Hayatın Kadını ve Ölümün Erkeği


VillagersKadın hayata, erkek ölüme yakın; tıpkı tüm güçsüzlerde canlılığın, güçlülerde ise cansızlığın tezahür etmesi gibi. Taze bir fidanı düşünün… ne kadar da çelimsizdir o hayat dolu duruşuyla. Tüm kıvraklılığıyla canlılığın alametidir; ama bir o kadar da zayıftır. Ya koca bir kütüğe ne demeli? O kadar sağlam, güçlü ve serttir ki artık hayat emaresi kalmamıştır. Ölmeye yüz tutmuş ve kabuk bağlamıştır.

Kadın ve erkek de böyledir işte! Güçsüzlüğüyle kadın hayatın ta kendisidir. İnce, narin, zarif ve hassastır bu yüzden. Her an değişir. Değişkenlik ayrılmaz özelliğidir hayatın ve kadının. Renkten renge geçer sürekli. Doğada ne kadar renk varsa, o kadarını kadında bulmak mümkündür. Kadınların kıyafet tercihlerinde renkli giysilerden haz almalarını tesadüf mü saymalıyız acaba? Hayır! Bazen kırmızı kadar göz alıcı, bazen mavi kadar görkemli ve bazen sarı kadar perişandır hayat. Halden hale geçer daima.

Erkek böyle değildir ama. Takıp takıştırmaz mesela kadın gibi. O sadece giyinir. Neden? Çünkü değişikliği, aykırılığı sevmez. Aradığı hep tutarlılıktır, çok matah bir şeymiş gibi. Aynı kalmak önemlidir erkek için. Gücün, kuvvetin ve sağlamlığın işaretidir olduğu gibi kalmak. Ama tam da bu yüzden ölgündür. Hareketsiz ve durgundur erkeğin doğası. Erkeğin kaderi soğukkanlı olmaktır. Soğuk ise en çok ölülerde hissedilen şeydir, sıcağın canlılarda hissedilmesi gibi.

Kadının duygusallığı su götürmez bir gerçektir, erkeğin ise adeta ruhsuzluğu. Çok rahat söyleyebiliriz ki kadın hayata karşı daha hassas ve mütehassistir erkeğe nispetle. Erkek genellikle vurdumduymazlık içindedir. “Nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun?” sorusu genelde erkeğe yönlendirilir. Kadın ise sürekli bir etki-tepki halinde bulunur. Çok kolay yara alabilir; ama aynı sebeple çok kolay iyileşebilir de. Bütün bunlar niye? Kadın hayat, erkek ölümdür çünkü. Birisi buz gibiyken; diğeri alev gibidir. Birisinde duygular; diğerinde düşünceler hakimdir hayata. Birinde aklın durgun suları; diğerinde kalbin coşkun dereleri… İşte erkek ve kadının doğası!

Peki biz mi seçtik böyle olmasını? Hiç zannetmiyorum. Yapabilenler varsa çıksın bu kalıplardan.

Bu arada unutmadan, Havva isminin hayat kökünden geldiğini düşünmüş müydünüz hiç? Sahi, kim koymuştu ilk kadına Havva ismini? Yoksa öldüğümüzde olduğumuz topraktan yaratılan ilk erkeğe Adem ismini koyan mı?

■ Konu ile ilgili yazari bir baska yazisi icin tiklayin: Kadin ve Erkegin Teslimiyeti


∗ Hadi Ensar Ceylan


11 comments

  • Hadicim yazin icin ellerine saglik, gercekten guzel olmus. Yaklasiminda keskin hatlar var, isin dogrusu bu derece belirgin bir genelleme, kadina da erkege de biraz agir gelir. Dediklerinin bir cogu dogru olmakla birlikte, kadinin ve erkegin bircok durumda rol degistiklerini, ornegin bir erkegin de kimi zaman zerafete tutkuyla baglandigini yada bir kadinin hayatini mantikla ormesini de azimsanmayacak kadar cok gorebiliriz. Cunku ‘insan’ icinde Havva’nin da, Adem’in de tohumunu tasir. Her ne kadar fiziken ve ruhen birine daha yatkin olsa da. Yaratilis bunu icap ettirir.

