İnsanın Sorumluluğu


Sorumluluk konusuna yaklaşım, öncelikli olarak kadın ve erkeğin sorumluluğuna yönelik değil de insanın sorumluluğu noktasında olmalıdır bence. Yani önemli olan ilk etapta kadın veya erkeğin sorumluluğunun ne olduğu değil de ilahi hitabın muhatabı olarak insanın sorumluluğunun ne olduğudur. Bu aşamada da karşımıza kulluk olgusu çıkar.

Kulluk… İnsani ilişkilerde ezilmişliğin tecessüm ettiği bir kavramken, Allah’ a karşı olduğunda ise kazandığı yeni boyutla o artık ezilmişliğin zıt anlamlısıdır. Çünkü bu manadaki kul arkasını öyle bir kudrete dayamıştır ki, bu haliyle o bütün kâinata meydan okuyabilir. (Said Nursi, 23. Söz)

İnsanın Yaratıcısı karşısındaki güçsüzlüğü, acizliği o denli fazladır ki, bu acz ve güçsüzlük karşısında, erkeğin kadına nispetle yaratılış itibariyle bir miktar daha güçlü olmasının hiçbir kıymeti harbiyesi kalmaz. Gerçek manada Yaratıcısının karşısındaki acizliğini anlamış olan bir erkek, kadından biraz daha güçlü olmasının ona verilmiş bir üstünlük, bir lütuf değil, bir imtihan vesilesi olduğunu anlar. Çünkü o kendisindeki gücü ön plana çıkarıp, varlığının bununla anlam kazandığını düşünmeye başladıkça, ona verilen bu nisbî güç Rabbine karşı olan sonsuz acizliğini görmesini engelleyen bir perde haline gelir. Zamanla bu ‘kaba kuvvet’in esiri haline gelen erkek de kötülüğün müşahhas haline rahatlıkla dönüşebilir.

Kadın bu anlamda daha şanslıdır. Nispeten güçsüz yaratılışı onun Gerçek Güç Sahibine intisabını kolaylaştıran bir lütuftur aslında. Ancak o da bu nisbî güçsüzlüğe takılıp kaldığında erkekleşmeye yahut erkeklerin kölesi olmaya mahkûmdur. Şöyle ki:

Bu nisbî gücü kendisine karşı tahakküm vesilesi olarak erkeğe verilmiş bir üstünlük olarak gören kadın, ‘yarım’ olduğuna o kadar inanmıştır ki, Allah’a kul olmak yerine erkeğe köle olmayı yeğler. Ve bu durum dinin yanlış yorumlanmasıyla çoğu zaman bir dini vecibe olarak algılandığından, kadın bu ‘yarım’lığı din adına kabul etmiştir.

Geçtiğimiz iki yüzyılda bu köleliğin farkına varan kadın, gene ‘Gerçek Güce’e intisap etmek yerine, erkeğin nisbî gücünü temel alarak, erkekle arasında mevcut bulunan bu fıtrî farkı kapatma yoluna gitmiş ve o zaman da fıtratını bozarak erkekleşmeye başlamıştır.

Tarih, gerçek sorumluluğun kulluk, gerçek gücün de kullukta olduğunun farkına varamayan kadın ve erkeklerin ibretlik yaşantılarıyla doludur. Gerçek sorumluğunun bilincinde olarak diğer sorumluluklarına yönelen insan, kadın ve erkeğin farklı yönlerinin, birinin diğeri üzerindeki üstünlük ya da tahakküm vesilesi olmadığını, aksine kendisinde olan üstün tarafı karşısındakinin hizmetine sunmakla yükümlü olduğunu anlayabilecektir. Erkek celali, kadın cemali isimlere daha iyi ayna olabilme yönleriyle karşısındakini bu konuda tamamlamakla mükelleftir.

