Kalenin burcundasın ve tüm şehir aydınlığıyla, karanlığıyla ayaklarının altında. Ankara kalesinden bahsediyorum sizlere. Ankara’da yaşamamıza rağmen birçok kimsenin bihaber olduğu bir güzellikten… Küçücük sokaklarından, kuşkonmaz hikâyelerinden ve eskinin hassasiyetini öğreten evlerinden…
Samanpazarı’na doğru çıkmaya başladığınızda Ankara’nın merkezinin sadece Kızılay olmadığının farkına varıyorsunuz. Antika eşya satan satıcılardan, eski para koleksiyoncularına, eskitme eşya satan mobilyacılara, nargile yapan ustalara, bakır işleyen tezgâhlara ve sayamadığım birçok şeyi burada bulmak mümkün. Kendinden bir şey kaybetmemiş bazı sokaklarında hala eski fotoğraflarda gördüğümüz çarşaflı kadınları, eski Osmanlı Beylerini de görebilirsiniz. Biraz soluklanmak için Ahi Elvan Cami’sinde durup Anadolu Selçuklu mimarisi hakkında bilgi edinebilir ve o güzelliğe bırakıp kendinizi, güzel bir ilkindi namazı kılabilirsiniz. Ve yine Ahi Elvanın üst sokağında bizlerin pek fazla rağbet göstermediği Ankara manzaralı kafeleri görürsünüz. Klasik müzik dinleyerek çayınızı yudumlarken, muhakkak bunların daha önce farkına varamamanın bedbahtlığını yaşayacaksınızdır. Sonra yolcu yolunda gerek, biblolar, şamdanlar… Sonra yeni açılan koç müzesi… ve kale altı pazarı…
Kalenin kapısından girince önce boş bir meydan görürsünüz. Bazı gecelerde gösteriler yapılır; bazı gecelerde ise yerli halk için güzel bir düğün salonudur. Siz hep sırtımızda taşıdığımız bu mabetsiz şehri, Ankara’yı, ayaklarınızın altına almak istiyorsanız yolunuza düz devam edeceksiniz. Söylemeyi unuttum, girişte kalenin anlatımını İngilizce yapan çocuklar bile var. Siz onlara takılmayın benim söylediklerim yeterli olacaktır. Düz devam ettiniz mi ileride Bizanslılardan kalma duvar üzerine işlenmiş heykelcikleri göreceksiniz. Fazla bir malumatım yok ne oldukları konusunda; ama orada elişi satan teyzenin iyi iş yaptığını biliyorum; yabancıların kalede çok uğradıkları bir yer çünkü. Biraz ileriden sola… Kalenin arka kapısından çıkış… Ve yine solda Alâeddin Camii (vakit namazlarında açık oluyor.) yine Anadolu Selçuklu… Yalnız ben ilk gördüğümde camiye benzetememiştim; ama yine de o ahengi içine girince alıyorsunuz. Nasıl anlatmalı bilmiyorum; herhalde en güzel aşk kelimesi yakışır. Aşk kokuyor içerisi…
Biz sağdan devam edip biraz dik bir yokuş çıkacağız. Yokuşta muhakkak muhkem mevzilere kurulmuş teyzeleri göreceksiniz. Her zaman ki gibi teyzeler “one lira madam; one lira” erkek kadın herkese aynı şeyi söyleseler de sakın ha durmayın. Kazayla falan durursunuz bu sefer tercümanlık yaptırıyorlar size. Önemli değil canım gerçi, üç neydi, Beş neydi? Olsun iş çığırından çıkıyor bazı zamanlar; paçanızı kurtaramıyorsunuz. Sonra biraz sabırlı olmak gerek değil mi geliyoruz; ama ilk önce elişi deposu evden bahsetmek gerekir ki Türk’ün zekâsı ve hayret ve dehşet bir şey… Bizim Anadolu insanı işi biliyor. Böylece yokuş da bitiyor. Burcun kapısındasın…
Kapıdan adımını attığında ya bir turist kafilesi görürsün ya da top oynayan çocukları… Benim tercihim çocuklardan yana; iki gol de sana attırıyorlar bazen.
Neyse sonunda geldik; burca çıkma merasimi… Çıktın mı? işte her yer Ankara… İstisnasız her yer…
Böyle bitsin ey yolcu! Yoksa yükseklik korkun burç seni bekler. Varsa aman çıkma başın döner; Bilmeyene tavsiyemiz: Beğenmezse kınamasın… Ankara daha bitmedi çünkü… Hıdırlık tepe; Hacı bayram ve daha nice cami, hamam medrese ve dergah seni bekliyor…
Ankara bitmedi..
∗ Abdullah KAVAKLI
Ellerine sağlık çok güzel anlatmışsın… Ankarayı gerçekten bilmiyormuşuz…
Yazınızı beğendim fakat daha güzel anlataılabilirdi…
ankaranın bu yönüne büsbütün
yabancıyım ve ben de ankara daha bitmedi
düşünüyorum ama kastettiğim ankara maceram
daha bitmedi alacağım bir ukde kaldı orada
kim bilir. Allah nasip eder de ankaradan ahdimi almaya
gelirsem senin anlattığın sokakları keşfe çıkarım
ama bitirmek için değil görmek için
Arkadaşlar kale hakkında bu yazı bir vesikadır, burdaki çoğu şeyi şu an bulmak mümkün değil, zira bakır atölyeleri kaldırıldı, sadece turistik eşya satan yerler yapılmaya başladı, at için inek için köpek iiçin satılan o köy eşyaları artık satılmıyor…