Gelişim Neye Denir?


Gelişiyoruz…

Durmadan, yorulmadan gelişiyoruz. Her geçen gün daha büyük bir hızla gelişiyor, büyüyor ve genişliyoruz. Durmak, yorulmak yok! Bu yüzden hiç gevşememeliyiz. Gelişimin ayak izlerinden ayrılmadan yolumuza devam etmeliyiz.

Neye gelişiyoruz?

Niye gelişiyoruz?

Neyle gelişiyoruz?

Nasıl gelişiyoruz?

Bilmiyoruz…

Cevabını bilmediğimiz onca sorunun arasına bunlar da ekleniyor tabi. Ancak sorunun cevabını bulmasını bekleyemeyiz; çünkü soru cevabı bulmaz, biz bulmalıyız.

Herkesin dilinde, kaleminde “gelişim” sözü, bir yandan yapılan icraatlar diğer yandan gelişim vaadleri ve “en içten” gülümsemelerle hasbelkader gelişiyoruz işte. Bundan büyük nimet mi var? Gelişim bizim sorunumuz; gelişmişlerin değil. Zira gelişmiş, gelişme sürecinde iken “ben gelişiyorum” demez, geliştiği zaman ona bu sıfatı gelişmemişler verir. Ve bu sıfat aslında yenilginin kabulüdür, gelişmemişliğin belgesi olarak.

Henüz öğrenemediğimiz – ama öğrenmeyi murâd ettiğimiz – bir tarihten beri geliştirilmeyi bekliyoruz. Gelişimin bünyeden kaynaklanan bireysel bir faaliyet olduğunu hesaba katmadan beklemeyi sürdürüyoruz. Sabırsızız. Ve biraz da arsızız. Gelişimi köyümüze davet ettik; uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra köyümüze gelecek, bir tas ayranımızı içecek, yol yorgunluğunu attıktan sonra hepimizin evlerini şenlendirecek. Biz gelişeceğiz o zaman işte. Kavuşma anı gelip geçmiştir ve biz bambaşka birileriyizdir. Gelişmişizdir.

Bu kadar tepeden inme, bu kadar hazırlop –ifademi mazur görünüz – bir anlayışla gelişim ufukta gözleyen zihnî ve kalbî yapımız, buna harcanan sabır ve emekle dağları aşar, nehirleri durdururdu. Ama yapamadık.

Gelişimi bir yolun asfaltlanmasında ya da bir suyun önünün kapatılmasında görmek, bir harabeye altindan kapi yaptirmaya benzer.

Tek satır okunmadan, tek bir çivi çakılmadan, bir damla teri, gerektiğinde bir damla kanı akıtmadan, geceyle gündüzü bir bardakta karıştırmadan, yolların ölçüsüne değil gittiği yere aşık olunmadan gelişim olmaz. Tarla ekilmeden biçilmez. Gelişim tohumun filizlenmesiyse şayet toprağı, suyu, gübreyi, emeği de hesaba katmak gerek.

Geliştirme dediğimiz şey aslında gelişimin bir üst merhalesi, ustalık makamıdır yani. Kendini geliştiren kişi, başkasını da geliştirir, proje de geliştirir, bir milleti de geliştirir. Am önce gelişmek gerek.

Evet, gelişmeliyiz. Ama amaç olarak değil araç olarak gelişmeliyiz. Her kapıyı zorlayışımızda bir tek niyeti göz önünde bulundurmalı ve kolu pazulandırmayı –yani gelişmeyi– bu kapının açılması için yapmalıyız. Kapı belli, niyet belli; gelişim bundan gerekli. “Ben geliştim” edasıyla göğüs kabartmak için değil.

Bir şirket kendine bağlı şirketler açıp çalışma alanlarını arttırırsa, işçi istihdamını, iş kapasitesini, mülk sayısını, nakit miktarını çoğaltsa gelişmiş değil genişlemiş olur. Gelişmesi için aynı imkanlarda –bile– olsa iş kalitesini arttırması gerekir. “Gelişmiş” olabilmek kalabalık olabilmek değil, “azınlığı” baskın hale getirebilmektir. Küçük bir ayakkabı dükkanı, kaliteyi en üst düzeyde tutuyorsa gelişmiş, büyük bir holding kalitesiz bir çok iş yapıyorsa yalnız genişlemiştir. Birinin yatay diğerinin dikey bir hareket olduğunu varsayabiliriz yani.

Genişliyoruz –bir toplum– topyekûn…

İhracatımız, ithalatımız, toplam paramız, ticaret hacmimiz, cift seritli yollarımız, limanlarımız, havaalanlarımız, gökdelenlerimiz, metrodaki tren sayımız, günlük tüketilen ekmek miktarımız artıyor. Ve sürekli genişliyoruz. bünyeye zarar bir hızla; boyuna değil enine mesafeler kat ediyoruz ve bunları başarı sayıyoruz.

Gelişmiyoruz –bir toplum– topyekûn…

“Layık olduğunuz şekilde yönetilirsiniz” hadisini bildiğimiz halde dikkate almıyor ve her seferinde her bünyenin kendinden daha küçük bünyelerden oluştuğunu gözardı ediyoruz. Millet olarak gelişemiyoruz çünkü bireysel gelişmeyi küçümsüyoruz.

Zihinlerde “gelişim” gerçek karşılığını bulmadığı ve kalpler de buna inanmadığı sürece gelişim, ufuklarda gözlenmeye devam edecek.


∗ Yasin RAMAZAN



5 comments

  • niceliğin niteliğe tahakkümü, bu çemberi zihinlerde kırmak ne derece mümkün
    bilmiyorum. işte durum ortada bir avuç azınlığız.

  • güzel ülkemizin güzel insanlarının (hepimizin) bu konuda farkındalığının artırılması adına oldukça önemli bir konuyu değerlendirmişiniz. evet genişliyoruz… G-20 zirvelerinde bile boy gösterebiliyoruz bugün.kapitalizm emrediyor patlamak üzere dahi olsak genleşiyoruz? ama daha genişlemekle gelişmek arasındaki ayrımın dahi farkına varamıyor ya da vardırtılmıyoruz.bilinç toplumu…galiba meselenin çözümü burada yatıyor. emeğinize sağlık.

Submit a comment

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s