnız realiteleri gözardı etmemek lazım.farklılıkların eşit derecede olduğundan emin olmama gelince allah kulları arasında adaletlidir ve buna güvenim sonsuz.eğer böyle inanmasam allahın bana oranla başkalarına daha fazla akıl,irade,para,yetenek verdiğine inanmam gerekir. ki bu doğru değil.o yeryüzünde halife kıldığı her bir kuluna farklı kabiliyetler vermiş böylece birbirlerini tamamlamalarını istemiş ve insanları birbirine muhtaç ve yardımcı kılmış.biyolojici tıpçıya, tıpçı sosyolojiciye, sosyolojici tekrar tıpçıya vs. yardımcı oluyor.böylece döngü kendini geliştiriyor ve tamamlıyor.herkesin aynı olduğunu kabul edersek bu kadar farklılığı nasıl izah edebiliriz ki? hadi bey’in 2. yorumuna ve ayşenur hanımın yorumuna katılıyorum.kalın sağlıcakla.

    • eşitlikle ilgili söylediklerinizi anlıyorum fakat katılmıyorum.Allah isteği kuluna istediği kabiliyeti başklarına nispetle fazla verebilir,eşitsizlik de olabilir bu durumda çünkü bu manada kul edilgendir. yalnız, eşitlikle adaleti karıştırmamak gerekir.bu dünyada bile adalet tam tecelli etmiyor ki ahiret var.

  • düşünmek lazım farklı olmak mı daha değerli yoksa kendin olmak mı ?genelde bulunduğumuz ortamlarda farklı olmaya çalışırız..çünkü fark edilmek isteği fıtratımızda vardır..kendimizin ya da başkasının farklı özelliklerini tanıdığımızda onları ayırtedebilmemiz daha da kolaylaşır…dolayısıyla bu da hayatımızı kolaylaştırır…bir insan kendisi olduğu zaman gerçek anlamda farklı olmuştur….örnek olarak ; Aristo mesela platonun tek öğrencisi değildi.. ama diğerlerinden farklı olması onu bugünlere getirdi..

  • Farklı olmaktan korkmayalım bu kadar 😉
    Fıtrata uygun olan bu zaten,
    özellikle kızlar için söylüyorum: giyilen bir kıyafetin aynısı bir başkasında görülünce niçin “aa,pişti oldum” deniyor?
    Evet küreselleşme aynılaştırmaya, farkları yok etmeye çalışıyor. Niçin lise öğrencilerinin hepsinin saç şekilleri, kıyafetleri, ayakkabıları bile aynı? Bu işin zahiri boyutu.
    Aslında herkes fıtraten şekilde farklı olmayı ister, ama düşüncede farklı olmaktan korkuluyor.
    Küreselleşme düşüncede de standart olmayı farklılığı kaldırmaya çalışıyor. Kendi engin(!) hoşgörü sınırları içine almadığı tüm düşünceleri tutarsız olmakla, rasyonel olmamakla itham ediyor ve dışlıyor.
    Realiteyi tasvir edelim, farklılık olmasaydı düşünce tarihi bu kadar birbirine zıt görüşlerle ilerleyebilir miydi? Her düşünce bu anlamda antitezini üretecek ve süreç içinde ortalama sentezler ortaya çıkacaktır. Çıkmaktadır.
    Ya da bu zıtlıkları ortaya atanlar “farklı olmak” “diğerlerini ezmek” için mi yoksa fıtrat olarak ve yetişme tarzı olarak farklı oldukları için mi düşüncelerini dile getirdiler. Genelde toplumda hakim olan görüşten farklı şeyler dile getirenlerin en azından kendi yaşadıkları dönemde dışlandıklarını, ezildiklerini hatta öldürüldüklerini hatırlatmak isterim.
    Dediğiniz gibi sırat-ı müstakîm merkezli bakalım olaya.Bu sınırlar dahilinde düşüncede farklılık olmamış olsaydı, İslam düşüncesi bu kadar gelişebilir miydi? Herkes kendi zaviyesinden bakıyor meseleye:
    İslam felsefesi, kelam, tasavvuf. Üç alanın da bu güne dek farklı yollarla İslam’ı anlamaya çalışıp arasındaki farklılıklarla düşüncemizi zenginleştirdiği doğru değil midir? Zaten farklı insanlar ve farklı şartlar neticesinde ortaya çıkmamış mıdır bu alanlar? Üçü de gereklidir, üçü de güzeldir. Amaçları birdir: Her ne ise o olan hakikate ulaşmak.
    -Hadisçiler kızmasın 😉 “Ben kulumun zannı üzereyim” ifadesi de farklılıkların bu anlamda da normal olduğunu göstermez mi zaten?
    Önemli olan bu kesretin vahdette buluşması..

    • söylediklerine tamamen katılıyorum tuba. hadislerden devam edelim 🙂 “ümmetimin ihtilafı rahmettir” hadisini de bu bağlamda anlamak lazım…

  • Ufuk açıcı bunca farklı fikri okuduktan sonra benimkinin hala farklı kaldığını görünce yazmasam olmayacaktı doğrusu.

    “diğer insanlardan farklı olduğunu düşünerek kendi dünyasının dışına çıkan insanlar diğer insanları ezdiklerinin, onları küçümsediklerinin farkında değillerdir aslında.fakat ortada bir gerçek varki oda asıl olan gerçeği fark edememek.”
    Farklı olduğunu düşünen bireyin farklılığını nasıl algıladığı da önemli. Eğer farklılığı bir büyüklenme bir böbürlenme aracı olarak görüyorsa bu şüphesiz kibirdir.
    “bütün yazarların arasında bir yazarı”, “şairler arasında bir şairi” farklı kılan onu diğer tüm nev-i şahsına münhasır yazar ve şairler standardının üstünde bir ufku yakalamış olmasıdır. Bir Necip Fazılı, Mehmet Akifi, ismini bile bilmediğimiz şairlerle bir tutabilir miyiz? Ya da koskoca divan edebiyatından niye hep 8-10 isim gündemdedir de diğerleri ancak kalın kitaplarda bulunur?
    demek istiyorum ki Allah bazı kullarını, bazı kabiliyetleri açısından benzerlerinden yetkin yaratıyor. Bir kişinin bu üstün yeteneğini farkedip, hakkını vermesi niye kibir olsun ki? Eğer kendi yeteneğinin hakkını vermezse bu defa nimete saygısızlık etmiş olur; kendini israf etmektir bu. Ve KİBRİN bir nevi YÜKSEKLİK KOPMLEKSİ OLDUĞUNU SÖYLERSEK, bu da aşağılık kompleksine kapılmaktır. ikisi de fıtri değildir. ikisi de hayal alemindendir.
    Gerçekçi olmak, tahdis-i nimet, gerekli ve önemlidir. Buna kibir denmesi de uygun değildir.

    ufuk açıcı bu fikirler için herkese tekrar teşekkür ederim..

  • farklı olmak, herkesin zihninde farklı bir tanımda yer etmiş kendine anlaşılan.
    yorumları okurken aaa buda doğru, buda FARKLI bir bakış açısı dediğim oldu açıkçası, ‘farklı olmanın’ farklı yönleri ortaya çıktı yani 🙂 şu bir gerçekki, gerçekten farklarımızdan öğreneceğimiz çok şey var, burda olduğu gibi,:)
    yorumlar için teşekkür ederim.

Submit a comment

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s