Bizim ve bizden sonrakilerin yazacağı tarihin gerçek bir kulluk tarihi olması temennisiyle…

■ Bu konu ile ilgili diger bir yazi icin: Kadının Sorumluluğu- Hadi Ensar Ceylan


∗ Peyman ÜNÜGÜR



16 comments

  • buradan bir reddiye edebiyatı çıkar mı acaba 🙂 şaka şaka.
    “Kadın bu anlamda daha şanslıdır. Nispeten güçsüz yaratılışı onun Gerçek Güç Sahibine intisabını kolaylaştıran bir lütuftur aslında.” söylemek istediğimi tam da bu cümlede dile getiriyorsun aslında. erkeğin işi bu bakımdan daha zordur. “galiptir bu yolda mağlup olan” düsturunu kavramakta zorlanır erkek. bu bakımdan sorumluluğu daha fazladır, diyorum zaten.
    acziyet farkında olmamız gereken en önemli özelliğimiz. burada bir soru(n) yok. ama fizik ve metafiziği beraber düşünmemiz gerekirse, “imtihan vesilesidir” deyip geçemeyeceğimiz şeyler olduğunu düşünüyorum. zira imtihan kavramı, burada indirgeyici vasfıyla ortaya çıkıyor. imtihansa, bizim için her şey imtihan. peki ama hikmeti ne acaba? üzerinde durmak istediğim buydu.
    bakalım bulabilecek miyiz 🙂

  • çok güzel bi noktaya temas etmişsin peyman. “Geçtiğimiz iki yüzyılda bu köleliğin farkına varan kadın, gene ‘Gerçek Güce’e intisap etmek yerine, erkeğin nisbî gücünü temel alarak, erkekle arasında mevcut bulunan bu fıtrî farkı kapatma yoluna gitmiş ve o zaman da fıtratını bozarak erkekleşmeye başlamıştır.” işte asıl sorun bu. yani kadın ile erkek arasındaki bu çarpık ilişkide sorunlu taraf erkek olduğu halde hep kadın değişti ve değiştirildi. yapılması gereken bence kadını değil, erkeği aydınlatmak. özellikle, şu anda sözünü ederken bile utandığım, kadına karşı şiddetin ne kadar barbarca ne kadar basit ne kadar ezik ve ne kadar aşağılık bi tutum olduğunu anlatmak. ve dahası yukarda da değindiğin, barbarlığı din kılıfı altında sunmaya çalışan rezillere bir “allah belanızı versin”i çok görmiycem. bu bile çok onlara gerçi de..

  • lafı ağızdan almak böyle bir şey olsa gerek. bilhassa da “barbarlığı din kılıfı altında sunmaya çalışan reziller” meselesinde. ağzına sağlık farukcum.

  • “buradan bir reddiye edebiyatı çıkar mı acaba” tehafüt geleneğini sollarız derim ben:)
    İlk kısımda söylediğine katılıyorum. Yazıda da ifade ettiğim gibi nisbi gücü yüzünden erkeğin ‘Gerçek Güce’ intisabı kadına göre daha zordur ve bu yüzden intisap için daha çok çaba gösterme gerekliliği bakımından sorumluluğu daha fazladır.
    Benim anahtar cümlem şuydu yazıdaki: erkek Celali isimlere, kadınsa Cemali isimlere daha iyi aynadır. Erkeğin Celali isimlerin tezahürlerini gösterme bakımından sorumluluğu fazlaysa kadının da Cemali isimlerin tezahürlerini gösterme bakımından sorumlulukları erkeğe nazaran fazladır. Bu anlamda birbirlerini tamamlarlar ve nihai anlamda sorumlulukları birbirine eşittir.
    Bu bütünlüğü görmeden erkeğin bir alandaki fiziki üstünlüğünü ön plana çıkarıp erkeğin sorumluluğu kadından fazladır demek –sözüm meclisten dışarı:) – bence erkeğin egosuna hizmet eden bir durum.
    ömer faruk yazıyı yazarken senin en çok bu bölümü beğeneceğin içime doğmuştu nedense:) çarpık ilişkide tek sorunlu tarafın erkek olduğuna katılmıyorum. Kadın da çoğu zaman, yukarıda bahsettiğim gerçeğin farkına varmayarak, bu çarpıklığa alet oldu maalesef. kadına karşı şiddetin sebeplerinden birinin de gene bu ‘sorumluluk anlayışı’ olduğunu düşünüyorum: erkek kadından güçlüdür+dolayısıyla sorumluluğu fazladır+ bu da onun üstünlüğü anlamına gelir(!)= dolayısıyla döver de sever de. en basit hali bu tabi, daha farklı kombinasyonlar da kurulabilir.
    sonuç olarak bu sorumluluk meselesi üzerinde ne kadar dursak azdır. Vesselam..

