1.
Düşlerim
İçindeyim
İçinde elemdeyim
Saçlarına ince şiirler yazma gayretindeyim
Havuza olta
Kapalısın
Ona sebep düşlerimde canlanırsın
Cenahımda çocuğumla oturursun
Kurdun olur saçınla oynaşırız
O cesur ben çekinirim
Velet saçın çeker ben ekşi yerim
Korkarım saçın elimde kalır
Sebep olur dertlenirim
Hezeyanım coşar
2.
Saçına allı morlu güller takarsın
Saçın rengareng bazen kırmızıya çalarsın
Sarı yeşil
Beyazsa kalb kuşum kaldırır
Saçın kılıca kın olur
Yanar kavrulur
Başına güller takarsın
Başına dert
Griliğe binekliktense
Tak ki karayı çalan gözlerim renklensin
∗ Ahmet KAYA
Güzel olmuş …
yinederginin tarz olarak en orjinal yazarı olarak gördeüğüm Ahmet kardeşimi tebrik ediyorum.
Tebrikler kardeşim… Şiir olmuş… ve güzel de olmuş… Olumsuz katkılarımdan dolayı afedersin..
yorum yazan arkadaşlara teşekkür ederim müsade ederseniz hikayesini anlatmak isterim bu şiir türban sorununu işlemektedir biraz gizli de olsa gerçi başlık anlatmaktadır ne olduğunu ben yine de belirteyim dedim çünkü anlam veremediğim bir çok şiirle karşılaştım. demek istediğim bu şiir benim şu dönemde bu meseleden anladığımdır. bizim doğurduğumuz çocuk olan de(velet) bizim olan insanımıza nasıl olması gerektiğini dayatıyor her hangi bir meşruiyyeti olmadan. din emretse bunu yapmalısın din de meşruiyyet aramak gerekmez. devlet bir anlaşma olduğundan hesap vermesi gereken kurumlar vardır. ve biz o kurumlarız. ama din isterse dayatabilr. din bizim seçtiğimizdir. ama baktım ki benim de tavrım devletin tavrı ile aynı. ben de dışardan bakıyorum ben de egemelik adına bakıyorum. bir insan koskocamanken ben onu birilerinin ifade ettiği gibi o başörtülü imajla düşünüyorum onu insan, müslüman veya kadın olarak değilde başörtülü olarak görüyorum. bu bir insanlık meselesidir. bazı dernekler kalkıp eylemler yapıyorlar afişleri ile bazı siyasetçiler parti ismiile karşı çıkıyorlar. ben sınıftaki arkadaşlarımla muhabbetim olsun diye karşı çıkıyorum. ne yani o kadar insan karşı çıkarken ben sessiz mi kalayım benim de tepkilerim oldu sınıfda derse giren kızlara peruklulara başı sıkma olmayanlara tepkili baktım. ama değil sanki bu bakış çözmüyor sanki bir şeyleri. devlet saç çekerken biz sadece üzülen olmayalım ama o kardeşlerimizi de sadece o kafa olarak görmeyelim bilmem anlatabildim mi okuduğunuz için sağolun vesselam
“ben de dışardan bakıyorum ben de egemelik adına bakıyorum. bir insan koskocamanken ben onu birilerinin ifade ettiği gibi o başörtülü imajla düşünüyorum onu insan, müslüman veya kadın olarak değilde başörtülü olarak görüyorum. bu bir insanlık meselesidir. ”
bu paragrafın altına ben de imzamı atıyorum ama şu paragrafta biraz şüpheliyim:
“bizim doğurduğumuz çocuk olan de(velet) bizim olan insanımıza nasıl olması gerektiğini dayatıyor her hangi bir meşruiyyeti olmadan. din emretse bunu yapmalısın din de meşruiyyet aramak gerekmez. devlet bir anlaşma olduğundan hesap vermesi gereken kurumlar vardır.”
devlet acaba gerçekten bir sosyal anlaşmayla mı kuruldu yoksa devlet “sosyal”a bir “anlaşma” mı dayatmaktadır? Ya da bu dayatmaya sadece bizim toplumumuz mu maruz kalmıştır? Mesela tehcir, mübadele ve toplu sürgün gibi halkları kuşaklar boyu yabancılaşmaya sürüklemiş baskılara sadece Osmanlı İmparatorluk halkları mı maruz kalmıştır? Yoksa bu, “İnsan”ın kaderi midir?
bak şimdi ilim yaymayı hatırladım… 105 nolu odanın soğuğunu…
ahmet kaya bir yerlerde yayınlasın artık şiirlerini.
güzel oluyor…
baki selam