Uzunca bir vakit geçmiş. Zaman geçmiş, ben geçmişim, o geçmiş ama geçmeyen, geçemeyenler varmış. Takvimlerden kopardığım yaprakları sayamadım ama onu en son gördüğümden bu yana, geçen yılları parmaklarımla sayabiliyordum. Buna sevineyim mi üzüleyim mi bilemiyorum.
Çiviler ancak çivileri sökebiliyormuş. Çivilerin hükmü mıhlara hala geçmiyormuş. Mıhlar sonradan eklenmemişler, sanki en başından beri hep gönlün içindelermiş. Gönül büyüdükçe mıhlarda büyürmüşler, gönüller daraldıkça mıhlar inadına aynı kalırmış. Gönül darlığına bir darlık da onlar eklermiş.
Bazen tersten de okunabiliyormuş tabirler. Yedi yıl darlıktan sonra yedi yıl bolluk da gelebiliyormuş. Bollukta darlığa hazırlanabiliyorduk ama darlıkta bolluğun hayalini bile kuramadık. Yedi yıl darlık zorda olsa bitti. Şimdi ne olacak? Darlığa alışan bollukta ne yapacak?
∗ Süleyman SEZER
eline sağlık süleyman
zor.
darlığa alışan bolluğun kıymetini bilir derim.
darlığın da bolluğun da imtihan için olduğunu gözardı etmemek lazım.