  • yazı ve düşünceler “erkek mi üstündür kadın mı üstündür” gereksiz tartışmasını yapmadan ikisininde sorumlu olduğu gerçeğini tarafsız bir biçimde ortaya koymuş.duygulara tercüman bir yazı. teşekkürler.

  • Yazı ve çerçevesindeki tartışmalar güzel bir fikir teatisi oluşturmuş, hepinize teşekkürler 😉
    Meselenin bir yönüne daha vurgu yapmak istiyorum.
    Peyman dediğin gibi ‘güç’ meselesi öne çıkarılınca, erkekler de bu farkın üstünlük olduğu zannına kapılınca dediğin insafsızca bir tahakküm durumu ortaya çıkıyor.
    Ancak toplumdaki din algısı göz önünde bulundurulduğu zaman -tabii toplumumuzun yapısının da burada etkisi yadsınamaz- kadınların bu haksız duruma göz yummasını kolaylaştıran -asılları olup olmadığı meselesini siz hadisçilere bırakacağımız- aslı olanlar olsa da anlaşılmasında problem olan rivayetler ve bir de bazı çevrelerce yorumlanmasında yine bu rivayetlerin esas alındığını gördüğümüz bir ayet söz konusu.
    Bence toplumdaki bu algıyı değiştirmekte öncelikle ” (…)Kadınların, yükümlülükleri kadar meşru hakları vardır. Yalnız erkeklerin kadınlar üzerinde bir derece farkı vardır(…) -Bakara/228
    ayetindeki üstünlüğün (faddale lafzının üstünlük olarak çevrilmesi rahatsızlık oluşturmuyor bende:) -yahut farkın- fiziksel güce dayalı bir üstünlükten ziyade fiziksel hayattaki yükümlülükler bağlamında bir fark olduğu erkeklere anlatılmalı ve fakat şimdiye kadar temas ettiğiniz gibi metafiziksel anlamda kimsenin kimseye üstünlüğünün olamayacağı, kulluk noktasında ayırıcı tek esasın takva olduğu vurgusu yapılarak erkek-kadın ilişkilerinin de karşılıklı sorumluluklar yerine getirilip ve karşılıklı rıza gözetilerek devam ettirilmesi gerekir diye düşünüyorum.
    Demek istediğimi anlatıp anlatamadığımdan emin değilim zira ben bile cümlemin başını kaçırdım 🙂

  • * Mesele üstünlük olunca söyleyecek çok şey var.. Kur’an’daki üstünlük bağlamlarını da gözden geçirmek gerek diye düşünüyorum..
    Ancak şahsi İslam ve kuran okumalarımda iki temel üstünlük kullanımı ön planda: 1. si: iman üstünlüğü 2. si takva üstünlüğü. Aslında bu ikisi birbirinin devamı niteliğinde..

    * Kadın ve erkeğin sorumlulukları. Kadınların okutulmaması, ilmi ve fikri dünyadan uzak kalmaları onların kendi tabi hakları konusunda bile cahil kalmalarına ve tutuk davranmalarına yol açmış hep.
    Erkek ve kadının iş bölümünü fizike göre yapmaları en fıtri olan. Ancak maneviyatta (cinssiz olarak) kim üstündür O’nu Allah bilir. Hz. Meryemle sıradan bir erkeği kıyaslamak mümkün değil..

    *[Hakim kanaat, itikat ve bilgilere göre: ]Kadınlardan peygamber çıkmaması ve evliya sayısının az olması, kadın alimlerin sayıca az olmaları da ayrıca üzerinde düşünülmesi gereken konular.. Bu bir tenkit ya da tahkir için değil, vakıanın tespiti ve sağlıklı tahlili için sunulmuş bir tekliftir.

