1.
Vicdanın sürgüne yollandığı bir dünyanın çocuklarıyız hepimiz. Tanrısını yitirmiş bir toplumun fertleriyiz. Bir şeye itiraz edeceksek buna itiraz edelim. Bir şeye yanacaksak buna yanalım. Ve yanarak başlayalım yazıya… Nedir yanmak? Her tarafı sarıp sarmalayan çürümüşlük; yüreklerimizi dağlamalıdır, bizi dertlendirmelidir, efkârlandırmalıdır… Zira dişlerini göstererek yaşamayı marifet bilen insanların sayısında herhangi bir azalma olmadığı müddetçe, hiçbir şey değişmeyecek ve düzelmeyecek… Bu yüzden önce yanmayı bilmeli… Kalbimizdeki yangın, yüzümüze ve dolayısıyla ciddiyetimize yansımalıdır.
2.
Hakikatin yaşanmadığı bir toplumda muhalif olmaktan başka çaremiz yok. Direnişi bir yaşam biçimi olarak benimsemek ve kemiklerimizde hissetmek boynumuzun borcudur. Metafizik gerilim şartından bahseden Sezai Karakoç`a selam yollayarak devam edelim… Metafizik: Fizikötesi. Fiziğin formüllerini kutsayan modern medeniyetin insanına bunu ne derece anlatabilirsin ki? Kutsaldan, erdemlerden, ahlaktan, onurdan, asaletten, ilahi sorumluluktan bahsetsek ne derece anlaşılırız? Anlatmak, anlaşılmak… Kitap, “anlatmak” gibi bir vazife veriyor bize: Tebliğ! Gerçeklerin ifşası: Hakikatin savunuculuğu. Görmeyen gözlerin perdelerine bir müdahale, kalp duvarlarının yıkımı için bir uğraş…
3.
İsyanı çoğaltan cümleler kurmalıyız: Bütün zerrelerimle hakikat savaşçılarının yanında yer almalıyım: Ölüme gidebilecek kadar diri sevdalara açabilmeliyim yüreğimi. Hakikat yolunda ölümü göze alabilmeliyim: Şahadet aşkıyla yanıp tutuşabilmeliyim: “Aşkın bu en onulmazından koparıp/ Bir tuz bulutu gibi savuran yüreğime”
Bu mısraların sahibi kendisini dirilişe adadı. “Diriliş düşüncesinin merkezinde iman vardır. İman tohumu atıldıktan sonra sanatta, edebiyatta, düşüncede ve aksiyonda da diriliş gerçekleşecektir.” diyebilecek bir derinlikle konuştu yıllarca. Güzeli arayan, güzeli vahiyde bulan, medeniyeti bilen ve medeniyete adanan yürek insanları lazım: Kitaplarda ölen değil; kitaplarda yaşayan, kitaplardan taşabilen mücahitlere ihtiyaç var!
4.
Bakışların değişmeli dünyaya. Eşyayı algılayışın değişmeli. Zihnin değişmeli! Direnişi ancak iman kalbinin evi olduktan sonra öğrenebilirsin. Son kale burasıdır: Son kaleyi de teslim edecek olursan bil ki kıyamet kopmuştur.
İman, eylemlerinde hayat bulmaya başladığı zaman savaşım başlamıştır. İbadet; sadece namaz, oruç demek değildir sevgili okur! Toplumda vahyin ölçüleri hâkim kılınmadıkça rahat edemezsin. Mücadeleye devam edeceksin bu yüzden. İyiliği emredip kötülüğü nehyetmek senin vazifen çünkü.
5.
Her alanda mücadeleye devam… Yazarken bile militan olmayı öğütlüyor Zarifoğlu bize. Müslüman isyanını salt şiirle belirtemez. Başka alanlarda, başka şekillerde de isyanımızı sürdürmeliyiz. Vakıflar, dernekler, teşkilatlar kurulmalı; gazeteler, dergiler çıkartılmalıdır. Ve her inanmış insan bu oluşumların içinde bulunmayı bir vazife bilmelidir kendine. Ümmet olmanın şuuruna ermek, tevhide inanmakla başlar. Müslümanlar her alanda birbirlerini desteklemek zorundadırlar.
6.
Ve büyük düşler görme vakti gelmiştir. Sınırların ötesine geçebilen düşlerimiz olmalı. Bunu, ancak bize dayatılan düşüncelerin dışına çıkabildiğimiz zaman gerçekleştirebiliriz. Bu yollar taşlı, bu yollar dikenli, bu yollar çileli… Düş görmeyi göze aldıysanız eğer; bu yollarda düşmeyi, kafayı, gözü patlatmayı da göze almışsınız demektir. Düşe kalka yürümek, düşünerek yürümek, düş görerek yürümek… Ama yürümek; ne pahasına olursa olsun yürümek: Hakikat yolunun yolcusu olmanın şerefine erebilme ümidiyle yürümek… Sevdalanarak, heyecanlanarak, mücadele ederek; düşerek; bedel ödeyerek! Zira her şeyin bir bedeli vardır. Ve hakikat sitesinin kurucuları da bedel ödeyeceklerdir.
7.
Şimdi… Hava kurşun gibi ağırken, şehir üzerimize yağarken… Hayat anlamsızlıklara bulanıp dururken… İçimizden başlayacak bir devrimi, bir sorgulayışı dillendirmeli: Teslimiyetsizlik! Öz(ü)gürlük! Şahadet! Aşk! Dava! Adanmışlık! Vefa! Çalışmak! Hakkın hâkimiyeti için… İsyan! Devrim! Direniş! Diriliş! İhya!
∗ Mustafa Esen
“Düş görmeyi göze aldıysanız eğer; bu yollarda düşmeyi, kafayı, gözü patlatmayı da göze almışsınız demektir.”
burası özellikle güzel olmuş. heycanını hiç yitirmemişsin mustafa. en güzeli de bu işte.
eyvallah dostum… inşallah öyledir…
cenab-ı hak heyecanımızı müdavim kılsın… diri tutsun.