Yeni bir şey söylemek yerine, söylenmişi yermek ne kadar yerinde? Evet, eleştiri çağımızın can damarıdır, modern bilimin en hassas tekniğidir ama eleştirinin sonunda elimizde ne kalır? Şampiyon pehlivanın sırtını yere getirirsen, onun yendiği herkesi yenmiş sayılırsın da ondan. İlim de böyle midir? İsim yapmış, düşünceleri kabul görmüş bir hocanın bileğini bükmek, ondaki tüm ilmin kendinde de olduğunu göstermek mi olur? Ondan büyük bir hoca mı yapar bizi?
Söz söylemenin zahmetine girmek istemeyenler, söylediği sözü temellendirmekten aciz olanlar eleştiriye sarılırlar ki sözleri, en azından bir minvalde anlamlı bulunsun. Eleştiri, kolay yoldan tanınmanın modern zamanlardaki tarzıdır. Ortaya atılan bir görüşün teorisindeki çürüklere saldırmak, pratikteki uygunsuzluğunu göstermek hileli yoldan adam dövmektir. Eleştiri, tek başına hareket ettiğinde sahibinin elinden kaçan bir köpektir. Sağı solu belli olmaz, düşünceye değil aksine hamasete ve riyaya hizmet eder.
İnsan, karşılaştırmalar ve genellemelerle düşünür. Teorik bir zihin bile, anlamak istediği şeye değillemelerle ulaşır. Peki o zaman eleştiriyi neden bu kadar eleştiriyoruz? Anlamın peşinden gitmek için eleştirmek gerekiyorsa eleştirilir elbet. Ancak bu, eleştirinin yukarıda saydığımız özellikleriyle çelişmez.
Çünkü eleştirinin sınırı nedir, kim, neyi ve ne sebeple, daha doğrusu nasıl eleştirdi sorularının cevabına göre eleştiriye düşünce hayatımızda pay biçebiliriz. Biçmeliyiz hatta. Zira dediğimiz gibi, karşılaştırmalar ve değillemeler olmaksızın düşünmemizin imkânı yok gibidir.
Ancak eleştirel olmak, edepsizlik olmayı gerektirmez. Bir fikrin hatasını görmek bir nimet, bu hatayı düzeltmek fazilettir. Bu anlamda eleştiri, düşüncenin kendisine rakip olmadığı ve düşüncenin ardından geldiği surece makbuldür.
Eleştiri, edeble yapılması gereken ilmi bir cabadır. İsimlerin değil fikirlerin üzerinde gittiğinde, daha önce zihnin açılmadığı meselelere ışık tutar. Eleştirel gözle okuma yapmak, okumayı bereketlendiren unsurlardan biri olduğu kadar insanin ve değerlerin kendini eleştirmeleri de, sağlamlığın ve tutarlılığın yegâne yoludur.
Modernliğin insani değerleri eleştirirkenki vahşeti ve postmodernliğin değer tanımazlığı karşısında eleştiriye eleştirel bir gözle bakabilen, hakkaniyeti popülarizme kurban etmeyen düşüncelere ihtiyaç duyuyoruz. Çabamız da bunu elde etmek.
∗ Yasin Ramazan
kendin için “yeni” olanı bulana kadar, eskinin üzerinde durmak… eleştiri böyle bir şey heralde. eline sağlık gözüm
yanlış olanın yerine teklif ettiğin bir şey varsa veyahut oluşmaktaysa ve eleştiri bu oluşumu sağlıyorsa işte o zaman işe yarar kabul edilebilir.
Soylemek istediklerim de bunlardi. Anlatabildiysem ne ala. Elestirmeyi marifet sanmak degil, elestiriyi gecici bir hal olarak anlamak gerek. Elestirinin uzerine bina edilmis dusunce sistemlerini gordukce, ve ne kadar faydasiz olduklarini; insan dusunmeden edemiyor: elestiri nereye kadar?
eleştiri hem eleştireni hem de eleştirileni hakikate bir adım daha yaklaştırabiliyorsa anlamlıdır ve ifade ettiğin gibi tamamiyle bir araçtır. biraz da napolyon’un dediği gibi kılıçla çok şeyi yapabilirsiniz ama üzerine oturamazsınız durumu var, eleştiri kılıç olarak kullanılıyor ve karşı tarafı yaralıyor. tabi saldıran kılcın üzerine oturduğunun farkında değil ve çürüttüğünü sandıkça çürüyor aslında.
yazı için eywallah:)
yasinim çok güzel yazmışsın
eleştirinin nasıl yapılacağını bilmeme yada maksatlı eleştiri, yazı yazan insanların üreticiliğini etkileyen bir durum.
kaliteli eleştiri, eleştirilen konuda insanlara yeni pencereler açan ya da bariz hatalar varsa düzeltilmesini sağlayan eleştiridir.
ama malesef bizde yazar veya düşünür fikirlerini sayfalarca ya da saatlerce ifade eder karşıdaki -olmamış, -saçma, -hiç beğenmedim türünde bir yada iki kelimelik yorumla kesip atıverir. ama neden olmamış, neden saçma, beğenmeme sebebin ne bunlar yok.
burada karşı çıktığım şey,internetin işin içine girmesiyle basit ve sırf karşı çıkmak için yapılan yorum tarzı. bu tarz yorum ve eleştiri yapanlar sloganlaşmış cümlelerle düşüncelerin derinine inmeden basit cümlerle kendilerini ifade ederler ve düşünsel arka planı olmayan fikirler kişiliğin bir parçası haline gelir. bu da günlük yaşamda kaliteli konuşmaların önüne geçer maalesef.
eyvallah.
Yorum için geç kalmış sayılmam sanırım, bir yılda fikirler değişmediyse benim de yorumum hâlâ geçerliliğini koruyacaktır.
Kanaatimce asıl sorun eleştiride değil eleştiri konusu olan nesnenin boyutlarının belirsiz oluşunda. Eleştirini ibresinin bu kadar geniş (vahşet, seküler, değertanımazlık) oluşunun da sebebi yine nesnedeki belirsizliktir. Bahsi geçen hakikatin nesneye yansıtılmasında oynayan başat rollerdedir de bir bakıma.