    * Kadına layık olduğu değeri vermekte kimseden çekinmeyen Hz. Peygamber’e -haşa- kılıbık diyecek kadar edepsiz ve dengesizleri içinde barındıran ahir zaman kuşağı olduğumuzu da hatırlatırım.

    *Sosyal anlamda kadınların faaliyetleri de dikkate alınmalıdır.

    * Kadına tarih boyu/dünya geneli ikinci sınıf muamelesi yapıldığını görmezden bilmezden gelmek vicdansızlık olur. Zerrece şaşmaz Hak terazisinde erkeğin ettiğinin yanına kalmayacağı aşikar. Hakkını savunmayan, savunamayanların durumu da Allah’ın bileceği bir iş..

    * Örfi anlamda kadın erkek ilişkileri de gözden geçirilmeli: Mesela Endonezya’da kadınlar erkeğe görücü gelirlermiş… Farklı kültürlere bakmak neyin makul, islami veya geleneksel olduğunu anlamamız noktasında yardımcı olacaktır.

    Selametle..

  • Kadınla erkeğin fiziksel, ya da duygusal açıdan farklı olması Peyman’ın da dediği gibi birbirlerine karşı üstünlüğünü değil tamamlayıcılığını gösterir.Fakat ne yazık ki biz kadınlar olarak o kadar sindirilmişiz ki biz eleştirdiğimiz erkek hegemonyasını kendimizin oluşturduğumuzun farkında bile değiliz. Erkeği yetiştiren,terbiye eden büyük ölçüde annesidir. Bu yüzden Tubanurcum erkekle kadın arasındaki farkın “fiziksel güce dayalı bir üstünlükten ziyade fiziksel hayattaki yükümlülükler bağlamında bir fark olduğu gerçeği” bence erkeklerden önce kadınlara anlatılmalıdır. Zira kadınlar bunu kavradığı anda o yönde evlatlar yetiştirmeye başlayacaklardır. Tabiki bunun erkekler tarafından da kavranması güzel olacaktır:) Arkadaşlar kadın konusu aslında şu günlerde cebelleşmekte olduğum, ve yapmakta bir hayli geciktiğim seminerimle yakından ilgili, o yüzden öncelikle peyman bu yazıyı yazmandan ötürü sana çok teşekkür ediyorum, ayrıca yorumlar da ufkumu oldukça açtı, bana değişik fikirler verdi, hepinize teşekkürler…

  • Biz herseyi cift yarattik mealindeki ayeti dusunursek, insan cifti ile ‘insan’ olabilir, aksi taktirde eksik kalir. Tartisilan fikirleri ve duzeyi begensem de, kadin-erkek meselesinde karsilikli saygi ve anlayis cercevesinin korunmasini, yazilanlarin tumunun otesinde onemsemek gerekir diye dusunuyorum. Cunku sorumluluk veya haklar gibi meseleler elbette goz ardi edilemez ama sonucta iliskileri bu seviye ile ‘kisitlama’nin imkani yoktur. Iki insan arasinda kelimelere sigmayacak bir ortaklik soz konusu oldugunda, sorumluluk haklar vs gibi seylerin bu ortaklikta eridigini gorebiliriz. O yuzden, genel cercevede bu degerlendirmeleri kabul etsek bile, kadinla erkegin rollerini is iliskisiymiscesine kurallara oturtamayiz. Yalnizca dikkat cekmek istedim.

    Bu arada turkce karakterlerim icin kusuruma bakmayin.

  • evet. ben de yasin’e katılıyorum. nikahın bir hukuki akdin çok ötesinde birşey olduğu unutulmamalıdır.