    • eyvallah yasinim çok haklısın. zaten kalıplar kırılmak için vardır biraz. ben sadece öze işaret ediyorum. şöyle bir durum var. mesela diyorsun ya “kadının hayatını mantıkla örmesini de azımsanmayacak kadar çok görebiliriz”, kesinlikle katılıyorum. ama aynı zamanda şuna da katılıyorum: analitik düşünen kadınlar, yani mantıklı düşünmeye çalışan kadınlar, genellikle hayatta sıkıntı çekerler. kadına yakışan sentetik düşünmektir. yani sadece özüne yakışanı ve kendisini rahat ettirecek durumu ortaya koymaya çalışıyorum. yoksa burada mantıksal bir imkansızlıktan söz etmiyorum. eleştirin için teşekkürler.

  • analitik düşünen kadınlar, hayatlarında bir erkeğin -baba,abi veya eş gibi- ağırlığının olmamasından ötürü öyledirler,mantıklı olmaya çalışırlar, hep kontrollüdürler. yani erkeğin kadının hayatındaki eksikliği, kadını doğasından uzaklaşmaya mecbur bırakır. mühim olan kadının can bulmasını sağlayacak toprak olabilmek.erkek özüne yakışanı yaptığında,kadını da ona ayak uyduracaktır…
    ellerine sağlık abicim.

    • çok önemli bir noktaya temas etmişsin hilal. babaların babalığını, kocaların kocalığını ve abilerin abiliğini yapmamasından ötürü psikolojisi bozulmuş kadınlar gördüm. doğalarına aykırı bir konumda bulunmalarından ötürü dünyanın yükünü yüklenen omuzları çökmüş idi. ve taa en başta söylediğim gibi bunların hepsinden erkek sorumluydu.
      ne de güzel söylemişsin: “mühim olan kadının can bulmasını sağlayacak toprak olabilmek” diye. yazıda imâen belirtmiştim. şimdi açıkça söylemenin faydası ortaya çıktı. “âdem” isminin kök anlamının toprak olduğunu rivayet ederler 🙂
      yorumların için teşekkürler.

  • kadın-hayat, adem-toprak ilişkisine olan vurgu çok hoş. bu tür yazılarda genelde eleştirilir tarafların durumları, ya da taraf yapılır zorla bu iki cinsiyet.eleştirel yaklaşımdan çok anlamaya çalışmak yazıya değer katmış. yine de mümkün değil gibi anlamak da anlaşılmak da:) gerçi yazı da bundan çok da kabullenmek var sanki. her şey çok mu karıştı ne:) sadece çok beğendim deyip çekileyim bari bir kenara.
    Rabbim zıtlıklar içerisinde yaratmış, ismi bile ona göre yakıştırmış… ne garip babanın kızına, annenin oğluna hayranlığı, ne garip abinin kız kardeşine, erkeğin ablasına bağlılığı, ve ne garip erkeğin kadına, kadının erkeğe aşkı…bir şifre var sanki altında bu aile silsilesindeki aşkın… acaba ilahi aşka giden yolda da böyle bir zıtlıkla mı karşılaşmak lazım gelir… hiç ölmeyecekmişiz gibi ahirete, yarın ölecekmiş gibi dünya ya ait olmak olmalı bu zıtlık da herhalde..?? iyice karıştım:)
    çok beğendim yazıyı vesselam…

    • ahmedim bu yazdığın aklımdan tamamen çıkmıştı. ne iyi oldu hatırlattığın 🙂 kendi adıma, isimlerin hep semadan indiğine inanmışımdır. şimdi tesadüf olabilir mi kürtçe’de kadının hayatla erkeğin ölümle alakalandırılması? aklıma mukayyed ol ya rabbi 🙂

  • eyvallah Hadicim. Ağzına sağlık.

    Genelleme ve teşbiklerden hareketle bir yere varılırken hep bu araçlar üzerinde takılı kalır aklım; genellikle de aksayan yönleri çıkar. Öte yandan bu tür yazılardaki akışı klasik bir akıl yürütme olarak da görmüyorum, medlulün butlanı neticeye halel getirmiyor genelde. Madem esma göğden ağdı yere, bize de anlamaya çalışmak düşüyor. Kadın ve erkeğin doğası budur diyebilmek için erken gibi görünüyor ve fakat mevzuyu can alıcı bir noktadan yakaladığımız kesin.

Submit a comment

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s