  • çok güzel bir yazı. çok güzel tartışmalar. bana da ancak ‘kendimce’ katkı yapmak düşer. bence biz ‘bilenler’ için birde ‘yaşayanlar’ kategorisi olmalı. dünyayı algılayan göz, merhamet muhabbet, tevhid olmayınca sözlerin, ne kadar hakikatli de olsa, pek bir anlamı yok gibi. zira bekara karı boşamak kolay(deyim böyle, kadın diyemem:-)) Çok yaşamak lazım çok…

  • “Sorumluluk konusuna yaklaşım, öncelikli olarak kadın ve erkeğin sorumluluğuna yönelik değil de insanın sorumluluğu noktasında olmalıdır bence. Yani önemli olan ilk etapta kadın veya erkeğin sorumluluğunun ne olduğu değil de ilahi hitabın muhatabı olarak insanın sorumluluğunun ne olduğudur. Bu aşamada da karşımıza kulluk olgusu çıkar” bu ifadeler bence hem asıl sorunu ortaya koyuyor hem de çözümü. şöyleki; dediğin gibi kadın veya erkeğin sorumluluğundan (hadi’nin ifade ettiği ‘doğa’ da buna dahil) önce insanın sorumluğunun irdelenmesi gerekiyorki daha geniş bir çözüm bulabilelim. müslüman bir toplumda insanın sorumluluğu daha çok önem kazanırken -ancak doğayı yok saymıyorum çünkü Allah’ın insana bahşettiği doğa da bu sorunun çözümünde çok etkili olabilir, ki hadi de bu doğadan bahsediyordu- müslüman olmayan toplumlarda kulluk bilinci olmadığı için doğa daha belirleyici olabiliyor. ki hristiyanlık (ve hatta ona karşı olan anlayışlar da dahil) tümüyle çarpık bir doğa anlayışı üzerinden gidiyor ve bunun olumsuz sonuçları ortada. bu anlayışın ne olduğu hepimizin malumu, ki senin “erkek kadından güçlüdür+dolayısıyla sorumluluğu fazladır+ bu da onun üstünlüğü anlamına gelir(!)= dolayısıyla döver de sever de.” ifaden bunu gözönüne seriyor. bu anlayış tabi sadece hristiyanlıkta yok, bizde de yüzyıllardır sürüyor.

    açıkçası ilk okumada şöyle bir itiraz akla gelebiliyor; evet kulluk bilinci bu sorunu kadın-erkek ilişkisinden Allah-insan ve bunun devamında insan-insan ilişkisine getirtebiliyor ki bu çözüm için gayet uygun bir görüş ancak kulluk bilincine sahip olmayan ve ‘insan’ kümesi içinde yer alan (ki kümenin çoğunluğunu oluşturuyorlar) insanlar için ne önerebileceğiz? tabi bu yazının dile getirdiklerine bir itirazdan ziyade pratikte bir cevap arama kaygısı. bunun cevabının kolay olamayacağını düşünüyorum ama sanırım müslüman kadın ve erkek -veya insan:)- , sıfatlar konusunda dile getirdiğin gibi Allah’ın boyasıyla boyanırlar ve diğer insanlarla sağlıklı ve bilinçli bir ilişkide bulunabilirlerse (zira modern çağ olumsuzluklarıyla beraber buna benzer olumlu iletişim için gerekli araçları sağlıyor bize) örneklik oluşturma çerçevesinde bu zülmü tümüyle olmasa da büyük ölçüde ortadan kaldırabilirler.

    evet tuba’nın dediği gibi metafiziksel bir fark yoktur çünkü Allah ile olan ilişkimiz kadınlık veya erkeklik üzerinden kurulmuyor. ancak insanla olan ilişkimiz doğa, bin yılların verdiği kültürel çerçeve ve dini argümanların yanlış yorumlanması gibi nedenlerden dolayı kadın ve erkek ayrımı üzerinden gidiyor. bu gibi sorunlardan bağımsız olarak söylüyorum ben bu ayrımın tümüyle ortadan kalkmasından elbette yana değilim zira bu bence korkmamız gereken bir ayrım değildir, sadece bu ayrımın yanlış kullanılmasından korkmamız ve bu yanlışı düzeltmemiz gerek. ki sen de sorumluluk açısından eşit düzeyde olduğumuzu ifade ediyorsun zaten. ancak sorumluluk açısından eşit düzeyde olmadığımızı, erkeğin daha sorumlu olduğunu ifade etmemizin nedeni erkeğin bu sorumluluktan dolayı daha üstün olduğu değil aksine yapılan haksızlıklıklardan dolayı daha çok sorumlu ve yanlış bir konumda olduğu için kendi yanlışlarını düzeltmede çok daha sorumlu olduğunu ifade etmekti:) bu, Peygamber Efendimiz’in Allah’a karşı daha çok sorumlu olduğu örneğinden ziyade sonradan dine giren ve eski yanlışlıklarından pişman olduğu için diğer müslümanlar karşısında daha başı önde olan bir halet-i ruhiyeyi ifade ediyor:) yani o fazla sorumluluk Allah-insan ilişksini değil insan-insan ilişkisinde olabilecek bişey. bi bakıma tembel çocuğun daha çok çalışması gerekir gibi bişeydi:)

    aslında sorumluluk en çok özgürlükle ilişkili ve bu yüzden Allah insana, doğaya ve topluma karşı bizi daha özgür kullar kılsın diyelim.
    yazın benim yorumumun aksine gayet analitik bir çerçevede:) ve fikirlerin de gayet adil ve net. eline sağlık:)

  • Hepinize tek tek teşekkür ediyorum arkadaşlar, yorumlarınız yazıya daha da önemlisi konuya çok gerekli pencereler açtı bence.
    Ancak tüm bu ‘açılım’ların burada tartışılması bu yazıya birkaç numara büyük gelir kanaatindeyim
    ve bunlardan özellikle de bazılarının ayrı başlıklar altında ele alınması gerekir diye düşünüyorum(yorum sahiplerinin dikkatine:)
    selamlarımla…

    • Saygıdeger arkadaslar yazıyı ve yazıya yapılan yorumları görünce gerçekten insanın ufku açılıyor….yazan kardeşimiz peyman hanımefendi başta olmak üzere diğer arkadaşlarımıza da değerlı fikirleriyleriyle konuyu başka buudlara taşımaları ve meseleyi değişik yönlerden ele almaları beni gerçekten heyecanlandırdı….heyacanlanlardı çünkü; gençlğimizin bugün bu konuları değerlendirmesi gelecek adına ümitvar olmamızı sönme noktasına gelen ümitlerimizi bir kere daha yeşertiyor diyebilirim…

  • *“Tartisilan fikirleri ve duzeyi begensem de, kadin-erkek meselesinde karsilikli saygi ve anlayis cercevesinin korunmasini, yazilanlarin tumunun otesinde onemsemek gerekir diye dusunuyorum.” Yasin

    Görünen o ki herkes kadın konusunda bir haksızlık olduğu konusunda müşterek.
    Karşılıklı saygı ve anlayış çerçevesini korumaktan yana hemfikirim. Ancak konu netameli bir konu. Bizden evvelkilerin net bir sonuca ulaşamadığı aşikar. Böyle bir taze konuda üslup ve ifadelerin, karşılıklı anlayış ve saygı çerçevesinde affolunacağına ümid varım. Hakarete ya da tezyife değil, bir hakikatin tüm boyutlarıyla ifşasına çalışıyoruz.
    Bununla beraber; kadın ve erkek düşünürlerimizin ortak bir çalışma-konuşma ortamından uzak olduğu da aşikar. Bu konuda sağlıklı fikir teatilerinin ve sanal alemin ifade eksiklikleri de dikkate alınarak oluşturulması hususunda, hüsn-i niyet ve karşılıklı anlayıştan başka kapımız var mı?

    *“Ancak tüm bu ‘açılım’ların burada tartışılması bu yazıya birkaç numara büyük gelir kanaatindeyim
    ve bunlardan özellikle de bazılarının ayrı başlıklar altında ele alınması gerekir diye düşünüyorum” Peyman

    Evet ama nasıl? Sanal aleme aşina çehrelerden fikirler bekliyoruz.

    * Bir de müşarun ileyh ayette geçen “Faddale” kelimesini üstünlük olarak değil de fazlalık verdik şeklinde anlamak mümkün olur mu?

  • Bırakalım düşeceği yere kadar düşsün bu mevzu,sonuçta he iki cins içinde bir zaaf telakki edilen bir konudan bahsediyoruz:D

Submit a comment

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s